Vefatının 59. yıl dönümünde rahmetle andığımız Bediüzzaman Said Nursî’nin siyasetçilere tavsiyelerinin başında ezanın aslına uygun olarak okunması ve Ayasofya’nın ibadete açılması gelmiştir.
Bediüzzaman, Demokratlara bunları her fırsatta hatırlatmıştır. Ezanın aslına çevrilmesi talebi Demokratlar tarafından (1950’de) yerine getirilmiş, ancak Ayasofya’nın ibadete açılması talebi darbeler ve ara dönemler dolayısıyla bir karşılık bulamamıştır.
Ayasofya’nın ibadete açılması gündeme gelmiş, ama gerçekleşememiş. 12 Eylül darbesinden önce caminin bazı bölümleri (Hünkâr Mahfili) açılmış, ancak darbeciler bir süre sonra tekrar bu bölümü de kapatmışlardı.
***
1990’lı yıllarda Isparta milletvekili olan Ertekin Durutürk, Ayasofya’nın ibarete açılması için iki defa kanun teklifi vermişti. 1994 yılında verdiği kanun teklifinin gündeme alınmasında 150 kabul, 87 red, 1 çekimser oy alınmıştı. Durutürk, “9 rey daha alsaydık o gün kanunlaşırdı” diye konuşmuştu.
29 Mayıs 2013 tarihinde Ankara Temsilciliği olarak “Mahzun Mabed: Ayasofya” konulu bir konferans düzenlemiştik. Açış konuşmasını da yaptığım, konferansta Millî Eğitim Komisyonu eski başkanlarından rahmetli Nureddin Tokdemir’in moderatörlüğünde yapılan konferansta konuşan Ertekin Durutürk, “Ayasofya’yı açmak, ancak samimî gönüllülerin işidir” demişti. Durutürk, “Sadece Bakanlar Kurulu, ‘Şu tarihli şu sayı numaralı kararname iptal edilmiştir’ dediği takdirde Ayasofya aslına döner. Ayasofya’yı kim ibadete açarsa duâ edeceğiz” diye konuşmuştu. (http://www.yeniasya.com.tr/haber_detay2.asp?id=55933)
Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in (asm) “Onu fetheden emir ne güzel emirdir; onu fetheden asker ne güzel askerdir” müjdesi ile Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul fethedilmiş ve “güzel emir” ünvanını almıştır. İstanbul fethedildikten sonra kılıç hakkı olarak Ayasofya camiye çevrilmiş ve fethin mübarek hatırası ebedîleştirilmişti. Fatih Sultan Mehmed, fetihle özdeşleşmiş olan Ayasofya Camii’nin kıyamete kadar ayakta kalabilmesi amacıyla bir de vakıf tesis etmiş ve bir vakfiye yazdırmıştı. Ne yazık ki bu vakfiyeye uyulmamıştır. Bu cami, 1934 yılında Resmî Gazetede dahi neşredilmeyen bir Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürülmüş. 13 Temmuz 1980 tarihinde Süleyman Demirel’in Başbakanlığı’ndaki 43. Hükümet döneminde ‘Hünkâr Mahfili’ ibadete açılmış, ne yazık ki 12 Eylül 1980 sonrasında darbecilerin aldığı bir kararla burası da kapatılmış ve Ayasofya’dan ezan, Mukaddes Emanetler Dairesi’ndeki Kur’ân sesi yeniden susturulmuştu.
***
Refah Partisi İstanbul İl Başkanı iken, “Ayasofya İstanbul Fatihi Muhammed Han Hazretleri’nin vakfiyesidir. Ayasofya’nın vakfiyesinin şartlara uygun hale gelmesi ve Ayasofya’da ezan seslerini duymak bizim hasretle beklediğimiz andır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin bir mitinginde bu konuyu gündeme getiren bir vatandaşa kızarak şunları söyledi: “Sultanahmet’i bir doldurun ondan sonra ona bakarız. Bak şimdi Büyük Çamlıca Camii’ni yaptık. 4 tane 5 tane Ayasofya eder. O kadar büyük. (...) Mesele o değil. Bu işin siyasî boyutu var. Yan tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, Ayasofya’yı dolduralım diyeceksin. Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgâh...”
Birkaç gün sonra çıktığı bir canlı yayında, “Getirisi, götürüsü nedir, bunu da burada açıklamam doğru değil. Götürüsü var. Bizim için faturası çok daha ağır. Unutmayalım, dünyanın çok çeşitli ülkelerinde bizim binlerce camimiz var. Acaba bunu söyleyenler, ‘bu camilerin başına ne gelir, bunu düşünüyor mu? Bunları düşünmeden söylüyorlar” diye bir açıklama daha yaptı... Gelinen nokta bu...
Bizim görüşümüz şudur: Ayasofya Camii’nin ibadete açılması siyasî tartışmalara kurban edilecek bir mesele değildir. Herkes şunu bilsin ki, Ayasofya Camii cemaatini, minareleri ezan sesini bekliyor…