Halil İbrahim İNCEKARA
Karaman Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği
Genel Sekreteri
İnsan var oldukça ölmeyecek, kıymeti artarak devam edecek bir meslektir Aşçılık.
Hangi mesleğe sahip olursak olalım, yemek yeme hayatımızı idame ettirebilmemiz için hem biyolojik bir ihtiyaçtır, hem de yemek yeme, her ilin, her yörenin kendine has yöresel yemeklerini yemek bir tutku, bir merak ve bir gastronomi etkinliğidir.
İnsanların yemek yeme arzularını tatmin etme, insanlara güzel yemekler sunmak için de aşçılık mesleği doğmuş; son yıllarda aşçılık bir sanata dönüşmüştür. 20 yüzyılda en çok aranan meslek dallarından birisi de Aşçılıktır. Hani bir söz vardır ya “sanat altın bileziktir” diye. Biz iyi bir mesleği olan şahıslara “senin kolunda bir altın bilezik var, sen aç kalmazsın” deriz. Bu o ustanın iyi ve geçerli, toplum içerisinde kabul görmüş bir mesleğe sahip olduğunu ifade eder. Eskiden aşçılarımız alaylı dediğimiz şekilde, kendisinden önceki ustalardan mesleği öğrenerek gelirlerdi. Günümüzde ise aşçılık mesleğinin kıymetinin ve öneminin anlaşılmasıyla birlikte liselerde ve üniversitelerde aşçılık bölümleri açılarak eğitimli aşçılar yetişmeye başlamıştır.
Bunların en önemlilerinden bir tanesi Bolu ilimizin Mengen ilçesindeki “Aşçılık Lisesi”dir. Bu okuldan mezun olan aşçıların aranan eleman olmaları ve aşçı talebinin karşılanamaması nedeniyle Otelcilik ve Turizm Meslek Liselerimiz açılarak bu okullarda “Yiyecek ve İçecek Üretimi” adı altında açılan bölümlerde kalifiye aşçılar yetişmeye başlamış; böylece de ülkemizin aşçı usta ihtiyacı karşılanmaya çalışılmaktadır.
Aşçılık mesleğini ilerletmek, akademik eğitim almak isteyenler için de, üniversitelerimizde Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümleri açılmış, bu bölümlerden mezun olanların bir kısmı lüks otellerimizin mutfaklarında baş aşçı olarak görev yapmakta, bir kısmı da yüksek lisans ve doktora yaparak üniversitelerimizde öğretim üyesi olarak görev yapmaya başlamışlardır.
Bunlar içerisinde benim çok hoşuma giden bir okul var. Kapadokya Üniversitesi. Nevşehir İli, Ürgüp İlçesine bağlı Mustafapaşa Kasabasında. Evet yanlış duymadınız. Belki de Türkiye’nin Kasabada açılmış tek Üniversitesi, kurucusu ve mütevelli Heyet başkanı Alev ALATLI. Kendisini spekülatör (öngörülü) düşüncesinden dolayı tebrik ediyorum. Okulu ilk görüşüm 2012 yılındaydı. Küçük oğlum Yusuf Alperen bendeki aşçılık merakını kapmış olacak ki; Karaman TOKİ Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra Kapadokya Üniversitesi’nin Aşçılık bölümüne kaydolmaya karar verdi ve okulu da birlikte gittiğimizde gördüm. Eşim ve çocuklarımla birlikte ailecek gitmiştik. Okulda başka hangi bölümler var diye okulun tanıtım broşürünü aldım ve inceledim. Günümüzde çağın en geçerli ve aranan mesleklerinin yer aldığı bölümler açılmış. Bunlardan bazıları Gastronomi ve Mutfak Sanatları, Çocuk Gelişimi, aşçılık, servis elemanlığı, hosteslik, Uçak yer hizmetleri, Lojistik, hemşirelik, İlk ve acil yardım, anastezi, fizyoterapi, at biniciliği ve antrenörlüğü, v.b aranan meslekler. Tabiki özel üniversite. Bu üniversiteden mezun olan gençlerimiz daha son sınıftayken kapışılıyorlar. İş bulamama diye bir endişeleri yok. Öğrenci böyle okulda isteyerek ve zevkle okumaz mı?
İşimiz ve görevimiz icabı, bazen de tatil amaçlı otellere gittiğimizde ilgimi çeken hususlardan biri de otelin aşçıları olur. Fırsat buldukça onlarla sohbet ederim. Mesela en son 2018 yılı Ekim ayında gittiğim otel 7.000 kişilikti. 3 vardiyada 1600 personel çalışıyor. Mutfakta çalışan 300 kişi. Baş aşçıya sordum, mutfakta çalışan personel sayısı yeterli mi diye, “hayır, çok elemana ihtiyacımız var ama, maalesef bulamıyoruz. Yetişmiş veya yetiştirilecek eleman bulmak çok zor” dedi. Benim oğlum da aşçılık mezunu dememe kalmadı, “abi ne olur hemen gönder işe başlatalım.” dedi. Ben oğlum adına çok sevindim. Ama o şu anda muvazzaf asker olarak Türk Silahlı kuvvetlerinde çalışıyor. Fakülte ve yüksek lisans mezunu, sevdiği işlerden birini yapıyor, Allah yar ve yardımcısı olsun.
Aşçılık meslek olmakla birlikte ayrıca bir sanattır. Aşçı yeni tatlar, yeni lezzetler üreten, yaptığı yemeklere, tatlılara, hamur işlerine, pastaya, böreğe lezzet katan insandır.
İster lüks otellerde çalışsın, ister lokantalarımızda çalışsın aşçılarımıza düşen en önemli görevlerden biri de bulunduğu yerde yöresel yemeklerimizi göz ardı etmemesi, günlük menüleri içerisine mutlaka birkaç tane yöresel yemeği yapıp misafirlerine, müşterilerine sunmalı ve yöresel yemeklerimizin, yöresel tatlarımızın gelecek kuşaklara aktarılmasına vesile olmalıdırlar.
Ben ve ailem bir şehre gitmeden önce, o şehrin gezilecek, görülecek tarihi ve turistik yerlerini araştırırım, o şehirde ne yenir, hediyelik eşya olarak neler alınır, bunları araştırırım. İnternet diye bir şey var, istediğiniz bilgilere rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Gittiğim şehirde de o yörenin meşhur yöresel yemekleri neler, üşenmem; akıllı telefonlarımızda yol tarifi de var oraya gider yöresel yemeklerden tadarım. Çünkü o fırsat bir daha ele geçmeyebilir.
Samsun’da, Ordu’da, Trabzon’da taze balık ve mıhlama; Erzurum’da Cağ kebabı ve üzerine kadayıf dolması; Sivas’ta kirli Ahmet’in meşhur Sivas Köftesi; Gaziantep’de Beyran Çorbası, Alinazik, Patlıcan Kebap; Urfa’da Lahmacun, Çiğ köfte, Ciğer şiş; Adana’da Adana Kebap, şirdan, yanında şalgam; Kahramanmaraş’da kelle paça, Konya’da fırın kebabı, Etli ekmek, Karaman’da, arabaşı çorbası, calla, etliekmek, guymak v.b; Bursa’da İskender Kebabı, İnegöl Köftesi; Manisa ve Balıkesir’de Odun Kebabı, Siirt ve Bitlis’de Büryan Kebabı; Hatay’da Hatay Tavası ve Künefe; Yozgat’ta testi kebabı; Tokat’da Tokat Kebabı; Kastamonu’da Kuyu Kebabı; Kayseri’de mantı, yumurtalı sucuk ve pastırma; Afyon’da sucuk döner ve ekmek kadayıfı; Eskişehir’de Çiğ börek; İstanbul’da Sultanahmet Köftesi; Van’da inci kefali ve Van kahvaltısı, ocakbaşı kebabı; Nevşehir’de, Ürgüp, Göreme’de Çömlek kebabı, Paçanga böreği;Tekirdağ’da Tekirdağ Köftesi; Edirne’de Edirne Ciğeri; Çanakkale’de Dardanel Ton balığı; Aydın’da yuvarlama, Çine Köftesi, keşkek ve Paşa Böreği; Denizli’de Kuyu kebabı, kiremitte keşkek, tarhana çorbası; Uşak’da Tarhana Çorbası, Çömlek eti; Bolu’da Orman Kebabı, kaldırık dolması; gibi her ilin meşhur yemekleri de mutlaka tadılmalıdır.
Ben öğretmenlik mesleğini isteyerek ve bilerek seçenlerdenim. Turizm de bana yabancı değil. Hem Ticaret Lisesinde hem de Üniversitede Turizm dersini görmüştük, o nedenle de değerli büyüğüm, hemşerim eski milletvekili Av. Ali PINARBAŞI’nın isteği üzerine ve elbette sevdiğim bir alan olması hasebiyle de Turizm Müdürlüğünde çalıştım. Eğer öğretmen olmasaydım tercih edeceğim mesleklerden biri de tereddütsüz aşçılık olurdu.
Saygı ve sevgilerimle