"FETÖ'nün iadesi" tartışmalarında kararı kim verecek

CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner, BirGün gazetesindeki köşesinde, "FETÖ'nün iadesi" tartışmalarını ele aldı.

"FETÖ'nün iadesi" tartışmalarında kararı kim verecek

CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner, BirGün gazetesindeki köşesinde, "FETÖ'nün iadesi" tartışmalarını ele aldı.

Cihaner, AKP ve yargı bürokrasisinin Fetullah Gülen'in iadesini gerçekten isteyip istemediğini, FETÖ sürecini doğru yönetip yönetmediğine bakarak anlaşılacağını belirtti. Cihaner, bu sürecin, seçim sürecinin bir parçası haline geldiğini de aktardı.

Aynı zamanda eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı da olan Cihaner, konuyla ilgili olarak kararı verecek olanın siyasi otorite olduğunu söylerken, "Sözleşmeye uygun bir iade talepnamesi düzenlenmesi tabii ki çok önemlidir. Ancak göz ardı edilen en önemli husus şudur: Usulüne uygun bir iade süreci takip edilip yetkili adli merci iade edilebilir kararı verse bile nihai olarak iadeye karar verecek olan siyasi otoritedir" diye ifade etti.

"ASIL ÜZERİNE DURULMASI GEREKEN HUSUS BUDUR"

Cihaner, "Söz konusu olan Fetullah Gülen olunca asıl belirleyenin siyaset olduğu çok açık" derken, "ABD ile yaşanan Rahip Bronson’un iadesi, Sarraf Davası ve Suriye eksenli tartışmalar bu iade sürecini siyasallaştırmaktadır" diye belirtti.

Cihaner, mahkemenin, "iade edilebilir" kararı verse bile siyasi makamın, iade talebini reddedileceğini belirtirken, "Asıl üzerinde durulması gereken husus budur" diye ifade etti.

"Bu kadar önemli bir soruşturmada iade evrakının eksik ya da özensiz hazırlanması da kabul edilemez" diye belirten Cihaner, "Dışarıya yansıyan bilgiler iade evrakının usulüne uygun düzenlenmediğini göstermektedir" diye ifade etti. Cihaner, hâlâ mahkeme aşamasına geçilmemiş olmasının ise, sadece eksik evrakla açıklanamayacağını ifade etti.

Birtakım maddeler de sıralayan Cihaner, "Yapılması gereken derhal adli yardımlaşma (istinabe) hükümleri çerçevesinde Fetullah Gülen’in savunmasının alınmasını talep etmektir. Bu işlemlere yetkin Cumhuriyet savcılarının katılımı talep edilmelidir" diye belirtti.

Cihaner, AKP'nin FETÖ ile hesaplaşamayacağını da ifade etti...

Cihaner'in yazısı şu şekilde:

"Fetullah Gülen’in iadesi seçim sürecinin bir parçası haline geldi. Hem bu niteliği hem de başta 15 Temmuz Darbe Girişimi olmak üzere Fetullahçı yapılanma/FETÖ hakkındaki dava ve soruşturmaların etkin ve adil yürütülmesi bakımından önemli bir tartışma. Ancak AKP elitlerinin 'Fetullahçılık' suçlamasını kendi kriminal geçmişlerini örtmek, geçmişlerinde Fetullahçılık bulaşığı olan politikacı ve bürokratlar üzerinde bir tehdit unsuru olarak kullanmak istemesi ve en son seçim meydanlarında muhalefeti Fetullahçılıkla suçlamaya başlaması nedeniyle yanlış bir yere sıkıştı: İade evrakı doğru mu hazırlandı?

Cumhuriyet Savcılığı sırasında defalarca iade evrakı düzenlemiş ve Fetullahçı yapılanma hakkında soruşturma başlatmış eski bir Cumhuriyet Savcısı olarak bu konu üzerine çok fazla işin tekniğine girmeden bir şeyler yazmak istedim.

Suçluların İadesi Uluslararası Ceza Hukuku, Maddi Ceza Hukuku, Ceza Muhakemesi Hukuku ve Devletler Hukuku gibi farklı disiplinleri ilgilendirmektedir. En özet haliyle 'başka bir devlette bulunan şüpheli, sanık veya hükümlünün suçun işlendiği ve yargılama ya da cezayı infaz etme yetkisine sahip devlete teslim edilmesidir.' Somut olayda bu, ABD’de bulunan Fetullah Gülen’in yargılanmak üzere Türkiye’ye iade edilmesidir.

ABD, Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ne (SİDAS) taraf değildir. Ancak bu konuda ABD ile aramızda ikili sözleşme (08.10.1980 tarihinde onaylanan, Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri Arasında Suçluların Geri Verilmesi ve Cezai İşlerde Karşılıklı Adli Yardım Antlaşması) mevcuttur. Her ne kadar 2016 yılında 6706 sayılı 'Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu' çıkarılmış ve bu yasa iadeye dair düzenlemeler içermekte ise de, daha çok pasif iade (Türkiye’nin talep edilen ülke olduğu) sürecini düzenlemektedir. Fetullah Gülen’in iadesinde ikili anlaşma hükümleri ve ilgili ABD hukuku (aktif iade, yani Türkiye’nin talep eden ülke olduğu için) geçerli olacaktır.

Sözleşmeye uygun bir iade talepnamesi düzenlenmesi tabii ki çok önemlidir. Ancak göz ardı edilen en önemli husus şudur: Usulüne uygun bir iade süreci takip edilip yetkili adli merci iade edilebilir kararı verse bile nihai olarak iadeye karar verecek olan siyasi otoritedir. Bizim hukukumuz da bu yetki 'Merkezi Makam' olarak Adalet Bakanlığı’na verilmiştir. ABD hukukunda ise Dışişleri Bakanlığı yetkilidir. Tekrar vurgulamakta yarar var: İade edilip edilmemeye dair son kararı siyasi makam verecektir.

KARAR VERİCİ SİYASETTİR

Tüm süreç tamamlanıp, eksiksiz düzenlenen iade dosyası yetkili makamlarca mahkemeye gönderildikten sonra, mahkeme 'iade edilebilir' kararı verse bile siyasi makam iade talebini reddedilebilir. Asıl üzerinde durulması gereken husus budur.

Ancak bu kadar önemli bir soruşturmada iade evrakının eksik ya da özensiz hazırlanması da kabul edilemez. Eğer usuli eksiklik (tercüme eksiği, delillerin gösterilmemesi, ilgili yasa maddeleri, kimlik bilgileri vs.) varsa bu vakada ihmal ya da deneyimsizlik olarak değerlendirilemez. Dışarıya yansıyan bilgiler iade evrakının usulüne uygun düzenlenmediğini göstermektedir. Evrakın koli olarak fazla olması ya da birçok dava nedeniyle iadeyi istemek sanıldığı gibi iadeyi kolaylaştırmaz. Gazete kupürü ile şişirilmiş evrak hiçbir şey ifade etmez. Tam tersi hususilik (iadede ihtisas) kuralı ve dosyaların birleştirilmesi gibi teknik sorunlar çıkarır. AKP ve yargı bürokrasisinin Fetullah Gülen’in iadesini gerçekten isteyip istemediği bu süreci doğru yönetip yönetmediğinden anlaşılabilir. Yine iadeyi zorlaştıracağı çok açık olan vatandaşlıktan çıkarma işlemini de not etmek gerekir.

Sözleşme metni ve yıllar süren uygulama eksiksiz bir iade evrakı düzenlemeyi kolaylaştırmıştır. Nitekim Adalet Bakanlığı web sitesinde 'formül' iade talepnamesi dahi vardır. Sonraki aşamaya, yani iade talebinin mahkemeye sunulması aşamasına geçilebilmesi için iade evrakının usulüne uygun düzenlenmesi gerekir ki hem mahkeme 'iade edilebilir' kararı versin, hem de süreci yöneten siyasi makamlar teknik bahanelere sığınamasın. İade evrakının mahkemeye sunulabilir nitelikte olup olmadığına ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ön incelemesinden sonra Adalet Bakanlığı Ceza Bölümü Uluslararası İlişkiler Bürosu karar vermektedir (ABD yargısının nelere dikkat ettiğine dair ilgili büro Avukatı Susann Lamb’in detaylı bir açıklaması Türkçe olarak mevcuttur). Aradan geçen bunca zamana rağmen hâlâ mahkeme aşamasına geçilmemiş olması sadece eksik evrakla açıklanamaz. Kaldı ki sözleşme ve iade hukuku, süreci kötüye kullanmak isteyen tarafa yeterince 'bahane' (siyasi suç, makul şüphe, yetersiz delil, idam tartışmaları, yetkililerin şiddet içeren açıklamaları, adil yargılanmama ve kötü muameleye tabi tutulma riski vs.) olanağı vermektedir.

GÜLEN'DEKİ 'SIRA DIŞILIK'

Buraya kadar anlatmaya çalıştığım ağırlıklı olarak rutin bir iade talebinin teknik kısmını oluşturuyor. Ancak söz konusu olan Fetullah Gülen olunca asıl belirleyenin siyaset olduğu çok açık. Her şeyden önce Fetullah Gülen’in ABD de değişen siyasi dengeler ve başkanlara, 11 Eylül sonrası artan güvenlik paranoyasına, okullarıyla ilgili incelemelere rağmen hâlâ ABD de ikamet edebiliyor olması en azından 'sıra dışı' bir korumaya sahip olduğunu gösteriyor. Fetullah Gülen’in oturma izni sürecinde referans olan ABD’li ve Türk isimler (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/yesil-kart-kefillerinin-tam-listesi-9276671) bu 'sıra dışılığı' net bir şekilde ortaya koyuyor. Bunun yanında Soğuk Savaş döneminde ABD’nin en önemli psikolojik harp/gladyo aparatlarından olan Komünizmle Mücadele Derneği’nin Erzurum’da kuruculuğunu yapan bir kişinin MİT ve CIA ile 'sıra dışı' bir ilişkisinin olmaması düşünülemez. Gene MİT’in en üst düzey yöneticilerinden gelen Yeşil Kuşak Projesi’nin bir parçası olduğu ve okullarında CIA ajanlarını öğretmen olarak barındırdığı iddiaları da Fetullah Gülen’in ABD için istisnai konumda olduğunu ortaya koymaktadır. Tüm bunlar olmasa bile ABD ile yaşanan Rahip Bronson’un iadesi, Sarraf Davası ve Suriye eksenli tartışmalar bu iade sürecini siyasallaştırmaktadır.

***

"FETÖ'nün iadesi" tartışmalarında kararı kim verecek - Resim : 1

NE YAPILMALI?

1- ABD ile aramızdaki sözleşme yalnızca suçluların iadesini değil 'adli yardımlaşma'yı da içermektedir. İkili sözleşmenin 21. Maddesi ifadenin alınmasına (sorguya) ve diğer cezai işlemlerin yerine getirilmesine olanak vermektedir. Ayrıca 25. Madde isteyen tarafın görevlilerinin ifade işlemine katılmalarına da izin vermektedir.

Yapılması gereken, derhal adli yardımlaşma (istinabe) hükümleri çerçevesinde Fetullah Gülen’in savunmasının alınmasını talep etmektir. Bu işlemlere yetkin Cumhuriyet savcılarının katılımı talep edilmelidir (Bu yönde bir adım atılmadığı anlaşılmaktadır).

Böylelikle CMK 196 (6) uyarınca sanığın sorgusu yapıldığından, açılan davaya devam edilebilecektir. Bu yola başvurmak iade sürecine devam etmeye engel değildir.

Tüm bu karmaşık görünen adli ve idari süreçlerin nihai amacı maddi gerçeğe ulaşmak ve suçluluğuna karar verilen kişinin cezasının çektirilerek adaletin sağlanmasıdır. İade ve adli yardımlaşma da bu hedefe hizmet etmek için vardır. Ayrıca şüpheliye savunma hakkı verilerek, suçlamalara karşı söyleyecekleri tespit edilecek böylelikle süreç adil olarak yürütülecektir. Tabii sahiden konuşması isteniliyorsa!

2- Adli yardımlaşma sözleşmesi çerçevesinde diğer koruma tedbirleri (arama ve el koyma) dikkatle ve sonuç alıcı şekilde talep edilmelidir.

-3 İadeye ve adli yardımlaşmaya konu suçlamaların ABD tarafından 'siyasi suç ya da siyasi suçla bağlantılı suç' olarak değerlendirilip değerlendirilmediği adli yardım (ifade/sorgunun yapılması) alternatifinde daha süratli ortaya çıkacaktır.

Siyasi suçun istisnası olan 'devlet başkanı veya aile üyelerine' yönelik suça dair argümanların kabul edilip edilmediği de anlaşılacaktır.

4- İade ve adli yardımda Anglosakson hukukunun kuralları, makul şüphe ve yeterli delil kavramı, iade talepnamesinin (affidavit) yeminli olması gibi zorunluluklar dikkate alınmalı. Basit bir eksiklik bile iadenin gecikmesi ya da reddine yol açacaktır. İade sürecinin artık Cumhurbaşkanlığı propagandasının da bir parçası haline geldiği açıktır. ABD makamları dosyayı görevli adli merciye göndermediklerine göre haklı ya da haksız bir gerekçe ileri sunmuş olmaları gerekir. Usul eksiğinin esaslı olup olmadığının değerlendirilebilmesi artık kamuoyunu da ilgilendirmektedir. Bu nedenle nasıl ki iade evraklarının gönderilmesine ilişkin yazışmalar kamuoyuna açıklandı ise, ABD makamlarının gördüğü eksikliklere ilişkin yazışmaların da derhal açıklanması gerekir. Aksi ABD ye de iç politikaya müdahale imkanı verecektir. Münbiç’i Erdoğan’a 'seçim armağanı' olarak sunan ABD, pek ala iade sürecindeki tartışmalar üzerinden de bunu yapabilir.

5- Fetullah Gülen okullarına yönelik başka ülkelerde -özellikle Türki Cumhuriyetlerde- sürdürülen soruşturma ve dava dosyaları adli yardımlaşma çerçevesinde mutlaka getirtilip, -geçmişte ülkemizdeki bağlantıları da dahil- istihbarat örgütleri ile ilgili bağlantı iddiaları açıklığa kavuşturulmalıdır.

6- İade ve adli yardımlaşma dosyaları suçun açıkça Fetullah Gülen’e bağlanabildiği suçlamalarla ilgili olarak düzenlenmelidir.

Örnek: Kumpas olduğu yargı kararı ile kesinleşen Erzincan-Erzurum Ergenekon’u olarak bilinen soruşturmanın doğrudan Fetullah Gülen’in talimatı ile başlatıldığı tanık beyanlarıyla ortaya çıkmıştır. Tanık beyanlarını doğrulayacak fiziki delillerle hazırlanacak derli toplu bir iade dosyası suç iddialarını Fetullah Gülen’e bağlayacaktır.

'İlhan Cihaner’in alınmasına ilişkin, 'aranızda onu alacak babayiğit yok mu' ibaresini bizzat kendisinin kullandığını, bu amaçla şüphelinin seçildiğini, cesaretli birisi olduğunu, staj döneminde ihalelere girebilecek kadar cesaretli olduğunu, şüphelinin özellikle seçildiğini beyan ettiği…' (Osman Şanal İddianamesi, Ankara CBS 2018/20121 nolu iddianame)

Örnek: 2010 yılında Yargıtay’a 160 üyenin Fetullahçılardan seçilmesi için Fetullahçı HSYK üyeleri ile resmen yetkili ve görevli olmayan cemaat abilerinin HSYK dışında bir evde toplandığı, sayı üzerinde anlaşılamaması üzerine evin holünden Fetullah Gülen’in aranarak talimat alındığı, alınan talimat ve pazarlıklar sonucunda 107 Fetullahçı yargıcın Yargıtay üyesi olarak atandığı dönemin HSYK üyesinin itirafları ile ortaya çıkmıştır. Bu dosya tefrik edilerek çok kolay anlaşılabilir ve güçlü bir iade ve adli yardım dosyası düzenlenebilir.

7- Ayrı dosyadan iadenin istenmiş olması merkezi bir planlamanın ve stratejinin olmadığını gösteriyor. Hele hele eylemleri doğrudan Fetullah Gülen’e bağlamanın ABD hukukuna göre zor olduğu Selam Tevhid Davası gibi davaları dahil etmek olsa olsa bir dosyadaki zayıf iddianın diğer dosyaları da olumsuz etkilemesi sonucunu doğuracaktır. Ayrıca sözleşme ve iade tartışmalarının en önemli kavramları olan 'terör, darbe ve siyasi suç' üzerinde uzlaşılmış kavramlar değildir. O nedenle bu kavramlardan daha çok üzerinde uzlaşılan suç iddiaları esas alınmalıdır.

İade talebi samimi ise genel olarak şu tuzağa düşülmemelidir: Bizler için en baştan toplumun bir kesimi için ise 15 temmuz sonrası yaşananlardan sonra Fetullah Gülen yapılanmasının örgütlü kriminal niteliği tartışmasızdır. Bu bize siyasette ve gündelik hayatta tümden gelim yöntemi ile yaklaşma konforu veriyor. İşte; Fetullahçı birinin yaptığı eylemden, örgütün lideri Fetullah Gülen’i bu sıfatı ile sorumlu tutabiliriz. Ancak iş yargılanmaya ve hele hele yaşananlara yabancı bir yargı sistemine gelince dava konusu vakanın delillerle şüpheliye bağlanması gerekir. Yani tüme varım yöntemi geçerli olur. Hele hele suçlanan kişi düne kadar başbakanlarınızın, bakanlarınızın, istihbaratçılarınızın referans olduğu biri ise bu delillendirme işini ciddiye almanız gerek. Ayrıca adil yargılanmanın gereği de budur. ABD yargısı yasal teknik delillere (iletişimin tespiti, görüntü kaydı, vs.) önem vermektedir. Bu delillerde uygun şekilde kullanılmalıdır. Esas olan çok evrak göndermek değil doğru, ikna edici, yeterli ve hukuki delillerin gönderilmesidir.

8- Tüm iade ve adli yardım taleplerinde adli süreçler kadar, tutarlı bir siyasi bir perspektife de önemlidir. Bir yandan 'darbelerin ve FETÖ'nün arkasında ABD var, üst akıl ABD’dir' diye propaganda yapıp öte yandan 'stratejik ortağız' diyemezsiniz. Tutarlı ve kararlı bir ilişki modeli geliştirilmelidir.

9- Guantanamo hukuki yüz karası, Öcalan’ın iadesi, bizzat Erdoğan’ın açıkladığı 'evraksız iade etme', CIA’nın işkence uçakları ve Fetullah Gülen’in gayri resmi yollardan Türkiye’ye getirilme girişimleri her iki devletin gerektiğinde ulusal ve uluslararası hukuku pek 'takmadıklarını' ortaya koymaktadır. Sahiden iade ve adil bir yargılanma süreci isteniyor ise göreceli bağımsızlığını koruyan ABD yargısı ve kamuoyunun iknası üzerine girişimlerde bulunulmalıdır. Uluslararası destek ihmal edilmemelidir.

10- Mütekabiliyet esası uluslararası hukuk ve ilişkilerde önemlidir. Ancak bu 'al papazı, ver papazı!' Pespayeliğine ya da rehine mantığına dönüşmemeli. Ekonomik ilişkilerden siyasi ittifaklara kadar uygun araçlar kararlılıkla uygulanmalıdır.

11- Tüm bu işlemler aynı dikkat ve özenle diğer firari sanık ve şüphelilerle ilgili de takip edilmelidir.

12- İade ve adli yardımlaşma işlemlerinde görev alacak bürokrat ve hukukçuların geçmişlerinde siyasetle ve özellikle Fetullahçılıkla iltisak olmamalıdır.

***

"FETÖ'nün iadesi" tartışmalarında kararı kim verecek - Resim : 2

SONUÇ

Fetullah Gülen’in iade evrakının gereken özen ve dikkatle hazırlanmadığı ve doğru politik adımların atılmadığı dışarıya yansıyan bilgilerden bile anlaşılmaktadır.

Sözleşmenin olanak verdiği Fetullah Gülen’in ifadesinin alınması diğer adli kontrol tedbirlerine başvurulmadığı anlaşılmaktadır. Bunlar iadenin ya da konuşmasının istenmediği izlenimini güçlendirmektedir.

Bu eksiklikler giderilse bile AKP elitlerinin ve halen belirleyici konumda bulunan birçok hukukçu ve siyasetçinin ahlaki, politik ve hukuki sorumluluğu ortadan kalkmaz.

AKP elitleri ve AKP’nin kontrol ettiği yargı Fetullahçı yapılanma ile adil ve etkin bir şekilde hesaplaşamaz. Ancak bir suçlama ve kontrol enstrümanı olarak kullanabilir.

İade süreci hukuki gibi görünen siyasi bir süreçtir. Usul tartışmasına sıkışmak hakikatin üstünü örtmektedir.

Odatv.com

FETÖ arşiv