26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Askerin aşı askere emanet edilmeli

İhsan Sefa

İhsan Sefa

Site Yazarı

A+ A-

Asker ve savaş kavramlarının ortaya çıkışıyla beraber savaşanların yeme içme, giyim kuşam ve barındırma ihtiyaçları için de bir grup askere görev verilmiştir. Bunlar savaşanların gerisinde, onların “iaşe ibate” diye de adlandırılan yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Lazım olan şeyler anlamına gelen “Levazım” kelimesi orduda iaşe ibatenin karşılığı olmuştur. Orduda muharip sınıfların dışında yardımcı sınıf olarak adlandırılan savaşanların gerisinde onların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayan “Levazım sınıfı” da diğer sınıflar gibi subay, astsubay, erbaş ve erlerden oluşmuştur.

Osmanlı imparatorluğunda 1826 senesinde yeniçeri sınıfının lav edilerek Nizam-ı Cedid’in kurulması ile beraber ordunun levazım teşkilatı buna uygun olarak düzenlenmiştir . 1909’da Osmanlıda ilk levazım okulu açıldı. Bugün subay, astsubay erbaş ve erlerden levazım sınıfına ayrılanlar levazım sınıf okullarında sınıf branş eğitimleri verilmektedir

Levazım sınıfı içinde ordunun iaşe ibate ihtiyaçları için satınalmacı, depolamacı, depo bakımcısı, aşçı, mutfakçı, gıda kontrolcüsü, kaloriferci gibi alt branşlar yer almaktadır.

Tüm bu ihtisaslaşmaların asli hedefi Mehmetçiğin sağlıklı bir şekilde yedirip içirilmesi, giyindirilmesi ve barındırılmasıdır.

1990'lı yılların sonuna doğru ABD ordusundaki gibi biz de de bazı hizmetlerin sivil kurum ve kuruluşlardan satın alınmasının daha kaliteli olacağı düşüncesi ile ordu evleri askeri gazinolar gibi kurumlardaki bazı sosyal hizmetlerin özel sektöre verilmesine başlanıldı. 2000'li yılların sonuna doğru da büyük yerleşim birimlerine yakın pek çok kışlanın yemek hizmetleri ihale ile sivil yemek kuruluşlarından temin edilmeye başlanıldı. Bu, komuta kademesinin omuzlarındaki yükün bir kısmını alması ve onları muharip görevlerine daha çok yoğunlaştırması açısından oldukça cazipti. Ancak beraberinde büyük riskleri de taşıyordu.

Levazım sınıfındaki askerler, emir komuta içerisinde çok daha titiz ve hijyenik şartlarda yemek hazırlarlar, Mehmetçiğe yedirmeden bir saat önce de komutana tattırırlardı. Böylece yemekte bozulma vb. bir durum var ise önceden tespit edilmiş olunur. Manisa’daki yemek zehirlenme olayları; özel sektöre çok güvenildiği için bu uygulamanın kaldırılmış olabileceğini aklımıza getirmektedir. Ucuza ihaleyi alıp aklı kazanacağı parada ve emir komuta dışında olan özel sektörün denetimi daha da zordu. Üstelik özel sektörün mutfağına aldığı aşçı ve diğer çalışanlar kimlerdir, nedir denetim imkanı da yoktur.

Amerikan ordusuna yemek veren bir firmada en ufak bir kusur hata bulunduğunda bırakın sözleşmeyi fesih etmeyi , firma ve çalışanları bir daha ömürleri boyunca bir yerde çalışamaz iş yapamazlar. Hayatları kayar. Özellikle Amerikan devletine ve vatandaşına karşı işlenene suçlara verilen cezalar son derece ağır ve caydırıcıdır.

Bize gelince. Manisa’da kışlada 27 günde dördüncü kez gıda zehirlenmesi yaşandı. Toplamda 2000 den fazla asker hastanelere kaldırıldı. Sözleşmesi feshedilen firmanın 6 kez isim değiştirdiği ve tekrar tekrar ihale aldığı ortaya çıktı. Fazla söze gerek gerek yok hepimiz biliyoruz olup bitenleri. Bizde mevcut yasalarla ve kafalarla bu işin olmayacağı görülmüştür. Tüm bu yaşananlar barış şartlarında oluyor düşünün bir de savaşta … Her türlü sabotajlara açığız.

Amerikan usulünün bize uymadığı uymayacağı görülmüştür. Eskiden vatani görevini yapanlar arasında aşçı er erbaş bulmak çok zor iken bile bu ordu kendi yemeğini kendisi yapabiliyordu. Orduda aşçılık öğrenip meslek sahibi olanlar bile vardır çevremizde. Kaldı ki günümüzde aşçılık eğitimi veren pek çok meslek lisesi, hatta meslek yüksek okullarımız var.

Öte yandan barışta yemeğini kendi yapmayıp özel sektörden satın alan ordu yemek yapma, kendi kendini doyurma kabiliyetini yitirebilir ve savaşta araziye intikal ettiğinde kendi yemeğini yapamaz duruma da düşebilir.

Derhal özel sektörden yemek alımı uygulamasından vazgeçilmeli, eskiden olduğu gibi asker yemeğini kendi yapmalıdır. Kışlalarımızın mutfağından ocağına tencere tavasına kazanına kadar her türlü imkan kabiliyetleri vardır ve bu kullanılmalıdır.