1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanlar medyaya güvenini kaybetti

14 Mayıs 2018

Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir araştırma Almanların medyaya karşı güvenini yitirdiklerini ortaya koydu. Medya uzmanları ve siyaset bilimciler bunun nedenlerine yanıt arıyor.

https://p.dw.com/p/2xhDX
Fotoğraf: imago/Future Image

Washington merkezli Pew Araştırma Merkezi, sekiz Avrupa ülkesinde 16 bin kişiye medyayla ilgili sorular yönelttiği bir kamuoyu araştırması yaptı. Araştırmaya göre, özellikle Almanlar medyaya karşı duyduğu güveni büyük ölçüde kaybetti. Soru yöneltilen kişilerin popülist eğilimleri olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrıldığı araştırmada, bu iki grup arasındaki uçurumun diğer ülkelere oranla Almanya'da çok daha derin olduğu da ortaya çıktı.

Elde edilen verilere göre, Almanya'da ankete katılan ve "popülist eğilime sahip olanlar" olarak sınıflandırılan grubun yüzde 47’si medyaya güveniyor. Bu kişilerin en az güven duyduğu haberlerin başında göç ve işlenen suçlar hakkında yapılan haberler geliyor.

Buna karşılık "popülist eğilimli olmayan kişiler" olarak sınıflandırılan gruba dahil olanların ise yüzde 78’i medyaya güven duyuyor. Araştırmada eğilimin nedenlerine ise bir açıklama getirilmiyor. Ancak Almanya'da meclise girmeyi başaran popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin "yalancı basın" söylemi ile başlattığı medya stratejisine bakılınca, bu eğilimin nedenleri hakkında bir fikir sahibi olmak mümkün. 

"Yalancı basın" sloganı

Sağ popülist AfD, "yalancı basın" söylemini kullanıyor
Sağ popülist AfD, "yalancı basın" (Lügenpresse) söylemini kullanıyor Fotoğraf: Imago/IPON

Almanların medyaya güveninin azalmasında AfD'nin "yalancı basın" söyleminin etkili olduğu tahmin ediliyor. Bu söylem ilk kez 2014 yılında Almanya'nın doğusunda bulunan Dresden kentinde yapılan göç karşıtı yürüyüşlerde kullanılmıştı. Almanya'nın doğusunda yaşayanlar, medyanın ülkenin batısında bulunan gazetecilerin "tekelinde" olduğunu iddia ederek kendi sorunlarının dikkate alınmadığı eleştirisini getiriyordu. Bu eleştiriyi getirenlerin aşırı sağcı gruplarla yan yana gelmekten çekinmemesi nedeniyle basın kuruluşları ve siyaset çevreleri ise bu kişilere platform verilmemesi gerektiğini savunuyordu.

Bu da AfD'nin bir tür "mağduriyet söylemi" geliştirmesinin önünü açtı. Peki bu eleştriler haklı olabilir mi? Bazı medya uzmanları yaklaşık bir milyon göçmenin Almanya’ya geldiği 2015-2016 yıllarında özellikle kamuya bağlı radyo ve televizyon kurumlarının eşitlik ilkesine aykırı haberler yaptığı tezini savunuyor. IG Metall Sendikası'na yakınlığıyla bilinen Otto-Brenner Vakfı'nın yaptığı bir araştırmada da o tarihlerde yapılan haberlerde olaylara vatandaşın değil siyasetçilerin açısından tek taraflı ve çoğunlukla "göçmen yanlısı" haber yapıldığı sonucuna varılmıştı.  

AfD kendi kitlesine ulaşmayı başardı

Dresden Üniversitesi'nde siyaset bilimci olarak görev yapan Werner J. Patzelt ise Deutsche Welle'ye yaptığı değerlendirmede,  tartışmayı ilginç bir benzetmeyle tanımlıyor. Patzelt'e göre vatandaşların basın kuruluşlarına güvenmemesi "kocası tarafından birçok kez aldatılan bir kadının duyduğu güvensizlik duygusuna" benziyor. Patzelt duyulan güvensizliği "Kadın aldatıldıktan sonra eşinin tüm pişmanlık ve hatalarını affettirme çabalarına rağmen bir daha asla eskisi gibi eşine güvenmeyecektir" şeklinde anlatıyor.  

Ana akım medyaya güvenini kaybeden AfD seçmeni, buna karşın sosyal medyaya daha fazla güven duyuyor. Bunun en önemli kanıtı ise AfD'nin Facebook üzerinde diğer partilere göre açık ara fazla takipçiye sahip olması. Siyaset bilimci Patzelt, "AfD sanal ortamda siyaset yapmaya başlayan ilk parti oldu. Bunun bir nedeni bu partinin ana akım medya tarafından dışlanması" şeklinde konuşuyor.

Pew Araştırma Merkezi de sosyal medya konusunu mercek altına alıyor. Araştırmaya göre Facebook, Avrupa çapında sosyal medya platformları arasında en önemli haber kaynağı.

Alman meclisinde muhalefet konumunda olan AfD, medya stratejisini sürdürmeye devam edecek gibi görünüyor. AfD, mecliste bir ilke imza atarak kendine ait bir haber merkezi kurmayı planlıyor. Yasal olarak aslında siyasi bir partinin kendi haber kanalını kurması mümkün değil. Partiler ancak meclis grupları ya da milletvekillerinin çalışmaları hakkında haber yapabilir. AfD'nin bu koşullar altında nasıl bir haber merkezi oluşturmak istediği ise yanıtsız.

Kay-Alexander Scholz

© Deutsche Welle Türkçe