23 Ocak 2021 23:22

Avrupa’da Biden rüzgarı

ABD'de Trump döneminin sona ermesi ve Joe Biden'ın görevi alması Avrupa yönetimlerini ve liberal çevreleri sevindirirken Biden konusunda uyaran analizler de yayımlandı. Fransa gündemi ise mücadele.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Biden’ın yemin tören sonrası Beyaz Saray’a yerleşmesi Almanya’da sevinçle karşılandı. Cumhurbaşkanı da dahil yapılan açıklamalarda Biden tebrik edilerek “kötü günlerin geride kaldığı”ndan söz edildi.

Benzer şekilde Trump’ın görevinin bitmesiyle İngiltere de önemli bir kesim “normal koşullara dönüş” beklentisiyle kutlamalara başladı. Hatırlanması gereken ise Trump’lı yıllara yol açanın bugün geri dönüşü kutlanan o “normal” koşullar olduğu. Dünya ve ABD emekçileri açısından Biden’ın seçimi pek de umut vadetmiyor.

Son yıllarda sokakların hiç boş kalmadığı Fransa’da işçi ve emekçi sendikaları ocak ayının son haftalarında da birçok eylem ve mücadele günü belirledi. 21 Ocak Perşembe günü sağlık emekçilerinin gerçekleştirdiği eylemlerin ardından ayın 26’sında öğretmenler ve 28 Ocak’ta enerji işçileri grev ve eylemler gerçekleştirecek. 4 Şubat perşembe günü de meslekler arası bir grev ve eylem günü olarak belirlendi.

 

UMUT TAŞIYICISI ANCAK SEVİMLİ BİR BÜYÜKBABA DEDİL

Robert BURDY
MDR

Yeni ABD Başkanı Joe Biden bir siyasi fırtınanın ortasında siyasi dümeni devraldı: Ülke, tarihinin en kötü demokratik krizini yaşıyor. Korona salgını şimdiden 400 bin vatandaşı öldürdü. Ve ekonomi, derin bir kriz tehditi altında.

Joe Biden, memleketi Delaware’den ABD başkentine vardıktan sonra, korona salgını kurbanları için bir anma töreni ile iktidarı devraldı.. Biden buna “ulusal birlik anı” adını verdi. Bu arada Donald Trump, kovuşturma ile tehdit eden Steve Bannon gibi arkadaşlarına af dağıttı. Trump, halefinin töreninde bulunmadı.

Joe Biden görev yemininden sonra ekibini tam kurmadan işe başlayan ilk başkan oldu. Senato ve Temsilciler Meclisindeki pek çok Cumhuriyetçinin Biden’ın seçim zaferini uzun süre tanımaması, çok sayıda kabine üyesinin ve yeni yetkilinin onayını geciktirdi. Bunların hepsi kötü alamettler. Yine de Biden’ın görev süresi bazı umut belirtileriyle başladı.

Yeni kabine, halkın bir aynası. Aşırı öfkeli beyaz adamların günleri sona erdi. Şimdi ilk siyah savunma bakanı geliyor, ilk kadın başkan yardımcısı ve maliye bakanlığının başında bir kadın ve ayrıca sağlık bakanlığında devlet sekreteri olarak ilk trans kadın var.

Göreve başlamadan önce Biden, 2 trilyon ABD dolarına mal olması beklenen ve diğer şeylerin yanı sıra tüm hane halklarına 1400 dolarlık yardım ödenmesini öngören salgının sonuçlarına karşı bir teşvik paketi sundu.

Biden, pandemiye karşı daha kararlı hareket etmek ve aşıları hızlandırmak istiyor. Yasa dışı göçmenlerin de tekrar kalma şansı olması için Trump’ın kısıtlayıcı göçmenlik politikasını tersine çevireceğini açıkladı. Yurt içinde bunların hepsi umut işaretleridir. Ancak tüm bunları yapması içteki derinleşen çatlakların doldurulmasına, yaraların sarılmasına bağlıdır.

Biz Avrupalılar, transatlantik geleceğe daha iyimser bakabiliriz. Biden bir küreselci. Paris İklim Paktına yeniden katıldı. Ülkesini tekrar Dünya Sağlık Örgütü üyesi yaptı. Ayrıca ayrım gözetmeksizin NATO müttefiklerini rencide etmeyeceği umuluyor.

Ama kendimizi kandırmayalım: Joe Biden sevimli bir büyükbaba değil. NATO katkıları için yüzde iki hedefi üzerinde ısrar edecek. Ayrıca Kuzey Akım II ve Avrupa’nın Rus doğal gaz arzına bağımlılığına yönelik eleştirileri de koruyacak. Kibar bir ısrarla ABD çıkarlarının peşinden gidecek. Dış politika hakkında gevezelik eden selefinin katı “Önce Amerika” ilkesine göre hareket etmeyecek.

ABD çıkarlarını açıkça gözeten bir dış politika ve ittifak politikası ile Beyaz Saray’daki yeni adam, selefinin neden olduğu dış politika hasarını ne kadar onarabilir?

Biden’ın büyük fırsatı: 2016’da Trump’ı seçen ABD’nin, 2008’de Barack Obama ve Başkan Yardımcısı Biden’ı Beyaz Saray’a seçen ülkeyle aynı olması. Tabii ki çok şey değişti ve birçok çatlak önemli ölçüde derinleşti. Ancak bir senatör olarak bile Biden, siyasi ayrım çizgilerinin üstesinden gelme konusunda bir üne sahipti.

İronik bir şekilde, ülke içindeki başarısı, siyasi rakipleri olan Cumhuriyetçilerin Trumpizmden uzaklaşıp uzaklaşmamasına bağlı.

Cumhuriyetçiler milisleri, aşırı sağı, Neonazileri ve diğer aşırılık yanlılarını  reddederse, orta sınıfın takipçilerinin gidecek hiçbir şeyi kalmayacak. Joe Biden, ancak o zaman ülkeyi sosyal uzlaşmanın en azından yeniden özleneceği noktaya kadar yeniden birleştirebilir.

(Çeviren: Semra Çelik)

 

BIDEN İLE NORMALE DÖNÜŞ,
TRUMP’TAN DAHA KÖTÜSÜNÜN YOLUNU AÇIYOR

Morning Star
Başyazı

Donald Trump son kez ‘Airforce One’la Florida’ya uçtu. Önümüzdeki seneleri golf oynayarak mı yoksa şirketlerinin aşırı borçlarını düşünerek mi geçirecek bilinmez? Belki de New York savcısının saldırgan tavırlarıyla uğraşacak.

Trump’a ısrarla bağlı olan geniş takipçi tabanı dışında hiç kimse onu hapishanede, kendi ten rengine uygun bir tulum içinde görmekten rahatsız olmayacaktır. ABD seçkinleri arasında ise geniş bir kesim geleceğe dair planlarına kaygıyla bakıyor.

ABD politik çevreleri arasında kendisine karşı bir politik intikam yaklaşımı mı yoksa sistemde yapılacak bir ayarla -eksantrik başkanlığı döneminde- belirginleştirdiği güçleri içeren bir çözüm yöntemi mi sorusu karara bağlanmış değil.

Trump’ın son sözlerini dikkatle dinlemek gerekli. Joe Biden elini George Washington’un yıpranmış İncil’ine basıp anayasayı koruyacağına yemin ederken, Trump son dönemlerde yeni bir savaş başlatmayan tek Başkan olduğunu ve her zaman ABD emekçisinin yanında olduğunu söylüyordu.

Kendisine oy veren 77 milyon işçi arasında emekçiler çoğunlukta.

Trump ve danışmanları sözlerini dikkatli seçmişler çünkü yeni Başkan belki de ABD seçkin tabakasının en tutarlı soğuk savaşçısı; daha fazla savaşa karşı durmak ise Trump taraftarları ve politik olarak karşı kutuptakileri içeren çift taraflı bir tutum.

Biden’ın Dışişleri Bakanlığı ekibinin başında, New York Times’a göre çekingen uluslararası ortaklarını Çin’e karşı yeni bir mücadele çatısı altında toplamaya çabalayacak olan, Antony Blinken olacak. Ulusal Güvenlik Danışmanlığı adaylarından birisi de Hillary Clinton’ın en yakın stratejik danışmanlığı tecrübesiyle Jake Sullivan.

Biden’ın seçiminin ifade ettiği ABD dış politikasına okyanusun bu tarafında uymaya hazır birçokları mevcut ve bu yönde gösterdikleri dalkavukluk neredeyse gülünç seviyelere ulaşıyor. Guardian Yazarı Jonathan Freedland, Biden için şöyle yazıyor: “Sağlam ve deneyimli bu adama bakıp normale dönüşün mümkün olduğuna inanasınız geliyor.”

Biden’ın yer aldığı yönetimlerin eylemlerine maruz kalanlar için ise normal, beklenmeyen roket saldırıları, ev ve yaşam alanlarının yıkımı, topraklarının istilası, seyreltilmiş uranyum kovanlarının saçtığı zehir ve yaptırımların getirdiği devasa gıda ve ilaç kıtlığı.

Trump’ın başkanlığı sürecinde ve Biden’ın son kez yönetimde görev aldığı zamandan bu yana uluslararası güç dengeleri değişti. 

Trump’ın -ırkçı sağa çağrısı dışında- görevdeyken ender başarılarından olan maaşları yükselterek, iş alanları açarak ve uluslararası ticareti kurcalayarak yarattığı taban devam eden kapitalist kriz ve pandeminin masrafı etkisiyle yok oldu.

Çin ekonomik bir rakip olarak ve global etki açısından daha güçlü ortaya çıktı. Trump’ın, istihbarat ve dış işleri çevrelerinde yaygın bakışa tezat dış politika girişimleri ABD’nin gücünü olduğu kadar zayıflığını da ortaya koyuyor.

Biden hükümeti yine “olağan dev şirketler” yönetimi olarak şekilleniyor. Bu kurumsal güç ve emperyalist dış politikanın yeniden öne sürülmesine karşı soldan bir muhalefet gelmesi zorunlu. Aksi taktirde, daha kinci ve kızgın Amerikan emekçileri, kaybettiğini kabullenmeyen şimdiki Trump dünyasından daha zehirli birinin ağına yakalanacak.

(Çeviren: Haldun Sonkaynar)

 

FRANSA: 4 ŞUBAT’TA HEP BİRLİKTE MÜCADELEYE!*

CGT, FSU, Solidaires, UNEF, UNL, MNL, FIDL emekçi ve öğrenci sendikaları olarak, pandeminin sağlık, ekonomik ve sosyal sonuçlarının damgasını vurduğu 2020 sonunda, kolektif bir değerlendirme yapmak için bir araya geldik. Pandeminin sonuçları, hükümetin feci kararlarıyla iş dünyası ve gençlik açısından daha da kötüleşti.

Örgütlerimiz, yoksulluğa karşı istihdam ve kamu hizmetlerinin korunması ve geliştirilmesi için, ocak boyunca ve şubat ayı başlarına kadar bir dizi yürüyüş, grev ve mitingler süreci başlatmaya karar verdi. Bu süreçte öne çıkacak birkaç ana eylem olarak, 21 Ocak’ta sağlık, 26’sında eğitim, 28’inde ise enerji sektörü çalışanları hem kendi özel sektörleri için, hem de kamu hizmetinin savunulması ve geliştirilmesine yönelik talepler de içeren eylemler yapacaklar. İçinde bulunduğumuz koşullarda hükümetin özgürlüklere yönelik saldırıları, önemsiz değildir. Örgütlerimiz bunlara karşı mücadele etmeye devam ediyor

Hükümetin ilan ettiği kalkınma planı, işten çıkarma, ücretler ve çalışma koşulları üzerindeki baskı ve sosyal korumayı zayıflatma politika ya da projelerinden başka bir şey değildir. Nüfusun büyük bir bölümünü, özellikle de gençliği güvencesizlik ve yoksulluk içine sürüklemektedirler.

Öte yandan kazananlar hep aynı ve dolayısıyla krizden en az etkilenen şirketler vergi indiriminden en çok yararlananlar olacaktır. Bu gözlem, sosyal ve ekolojik kamu yardımını kontrol etmeyi ve koşullandırmanın baskılandığını göstermektedir. En hassas veya güvencesiz olanlar için devasa kamu yatırımlarını ve gelir desteğini birleştiren gerçek bir kurtarma planına ihtiyacımız var.

Düşük ücretliler için hiçbir şey yok. Çalışma Bakanı Elisabeth Borne provoke eder gibi, 2021 için asgari ücretin yüzde 1’in altında yeniden değerlendiğini duyurdu. Bunun ise asgari saat ücretinin brüt olarak 10.15’ten 10.25 avroya çıkarılacağı anlamına geliyor. Salgının başlangıcından bu yana en önde ve kötü koşullarda çalışanlar için ise hiçbir şey yok, 2021’in sonuna kadar birçok meslek dalında öngörülen toplu iş sözleşmeleri için hükümet varsayımsal bir müzakere ortamı yaratmak istiyor.

Sağlık emekçilerinin maaşlarını yükseltmeye yönelik yapılan “Ségure de santé” müzakereleri beklenenin çok altında oldu ve birçok hastane, emekçilerini unuttu. Maaş endeks puanları dondurulmuş memurlar için de hiçbir şey yok. Sözde milli eğitimin müzakereleri olarak ilan edilen ve sendikaların ezici çoğunluğunun boykot ettiği toplantılarda hiçbir ilerleme olmazken öğretmenler için de hiçbir şey yok.

Rakamlar her şeyi açıkça ortaya koyuyor: Gençlerin yüzde 47’si iş bulma konusunda endişeli ve gençler arasında işsizlik oranı ise yüzde 20’nin üzerine çıkmış durumda. İkinci karantina (kasım-aralık 2020) dönemi, gençleri aşırı derecede güvencesizliğe sürükledi. Aralarında yeterince yiyecek bulamayanlar çok. Buna uzaktan eğitimi takip etmenin zorluğu, başarısızlık korkusu ve ortaya çıkmış psikolojik sıkıntılar da ekleniyor. Yetersiz, kısıtlayıcı ve tutarsız önlemlerle hükümet bütün bir nesli resmen feda etmektedir.

 İşten çıkarmaların, işyeri kapatmaların veya kamu hizmetlerini yeniden yapılandırma ve daraltmaların ilan edilmediği hiçbir gün olmuyor. Büyük tepkilere neden olan birbirini izleyen reformlar, kamuda olduğu gibi özel sektörde de işten çıkarmaları kolaylaştırıyor. Bu alanda da ne bir kalkınma planı ne de geçmişte yapılandan kopan bir plan söz konusu, hükümetin uyguladığı üretim aygıtını ve kamu hizmetini yok eden aynı liberal hedefler başka bir şey değil.

Aksine, tüm nüfusun ihtiyaçlarını karşılamanın cevabı, gençliğin geleceğini ve ekolojik dönüşün başarısının milyonlarca iş yaratmayı gerektirdiğini belirtiyoruz. Bu, aynı zamanda çalışma süresinin düşürülmesi ve paylaşımını gerekli kılacaktır. Sağlık sektöründe örneğin, devletin yoğun bakım hizmetlerinin tıkanmasını önleyebilmesi için alması gerektiği önlemler, hastanelerde, huzurevlerinde veya özerk bir şekilde kendine bakamayan kişiler için hasta bakım yerlerini kapsayacak şekilde 400 bin iş istihdamı yaratmaktan geçmektedir. Diğer Kamu hizmet alanları içinde aynı ihtiyaçların hayata geçirilmesi de önemlidir.

Bugün yadsınamaz bir şey var ki, geçen baharda yaşanan maske kıtlığından sonra, üretimimizin bir bölümünün ve özellikle sanayimizin yeniden ülke içine çekilmesinin gerekliliği. Geçtiğimiz bu dönem tartışmasız ilaç, tıbbi ve koruyucu ekipman üretebilme kapasitesine sahip olmak gerektiğini gösteriyor.

Sendikal kurumlarımızın ocak ayından itibaren bir mücadele süreci inisiyatifini önüne koyması bundandır. Yerel düzeyde mücadeleler, el broşürü dağıtımı, işyerlerinde ve bölgelerdeki genel toplantılar da yapılmalıdır. Ocak ayının ikinci yarısında, istihdam için meslekler arası bu ortak grev ve eylemler birlikte mücadeleye imkan sunacak ve özellikle, 21’inde sağlıkçılar, 26’sında eğitimciler ve 28 Ocak’ta enerji işçilerinin yoluna aydınlatacaktır.

 Sendikal örgütler olarak, 4 Şubat 2021’de ulusal çapta meslekler arası ortak yürüyüş, grev günü ve birlikte mücadelenin güçlendirilmesi dinamiği içinde çağrıda bulunuyoruz.

*İşçi sendikaları ile üniversite ve lise öğrenci örgütlerinin ortak bildirisi

(Çeviren: Kıvanç Demir)

ÖNCEKİ HABER

Zammın yarısı bir ayda eridi

SONRAKİ HABER

DSÖ: COVAX ile yoksul ülkelere şubatta Kovid-19 aşıları göndermeye başlayabiliriz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa