Ayaküstü...

A -
A +

(...Sevgiliye)
Biliyoruz...
Her şeyi yaratan “Allah” adlı bir var vardır.
Her şeyin hürmetine yaratıldığı iki cihan serveri “Muhammed” adlı bir yâr vardır.
Ondan süzüle süzüle gelen Ehl-i sünnet adlı bir yol, bir kor vardır.
Ehl-i sünnette Nübüvvet adlı bir kol, uyanlara hiçbir yerde olmayan bir kâr vardır.
Onda, gönülden gönüle akan bir sır vardır.
Kalplere ışık saçan bir nur vardır.
Kalpleri gözeten bir tur vardır.
Burada almak değil, ver vardır.
Esasında bilmek değil, sor vardır.
Kovanından çıkmayan arı bal toplayamazmış, özünde yatmak değil, ter vardır.
Tabii olanlarda huzur veren bir har vardır.
Fitnelere set çeken bir sur vardır.
Uyana uyarana cennet adlı bir yer vardır.
Muhalefet edene cehennem adlı bir nâr vardır.
Sanma ki bu yolda zor vardır.
Seviyoruz.
Bize bu yolu sevdiren cömert ötesi, nur yüzlü “Enver Abi“ adlı bir ser vardır.
Özledik.
Hep özlenen.
Daima beklenen.
Yolları gözlenen.
Ey sevgili.
Enver Abi.
(...Mustafa Koç-Okur/Yazar 
11.10.2012 Frankfurt)

Öğrendim ki; “-Önemli insan; önemli olduğunu; fakat önemli olmanın önemsiz olduğunu biliyor...”

Çocuk...

“-Büyüklerin, çocukları hemen hiç tanımamaları beni hep şaşırtmıştır...
Hatta ana babalar bile çocuklarını hiç tanımazlar...
Henüz küçükler, henüz bilmeleri gerekmez diye çocuklardan bir şeyler gizlemeye hiç gerek yoktur...
Son derece yersiz ve acımasız bir düşüncedir bu!..
...Ve çocuklar, ana babalarının kendilerini bir şeyden anlamaz gördüğünü, minicik birer bebekmiş gibi gördüğünü ne güzel anlarlar!...
En karmaşık meselelerde bile çocukların ne harika düşünceler ürettiklerini asla anlamaz büyükler...”
(...Dostoyevski)

Kadınsal yorumlar...

“-Saçımı kestirmeyi düşünüyorum...”
(...Öyle bir niyetim yok ama saçım nasıl sence?..)
...
-Ay çok kötüyüm, moralim bozuk...”
(...Beni eğlendirecek bir şeyler bul, maymunluk yap, oyna, dans et)
...
“-Hayır hayatım, benimle gelmene gerek yok, yalnız da gidebilirim...”
(...Benimle gelmek istediğini söyle. Lütfen, lütfen, lütfen!)
...
“-Yok canım, kahveye gitmeni niçin yadırgayayım ki?..”
(...Nereden buldum ben bu hanzoyu, kahveye mahveye gidiyor bu ya!..)
...
“-Seni bu kadar mükemmel yetiştiren anneyi çok merak ediyorum açıkçası...”
(...Hayatım artık işi ciddiyete bindirmeliyiz... Ailenle beni tanıştırma vakti...)
...
“-Yaa ben burnuma estetik yaptıracağım aşkitom...”
(...Burnumun çok güzel olduğunu ve estetiğe gerek olmadığını söyle bana!..)
...
“-Annem bugün bana nevresim takımı almış...”
(...Elini çabuk tutsan iyi olur!)
...
“-Neden bu kadar iyisin sen ya?..”
(...Bana değer veriyorsun, neden süründürmüyorsun ki ooof off!..”

Şişman Kız Günlüğü

-Bazen doyuyor gibi oluyorum sonra geçiyor...
-Ya sırf içimdeki çocuk 30-40 kilo zaten...
Hayat tarzım: Sabah pilates, akşam pilav patates...
-45 dk yürüyüş 160 kalori, el kadar dondurma 260 kalori! Sözelciler sayısalcılar grup hâlinde ağlıyor...
-Çıkarın kâğıtları! Helva yapacağız...
-Şu anki durumum: Kaymaklı künefe yiyor...
-İncirler olana kadar lahmacun yeseydik bari...
-O, son dört kilo pastırmayı yemeyecektim ya...

 

KRAMPON

İKİNCİ yarı yayın dönemi için hazırlıklarını sürdüren Oğuz Çetin, “Beşiktaş’ı kötülemek” için antrenmanlara başladı…
...
MATEMATİK profesörleri, Fenerbahçe’nin şampiyon olma olasılığını “Olasılıksız 1” adlı kitapta topladı…
...
TWITTER’da her on dakikada bir İngilizce özlü söz Tweetleyen 3 milyon kişilik şebeke çökertildi...

Temel bir gün...

Temel’in çok sevdiği köpeği kaybolunca karısı Fadime “Neden gazeteye ilan vermiyorsun?” diye sormuş...
Temel hemen koşmuş gazeteye ilan vermiş, ancak aradan 2 hafta geçmesine rağmen en ufak bir ses çıkmayınca;
FADİME: İlanı nasıl verdin ki?..
TEMEL: Nasıl olacak?.. Karabaş; gel oğlum buraya.. Gel!.. Gel!.. diye verdik herhâlde...

Ana Kumanda
(...FLASH TV / 
Mahmut Tuncer Show)
MAHMUT TUNCER: Gazetecilerle aran nasıl?..
STÜDYODAKİ SANATÇI: Köşe yazarları iyi ki varlar... Ama keşke de olmasalar...

İtirafım var

(...isim: mustafa a. 
...şehir: istanbul ...yaş: kırk bir)
Pratisyen doktorluk yıllarından kalma bir hatıramdır...
Çok da önemli bir rahatsızlığı olmayan hastayı muayene ederken gelen telefona son vermek için, “Şimdi kapatmam lazım” dedim; “Burada ağır hasta var...” 
Rutin kontrolü bitmek üzere olan hastanın, “Ölecek miyim” bakışlarına durumu anlatmak güç olmuştu...
(omer.soztutan@tg.com.tr - 
itiraf edin, rezil edelim...)

Ayaküstü...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.