24 Eylül 2017 01:00

Askeri ve ekonomik müdahale 'masa'dan 'saha'ya iner mi?

Askeri ve ekonomik müdahale 'masa'dan 'saha'ya iner mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York’ta ABD Başkanı Trump’la görüşmesinden hemen sonra Türkiye’ye gelip, ayağının tozuyla önce MGK’yi topladı. Sonra da Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Hükümet, MGK’nin “tavsiye kararı”nı “karar”a dönüştürdü. Dün olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulu da Hükümetin Suriye ve Irak’a silahlı kuvvetler gönderme yetkisini veren tezkereyi Meclisten geçirdi.

MGK’nin “tavsiye kararı”nda; “IKBY’nin 25 Eylül 2017 tarihinde düzenleyeceğini açıkladığı referandumun gayrimeşru ve kabul edilemezliği” belirtilirken, “Türkiye’nin milli güvenliğini doğrudan tehdit eden bu adımın, bölgenin barış, güvenlik ve istikrarı için de tehdit oluşturan vahim bir yanlış” olduğuna vurgu yapılarak, ”IKBY yönetimi, vakit varken referandum kararından vazgeçmeye” çağrılmaktadır.

MGK’den hemen sonra toplanan Hükümet de MGK’nin tavsiyesini Hükümet kararına dönüştürdü. Hükümetin kararını Bakanlar Kurulu toplantısının hemen sonrasında Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ: “Referandumun olması halinde Türkiye ne tür tedbirler alacaktır, bunlar bütün boyutlarıyla değerlendirilmiştir. Bu referandum gayrimeşru bir referandumdur. Milli güvenliğe doğrudan tehdittir... Referandumu erteleme gündemimizde yoktur, doğrudan iptal edilmesini istiyoruz” diyerek açıkladı.

‘FIRAT KALKANI’ KADAR KOLAY DEĞİL

MGK kararı ve arkasından hazırlanan tezkere metninde elbette ki; “milli güvenliğe tehditler” konusunda kimi değişikler yapıldığı görülmektedir. Örneğin Esad rejimi artık, “katil ve terörist” sıfatı konulmadan, muhtemelen önümüzdeki günlerde bölgedeki uzlaşılacak güçler kategorisine doğru çekilmiştir. PYD-YPG ise resmen “terörist”, “Türkiye için tehdit” güçler arasına sokulmuştur. Yine bu tezkereyle, asker gönderilecek coğrafya da önceki tezkereye göre genişletilerek, “Irak ve Suriye’nin kuzeyi”nden “Tüm Suriye ve Irak topraklarına asker gönderme”ye genişletilmiştir. Ama Irak Kürdistanı’na yönelik, “Askeri, ekonomik, her seçenek masada!” diye yapılan propagandanın ana tezi olan iddiadan geri adım atıldığı, “masa”da olanın en azından hemen “saha”ya yansımayacağı anlaşılmaktadır. Elbette “tezkere”de; “Referandum yapılırsa biz askeri ve ekonomik önlemler almayacağız” denmiyor. Tersine tezkere ve onun etrafındaki sınıra asker yığma ve “tatbikat” yapma eşliğindeki gürültülü tartışma “Askeri ve ekonomik önlemler alabiliriz” fikrini güçlendirmek için yapılıyor. Tersine tezkere, bu fikri güçlendirmek için çıkarılmıştır.(*) Ancak bölgedeki askeri gerçekler; Irak Kürdistanı’na bir askeri müdahalenin ”Fırat Kalkanı” kadar kolay olmayacağını gösterirken Irak Kürdistanı ile ticari ilişkilere son verilmesi Türkiye’nin kolayca alabileceği (Astarı yüzünden pahalı gelebileceği için) önlemler değildir. Bu yüzden de referandum olursa Türkiye’nin -ne asker ne de ekonomik olarak- kayda değer bir müdahale içinde olmasının çok zor olacağı görülüyor.

İÇERİSİ HİZAYA GETİRİLMEK İSTENİYOR 

Sınıra asker yığılması, “tatbikat” yapılması, bu tatbikat üstünden yapılan “Irak Kürdistanı’na askeri müdahale yapılacağı, hatta Musul ve Kerkük’ün ele geçirileceği üstünden yapılan savaş propagandasının aslında, çoğu zaman olduğu gibi “içeriye yönelik”, ırkçı, şoven kesimlerin nabzını okşamak amaçlı olduğu da görülüyor.

Muhtemeldir ki, Barzani ve yönetimine yönelik bu kadar gürültülü bir tepkinin, Astana görüşmeleri çerçevesinde İdlib’e 500 dolayında askerin “gözlemci” statüsünde gönderilmesiyle dengelenmeye çalışılacağı anlaşılıyor. Ki, bunun bu kadar yükseltilmiş bir ırkçı, şoven tansiyonu ne kadar tatmin edeceği de elbette tartışma konusudur. Ama AKP’nin girdiği yolun sorunları ve zorluklarıdır bu. 

AKP ve MHP bir biçimde şoven milliyetçi kesimleri tatmin edecek bir takım dayanaklar bulabilir; bulmasa da bu bizi “olumsuz” anlamda çok ilgilendirmez, ama CHP için aynı şeyi söylemek zordur. 

Bu yazı yazıldığında “tezkere” henüz Mecliste oylanmamıştı. Ama Irak Kürdistanı’na bir askeri müdahalenin gündeme dayatılmasından beri CHP, “teröre karşı mücadele” ve “milli güvenlik tehdidi” gerekçesinin arkasına geçti ve CHP Sözcüsü Öztürk Yılmaz’; “Barzani yönetimine şunları yapacaksın diye 24 saat mühlet verip, bizim dediğimizi yapmazsa, askeri ve ekonomik her müdahalenin yapılmasını” istiyor. Bu anlayışla “tezkere”ye AKP ve MHP’nin yanı sıra CHP’nin -belki bazı itirazlarla- “evet” diyeceği anlaşılmaktadır.

CHP’YE ÇIKACAK FATURA DAHA AĞIR OLACAK!

CHP için bu “terör!”, “terörle mücadele” ve “milli güvenlik” anlayışı (Ki, CHP’nin anlayışı ile AKP’nin ve MHP’nin bu konulardaki  anlayışlarının nerede birleşip nerede ayrıldığını belirlemek bile zordur), CHP’nin en büyük handikabıdır!

Bir yandan Erdoğan-AKP yönetimine karşı muhalefetin başına geçmek ve en azından referandumdaki “hayır” cephesini 2019’a taşıma iddiasındaki CHP’nin, Türkiye’nin Kürt sorununu terör sorunu olarak görme çizgisinin ötesinde bölgedeki tüm Kürtlerin de kendi kaderini tayin hakkını düşmanca gören bir çizgideki tutumuyla; bu iddialarını başarmasının imkansız olduğu ortadadır. Çünkü bu tutumuyla Kürtlerin taleplerini görmezden gelmeye, daha doğrusu şoven milliyetçi bir anlayışla hareket etmektedir.

Irak Kürdistanı’na yönelik girişilen kuşatma, bir askeri harekatın gündeme gelmesi ve tezkere sorunu, CHP’nin Kürt sorundaki ön yargılarını aşıp günün gerçeklerini dikkate alarak yenilenmeden “adalet”, “demokrasi” gibi herkese göre içeriği değişen kavramlar etrafındaki “birleştirme” politikasının da ne kadar boş  ve gelip geçici olduğunu da göstermektedir.

Elbette burada demokrasi güçlerinin sabırlı çabası, şoven milliyetçi kuşatması kırmada ciddi adımlar atması, bunu ülke sathında yapılan girişimlerle sürdürmesi önemli olacaktır.

(*) Aslında Irak ve Suriye’ye asker göndermek için Hükümete yetki veren tezkere halen yürürlüktedir. Bu tezkerenin süresi de 30 Ekim’de bitiyor. Ancak, referandum 25 Eylül’de yapılacağı için referanduma yönelik baskıya  güç ve ciddiyet kazandırmak için tezkerenin yenilenmesi 23 Eylül’e alınmıştır. 30 Ekim’de yenilecek tezkerenin öne alınarak referandum öncesine çekilmesinin nedeni budur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...