Avukat Özge Demir: Kumalık cinsel köleliktir, 'taşıyıcı annelik' ile meşrulaştırılamaz

Kumalığı "Türk tipi taşıyıcı annelik" olarak tanımlayan Prof. Dr. Şükran Şıpka'ya, Hukukta Sol Tavır Derneği üyesi Avukat Özge Demir'den yanıt geldi: "Kumalık gibi, Türkiye’de yüz yıldır savaştığımız, kadını ikinci sınıf insan ve hatta cinsel köleliğe iten bir durumu “taşıyıcı annelik” ile meşrulaştırmak, bunu hukukta böyle tanıyalım demek olsa olsa bilimin ve hukukun…

Haber Merkezi

İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Medeni Hukuk Öğretim üyesi Prof. Dr. Şükran Şıpka’nın dün yapmış olduğu "Kuma olarak adlandırılan bu ikinci kadın bana göre bir Türkiye tipi taşıyıcı annedir" tartışmalara neden oldu.

Taşıyıcı anneliğin yasal çerçevesinin çizilmesini, yüzyıllardır kadını ezmenin, evde köleleştirmenin bir biçimi olan "kumalık" ile bağdaştıran Şıpka, yasa dışı ve dolayısıyla kadını haklarından mahrum bırakan evlilikleri de normalleştiren bir açıklama yapmış oldu.

soL'a konuşan avukat Özge Demir; "Tıbbi gelişmelerin üreme yöntemlerinin gelişmesinde önemli rol oynamakta olduğu ve bunun da hukuka etkisi olacağı da açık. Ancak bu tıbbi gelişmeler aynı zamanda ahlak, din ve siyaset alanlarında da başka yönden tartışmalar yaratıyor. Bu açıdan, kadına bakış konusunda Şıpka ile yan yana gelmenin olanağı yok" dedi.

KUMALIKLA NE İLGİSİ VAR?

Şıpka’nın “doğuramayan kadınların kocalarına başka kadından çocuğu olmasının öneriliyor” ve “kuma olarak adlandırılan bu ikinci kadın bana göre Türkiye tipi taşıyıcı annelik” demenin elle tutulur bir yanı olmadığını vurgulayan Demir; "Kumalık ve taşıyıcı annelik gibi birbiri ile hiç alakası olmayan iki kavramı yan yana getirmek, sanki kumalığın ortaya çıkmasının sebebinin kadının çocuk doğuramaması gibi bir sonucu ortaya çıkartıyor. Kadın çocuk doğuramadığı için yetersiz, erkek de ne yapsın bu mağduriyeti gidermek için kuma buluyor, ihtiyacını böyle gideriyor, haklı” anlamına geliyor, bir de hukukunun bunu tanıması gerektiği söyleniyor" dedi.

'ÇOK EŞLİLİK KADININ ALEYHİNEDİR'

Doğurmayan kadının “yetersiz, kusurlu” olduğu “sosyal olgusunu” kabul etmek değil, böyle bir algı varsa bununla savaşmak, tüm temellerini ortadan kaldırmak gerektiğini belirten Demir; "Kadın bütünüyle sağlıklı bir üreme sistemine sahip olsa dahi doğurmak zorunda mı! Üstelik bu sözde “yara”yı kumalık ile nasıl örteriz? Çok eşlilik-kumalık erkeğin, çocuğu olmadığı için yöneldiği bir durum mu? Kumalık gibi, Türkiye’de yüz yıldır savaştığımız, kadını ikinci sınıf insan ve hatta cinsel köleliğe iten bir durumu “taşıyıcı annelik” ile meşrulaştırmak, bunu hukukta böyle tanıyalım demek olsa olsa bilimin ve hukukun nasıl gericileştirilebileciğine örnektir. Kadının eve kapanmasını, kadın-erkek eşitsizliğini ve hatta kadını adeta yaşayan bir ölüye çevrilmesinin “taşıyıcı annelik” ile tanımak mümkün değil. Çok eşlilik ne açıdan bakarsanız bakın kadının aleyhinedir, kadının özgürleşmesinin en büyük engelidir. Ortada “kumalık” gibi gerici bir sosyal olgu varsa, bunun çözümü, gericiliği hukuka taşımak değil, gericiliğin ortaya çıkma sebebini yok etmektedir. Yani sorunun çözümü, ekonomik olarak bağımsız, özgür, eğitimli, aydın kadınlar yetiştirmektir" ifadelerini kullandı.

“Kumalık” gibi gerici bir sosyal olguya bu şekilde çözüm bulunmasının ve taşıyıcı annelikle bu meselenin hiç ilişkilendirilmemesi gerektiğini söyleyen avukat Demir; "Üstelik, taşıyıcı annelik sorunundan bağımsız, evlilik dışı çocuğun soy bağının kurulamaması ise hukuken zaten doğru değil" dedi.