Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 17 Temmuz 2018

Artık kaybetmek yok!..

15 Temmuz'un yıldönümü vesilesiyle geçtiğimiz Pazar günü ülkemiz genelinde yapılan anma faaliyetleri, milletimizin o gece gösterdiği direnişe artan bir şevkle sahip çıktığının göstergesiydi.

Özellikle de Pazar günü akşamı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde Cumhurbaşkanımızın katılımıyla yapılan anma programı, yine tarihe geçecek mükemmellikteydi. 15 Temmuz 2016'dan sonra 27 gün süren Milli İrade Nöbetlerini hatırlatırcasına meydanları dolduran insanların coşkusu da…

Gece yarısını müteakip, ülkemizdeki 90 bin camiden eş zamanlı olarak yükselmeye başlayan sala sesleri ezanlarımızın susturulamayacağı, Bayrağımızın asla indirilemeyeceği mesajıydı…

Siz de aynı duyguya kapıldınız mı, bilmiyorum. Ancak, direniş için sokaklara meydanlara koşan milletimizin aksine 15 Temmuz gecesi marketlere ve ATM başlarına koşanlar, 15 Temmuz'un ikinci yıl coşkusuna da pek katılmadılar sanki…

15 Temmuz sürecinde yaşananlara farklı bakmayı tercih edenler arasında, üzerinden iki sene geçtikten sonra fikirlerini değiştirenler belki vardır. Ancak o gece milli iradeyi gasp etmek üzere yola çıkan tankları alkışlayanların halen bu kanaatlerini sürdürdükleri söylenebilir.

15 Temmuz direnişini itibarsızlaştırmaya yönelik gayretleriyle tanınan bu çevrelerin, o gece FETÖ üzerinden yapılmaya çalışılanı hala anlamadıkları, düşünülemez. Anladıkları halde duyarsız kalmaları da, bu kesimlerin ülkemizin geleceği ile ilgili olarak milletimizden farklı tasavvurlara sahip olduklarını akla getirir.

Bu farklı tasavvurun özeti ise şu: Bu çevreler, kendi ayakları üzerinde durup kendi kararlarını alan bir Türkiye istemiyorlar. Ülkemizi yolundan alıkoymaya yönelik dış ve iç faaliyetleri canhıraş bir şekilde desteklemekten de geri kalmıyorlar.

Eski çamlar bardak oldu…

Dış mihrakların arzu ettiği gibi davranan ve ancak onların müsaade ettiği şekilde hareket etme özgürlüğü olacak bir Türkiye'nin bu insanlara cazip gelmesini, anlayabilmek hakikaten çok güç. Ama, manzara bu maalesef.

Teslim alınmış bir Türkiye'nin milletimizin aleyhine olacağını biliyor ancak, dış bağlantıları sebebiyle el üstünde tutulacaklarını zannediyorlar… Yaşananlardan ders almadıkları için, bundan sonrası için de benzer ümitler besliyorlar belli ki. Eski çamlar bardak oldu oysa…

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 15 Temmuz anma programları sırasında Ankara ve İstanbul'da yaptığı konuşmalarda, günün mana ve ehemmiyetini vurgulama yanında, Türkiye'nin bundan sonraki yol haritasına işaret eden cümleler de vardı.

Cumhurbaşkanımızın Yeni Türkiye'nin geleceğine yönelik sözleri, 15 Temmuz gecesi milli iradeyi kurtarmak için muhteşem bir direnişe imza atanları sevindirdiği kadar, Türkiye'yi birtakım mihrakların uzantısı olarak görmeyi hayal edenleri de üzdü muhakkak.

"Yeni yönetim sistemimizle, karar alma ve uygulama mekanizmalarımızı tıkayarak Türkiye'yi istedikleri gibi yönlendirenlerin bir kozlarını daha ellerinden aldık. Bugün geleceğimize dün olduğundan çok daha ümitvar bir şekilde bakıyoruz" derken, günümüz için bir durum tespiti yapıyordu, Cumhurbaşkanımız… Şu sözleri ise geleceğe yönelik müthiş bir kararlılık beyanı:

"Ezanlarımızı susturtmamak, bayrağımızı indirtmemek, vatanımızı korumak, devletimize sahip çıkmak için daha kararlı hareket edeceğiz. Milletimiz, asırlardır sahada kanıyla, canıyla, bileğinin hakkıyla kazandıklarını masada söz oyunlarıyla, diplomasi tuzaklarıyla, gafletle ve hatta ihanetle kaybetmekten bıkıp usanmıştır. Biz kaybetmeyeceğiz…"

Özeti ise şu: Artık kaybetmek yok!..