"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asırların hekimi Er-Râzîden hikmetler (4)

Feyzullah ERGÜN
15 Temmuz 2019, Pazartesi
Er-Râzî, sağlığın korunması ve hastalıkların tedavisinde gıdaların, sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemini, birçok eserinde detaylarıyla açıklamıştır.

Yemekten önce ve yemekten sonra beslenme sağlığı ve hijyeni hakkındaki çalışmaları, günümüzde dahi dikkat çekicidir. 

Beslenme ile ilgili bir eserinde, bazı hekimlerin görüşlerini şu şekilde özetler: “Meyve yemekten önce yenirse, sindirimi kolaylaştırır ve bağırsaklardan daha kolay geçer. Mideyi bozmadan ve hiçbir rahatsızlık vermeden sindirilir. Yemekten sonra yenirse, mide ve bağırsaklarda fazla kalıp, sindirilmeleri çok zor olur. Bu ise, hem karın ağrılarına, hem de kanın bozulmasına sebeptir. Ayrıca yemekten sonraya bırakılırsa, midede şişkinlik ve gaz yapar. Bu da, geğirmelere ve yenen yemeğin ağıza geri gelmesine (REFLÜ) sebep olur. Ama, meyve yemeklerden önce yenirse, bu gibi şikâyetlerin hiçbirisine rastlanmaz.  Bu görüşlerden sonra, kendi fikirlerini şöyle belirtir: Bütün meyveler aynı olmadığından, sindirimi kolay olanlar ve sindirimi zor olanlar vardır. Meselâ karpuz, dut, kaysı gibi meyveler midede fazla durmayıp, sindirimleri kolaydır. Elma ve ayva gibi meyvelerin ise, sindirimi zordur. Ayrıca, insanların bünyeleri de aynı değildir. Bazı mideler, gıdaları rahat sindirir, bazıları ise kolay kolay sindiremez. Onun için çok kesin çizgilerle, mutlaka yemekten sonra veya mutlaka yemeklerden önce meyve yemek gerekir demek ve bunda ısrar etmek yanlıştır.’ Onun bu yaklaşımı, klinik tıpta usta olduğunun bir göstergesidir. Birçok alanda olduğu gibi, diyet konusunda da, iyi bir uzman olduğunu, onun bu risalesinden anlıyoruz.” 5 

Tıbbın bütün dallarında eserler yazan er-Râzî, dünyada bir ilk olan ‘RİSALE Fİ TIBBİ’L ETFAL’ adıyla, çocuk hastalıkları kitabını yazmış, Batı dünyasına PRACTİCA PUERNUM olarak tercüme edilen bu kitabından dolayı, kendisine ‘ÇOCUK TABİPLERİNİN BABASI’ ismi verilmiştir. Yunan tıbbının meşhur ismi Galenos’un, kitaplarındaki şüphe ve birbirine zıt fikirleri tesbit ederek ‘Kitâbu’ş şükûk ala Calinos’ adlı kitabında, şüpheli bilgilere karşılık, kendi kanaatlerini açıklamıştır. Özellikle bu eserinde şöyle der: “Tıp ilmi, aynen  felsefe gibidir. Üstâdların görüşlerini aynen olduğu gibi almak ve uygulamak, tıp ilminin katlanamayacağı bir tavırdır. Yani her tabip, kendisi yeni yeni buluşlarla mesleğini sürdürmeli ve hastalarının durumlarına göre, onları tedavi etmelidir.” 6 Bu bilgiler ışığında, talebelerine ve dünya hekimlerine, daima araştırmalara dayalı yeniliklere yönelmeyi prensip edinmelerini, tavsiye etmiştir. Ayrıca, kendisini öven bir meslek sahibinin yalnız tabip değil, hangi mesleğe sahip olursa olsun, iyi bir uzman olamayacağını belirtir. Tıp dışında da, eserler veren er-Râzî, ‘ Kitâbu Sırri’l Esrâr’ adıyla yazdığı, kimya ile ilgili eser, asırlarca Avrupa üniversitelerinde, ders kitabı olarak okutulmuş ve önemli bir başvuru kitabı olarak görülmüştür. 

İlâhiyat, felsefe, mantık, matematik, astronomi ve daha birçok konuda eserler vererek, bereket-i ilme mazhar olmuştur. 

Er-Râzî, “KİTAB Fİ ENNE Lİ’L- ALEMİ HALİKAN HEKİMEN adlı kitabında, kâinatın Hakîm bir yaratıcısının olduğu hakkında, delilleri yazdıktan sonra MAAD’in (Haşir) tesbiti ile ilgili eserinde, haşiri reddedenlere cevaplar vermiştir. Pratik ve klinik tıbbın gelişmesine getirdiği yenilikler, asrımıza kadar geçerliliğini korumuştur. “Batılılar hastaya banyo yaptırmanın çok kötü sonuçlar doğuracağı, anlayışını taşırken, er-Râzî ise, hastalara verilecek temiz su yanında, onların mutlaka banyo yapmalarına büyük önem verirdi. Bunun için de, orta çağda İslâm hastahanelerinde, en mükemmel banyoların yapılmasını sağlamıştır. Çocuk ve kadın hastalıklarını, diğer hastalıklardan ayıran ilk tabiptir. O gün için, önemli bir gelişme olan GÖZ AMELİYATLARINI gerçekleştiren ilk tabip, er-Râzî’dir. Tamamen ampirik (deneysel) metodla hareket ettiği için, maymunlar üzerinde deneyler yapmış ve asla insanların kobay (denek) olarak kullanılmalarına rıza göstermemiştir. Er-Râzî’ye göre, tabip hayvanları kobay olarak kullanmalı ve insanlar üzerinde, asla deney yapmamalıdır. Bir hastalık hakkında, tam bir tecrübe sahibi olmadıkça, onun tedavisine kalkışmak yanlıştır. Kimya bilgilerini tıpta uygulayan, ilk tabiptir. Damıtma yöntemini kullanarak ilâç yapmayı, yine o gerçekleştirmiştir. İlâçları mineral, bitkisel ve biyolojik olarak üçe ayırmaktadır. Bunun için kimyevî değil, daima nebatî (bitkisel) ilâçların kullanılmasını sağlamış ve diyet kitaplarının yanı sıra, hastalar için çeşitli yemek tarifleri ihtiva eden eserler, telif etmiştir. Hastaların tedavisi, hastalığın ilk günlerinde olmalı ki, hastalık kontrolden çıkmadan giderilebilsin.” 7 diyerek, hastalıklarda erken teşhisin önemini belirtmiştir. 

Er-Râzî, hastaların tabibe başvurmada ihmalkâr davranmalarının, tedavide görülecek aksamalar ve olumsuzluklara işaret ederek “Hasta, rahatsızlığını görünce hemen tabibe gitmeli, ZAMAN KAYBEDİNCE, HASTA KENDİ GÜCÜNÜ DE KAYBEDER.” diye uyarmaktadır. Bu da, er-Râzî’nin, bin yıl önce ortaya koyduğu önemli bir yaklaşım biçimidir. 

O, hastayı bir tüccara benzetir ve: ‘HASTANIN GÜCÜ SERMAYESİDİR, SAĞLIĞI İSE KAZANCIDIR’. Bir tabip hastalarını, daha iyi olacaklarına inandırmalı ve şifa bulacaklarına dair, daima ümit sahibi olmalarını sağlamalıdır. Şayet iyi bir netice alabileceğinden emin olmazsa, ölüm gelmeden öncesine kadar, daima hastanın cesaretini arttırmalı, ona yaşama gücü telkin etmelidir. Hastanın dikkatini daima, iyileşeceği hususuna çekmelidir. Çaresizlerin yardımcısı olan, er-Râzî’ye göre tabip, genel halk kitlelerinin, her sınıf ve katmanına mensup herkese hizmet etmeli ve aralarında ayırım yapmamalıdır. Tıp, aslında öncelikle sağlığın korunması ve hastalığın oluşmasına engel olmaktır. 

Hastalık sebebi üç zehir vardır: Kokmuş yemek, ekşimiş ve bozulmuş süt ve kokan balıktır.”   demektedir. 

 İslâm’ın ilme verdiği değerlerle yetişen, dünya tıbbına unutulmaz eserler veren er-Râzî’yi, yeni nesillere tanıtmamız, Avrupa ve Ortadoğu bilim çevrelerinin ilgilendiği kadar, bizlerin de, bu değerimize ve eserlerine sahip çıkmamız, kültür dünyamıza değerler katacaktır. Unutulmaması gereken bir özelliği de, 30 yıl gibi kısa bir zaman diliminde, yoğun çalışmaları yanında, ilim dünyasına kazandırdığı 237 kitabı yazması da, ömrüne, ilmine ve çalışmalarında Cenab-ı Hakk’ın (cc) bereket ve inayetinin açıkça görülebilmesidir. 

Er-Râzî’ye Allah’tan rahmet diliyoruz. 

SAĞLICAKLA KALIN 

Dipnotlar: 

5) Prof. Dr. A. Ağırakça, Age. s. 172. 

6) Age. s. 176. 

7) Age. s. 183. 

Okunma Sayısı: 4001
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı