Daha önce de yazdığım gibi, Çin, yaklaşan Çin Yeni Yılı sırasında artan nüfus hareketliliğinin getirebileceği olası riski önlemek için yüksek risk gruplarında yer alan yaklaşık 50 milyon kişiyi aşılamayı planlıyor. Aşılama tam gaz devam ediyor. Bu gruptakiler ilk aşılarını 15 Ocak'tan önce ve ikincisini 5 Şubat'a kadar yaptıracaklar. Bu süreçte, bildiğim kadarıyla, Çin sağlık yetkililerinin “acil kullanım onayı” verdiği iki aşı da kullanılıyor.

ÇELİŞKİLİ FAZ-III ÇALIŞMASI SONUÇLARI

Brezilya’nın açıkladığı sonuçların Sinovac yetkililerini sinirlendirdiği, “Bir araştırma süreci nasıl berbat edilir”in çarpıcı bir örneğini sergilediler dedikleri ve hayal kırıklığına uğradıkları söyleniyor. Söylentiye göre, faz III çalışmasının Brezilya ayağını yürüten ekip örneklemi yanlış belirlemiş ve deney desenine bazı başka değişkenleri de eklemişler. Haliyle, deney deseni bozulunca istatistik analiz sonuçları da gerçeği sergilemekten uzaklaşmış. Endonezya’daki ekibin ise süreci idare etmekte beceriksiz davrandığı ve verileri olması gerektiği gibi toplayamadığı söyleniyor. Yani sorun kurumların bilim kültürünü ne kadar özümsedikleri sorunu. Sinovac’ın bu ölçekte uluslararası çalışmalar yürütme konusundaki tecrübesizliği ve zaman darlığı da sürecin olması gerektiği gibi yürütülmesini zorlaştırmış gibi görünüyor.

En sağlıklı sonuçların Türkiye’de (ve Çin’de) yürütülen Faz III çalışmasından elde edilmesi bekleniyor. Cumhuriyetin eseri olan sağlık çalışanlarımızın, özellikle akademik camianın, bilimsel kapasitesinin gurur duyulacak kadar iyi olduğunu buradakiler bile biliyor. İslamcı gericiliğin yüz akı olan sülükçüler, hacamatçılar, üfürükçüler, ot-sap-çöp esnafı, aşı karşıtları gibi ilkeller; kelle-paça çorbacıları ve Türk geni mucitleri gibi post-modern gericiler tabii ki mevzunun dışında.

AŞILAR HİBE Mİ?

Geçen hafta, Hong Kong basınında bir Endonezyalı yetkilinin ağzından “Ortak çalışma karşılığında taahhüt edilen üç milyon doz aşının ilk partisi (1,8 milyon doz) elimize ulaştı. Geri kalan miktarın en kısa zamanda gönderileceği söylendi” gibi bir şeyler okudum. Ortak çalışma derken tabii ki faz III çalışmasının uluslararası uygulama ayağından birinin Endonezya olmasından bahsediyor. “Taahhüt edilen” ifadesi burada “hibe” çağrışımı yapıyor. İnsanın aklına ister istemez “faz III çalışmasına katılan ülkelere acaba üç milyon doz hibe aşı mı taahhüt edildi” sorusu düşüyor. Bu kuşkuyu kışkırtan bir başka nokta, Hem Türkiye hem de Endonezya’ya “ilk parti” olarak üç milyon doz aşı sözü verilmiş olması.

AŞININ GERİSİ NEREDE?

Göründüğü kadarıyla, Sinovac’ın Türkiye’ye bir hafta-on gün önce göndermiş olması gereken 10 milyon doz aşıdan henüz ses yok. Bu soruya bir iç rahatlatıcı bir de kuşkucu cevap verilebilir. Önce iç rahatlatıcı cevabı yazayım: Yazının başında da belirttiğim gibi, burada aşılama tam gaz sürüyor ve bütün üretim o 50 milyon insanı aşılamaya ayrılıyor. Aşılama sona erdikten sonra, muhtemelen Şubat’ın ikinci haftası gibi, söz verilen aşılar Türkiye’ye gönderilir. Kuşkucu cevap ise, “Anlaşmayı aşılamak” başlıklı yazımda bahsettiğim “Suçluların Karşılıklı İadesi Yasası”nın TBMM tarafından onaylanmasının beklenmesi. Gerçi Çin’in “Anlaşma onaylanmadan aşı yok” gibi bir dayatmada bulunacağını sanmıyorum. Bu emperyalistlerin yöntemi. Çin devlet aklı böyle çalışmıyor ve uluslararası ilişkiler de böyle yürütülmüyor. Çin diplomasi aklı bir soruna çözüm bulmakta son derece mahir, esnek ve yapıcıdır. Yeter ki karşısındaki düşmanca bir yol izlemesin (Hindistan gibi). Yani o anlaşma gündeme geldiyse, beklenen anlaşmanın mutlaka TBMM tarafından onaylanması değil son derece sağlam, güvenilir ve kesinlikle bağlayıcı bir çözüm bulunmasıdır.

“Bunlar devletlerarası işler. Sinovac gibi bir özel ticari kuruluşun bu işlerle ne ilgisi olabilir?” diye düşünenler varsa, onlara kesinlikle yanıldıklarını söyleyebilirim. Çin’de ekonominin taşıyıcısı/motoru olan dev kamu sektörüyle özel sektör arasındaki sınır çok bulanıktır. “Kamu sektörü nerede biter, özel sektör nerede başlar” sorusu öyle kolayca cevaplanabilecek bir soru değil. Çünkü özel işletmelerle kamu işletmeleri büyük ölçüde iç içe geçmiştir. Bir yıl kadar önce yapılan düzenlemeler kamu işletmelerinin özel sektörden ortak almalarını bir nevi zorunluluk haline getirdi. Kamu kuruluşu olan dev Sinopharm’a göre görece yeni ve küçük bir firma olmasına rağmen, Sinovac, kritik bir alan olan ilaç-eczacılık sektöründe yaratıcı ve anlamlı çalışmalar yapması nedeniyle devletin ciddi desteğini arkasına almış durumda. Özetle, Çin işletmeleri, özellikle büyük olanlar ve kritik sektörler, bir nevi devletin uzantısı gibidir.

GÜVENİLİRLİK SORUNU

Aşı şovenliği yakında duvara çarpacakmış gibi görünüyor. Bir-iki gün önce, Çin basınında İsrailli bilim insanlarının “BioNTech Pfizer aşısının söylendiği kadar koruma sağlamadığına dair bulguları” haber oldu (üstelik haberin kaynağı BBC). Diğer aşılarda da benzer sorunların çıkacağını ve bugünlerde Sinovac’ın aşısı hakkında ortaya atılan spekülasyonların bir benzerinin Batılı firmaların ürettiği aşılar için de yapılacağını sanıyorum. Artık konuya ilgi duyan herkesin bildiği gibi, bu aşılar aceleyle geliştirildi ve dolayısıyla normal araştırma-geliştirme süreci izlenemedi. Bu yüzden, ilk açıklanan sonuçlarla uzun dönemde ve yaygın uygulamada elde edilen sonuçlar arasında sapmalar görülmesi sürpriz olmaz.