Gündem Anayasa Mahkemesi'nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararı Resmi Gazete'de

Anayasa Mahkemesi'nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararı Resmi Gazete'de

Paylaş
Anayasa Mahkemesi'nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararı Resmi Gazete'de

Son dakika! Anayasa Mahkemesi'nin tutuklu gazeteciler Mehmet Altan ve Şahin Alpay'la ilgili tahliye kararı Resmi Gazete'de yayımlandı

Anayasa Mahkemesi (AYM) kararının Resmi Gazete’de yayımıyla birlikte, gözler Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın yargılandığı ve ihlale rağmen tahliye taleplerini reddeden, “Kararlar Resmi Gazete’de yayımlanmadı” diyen İstanbul’daki 13 ve 26. Ağır Ceza Mahkemeleri’ne çevrildi.


ÜÇ GAZETECİ İÇİN İHLAL KARARI


Hürriyet'ten Oya Armutçu'nun habeirine göre; AYM, 11 Ocak’ta üç gazeteci ile eski AYM üyesi Alparslan Altan’ın bireysel başvurusunu görüşerek karara bağladı. Eski üyenin başvurusu kabul edilmez bulunurken, ikisi tutuklu üç gazeteci yönünden ihlal kararı verilmişti.

AYM, 11 Ocak akşamı üç ihlal kararını da gerekçeli olarak internet sitesinden yayımlayıp tweet atarak kararların yayınlandığını kamuoyuna duyurmuştu. Ancak, karşı oy yazılarının tamamlanması için Resmi Gazete’de kararlar yayınlanmamıştı. AYM bir hafta içinde karşı oyları ile birlikte ihlal kararını 8. günde bugünkü Resmi Gazete’de yayımladı.

Ancak İstanbul’daki ACM’ler buna rağmen AYM’nin ihlal kararına rağmen tahliyeyi ret kararları verdiler. AYM ile ACM’ler ilk kez karşı karşıya geldiler. Yargı tarihinde bir ilk olan iki gazeteciyi tahliye krizi ise hala aşılmadı.

TEDBİR YOK, TEBLİĞ YOK DENİLDİ


İstanbul 13 ve 26. ACM’ler, AYM’nin tahliyelerine dönük bir tedbir kararı vermediğini, ihlal kararlarının ancak Resmi Gazete’de yayım ve mahkemeye tebliğden sonra hüküm ve sonuç doğuracağı gerekçesiyle Alpay ve Altan’ın tahliye taleplerinin reddine karar verdiler.

AYM: YAZI VE KONUŞMA TUTUKLAMAYA DELİL OLMAZ


AYM’nin bugünkü Resmi Gazete’de yayımlanan Alpay ve Altan’a dönük ihlal kararlarının gerekçesinde, yazı ve konuşmaların tutuklamaya delil olmasının basın özgürlüğüne yönelik caydırıcı etki doğurabileceği de vurgulandı. AYM kararlarında başvuruculara ilişkin, “suç işlendiğine dair kuvvetli belirti”nin yeterince ortaya konulamadığı, yazılar ve konuşmalar dışında somut olgu ortaya konulmadan yapılan tutuklamanın, ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceği belirtildi.

Altan kararında, kamu makamlarının değerlendirmelerinden ve çoğunluğun görüşünden farklı görüşlerin, bu görüşü ifade edenin amacından hareketle bir suça konu edilebilmesi için bu amacın somut olgularla ortaya konulması gerektiği vurgulandı. Gerekçede, buna karşılık başvurucu Altan’ın “Türbülans” başlıklı yazıyı yazarken FETÖ/PDY’nin amaçları doğrultusunda hareket ettiğine ilişkin kanaat oluşmasını sağlayacak nitelikteki olguların da soruşturma makamlarınca gösterilemediği belirtildi.

ALPAY KARARI


Alpay’a ilişkin kararında ise başvurucunun tutuklanmasına gerekçe olarak gösterilen yazıların “Din Savaşıymış”, “Erdoğan ile Batı Arasında”, “Evet Suç da Ceza da Şahsidir”, “Bu Millet Bidon Kafalı Değildir”, “Çıkar Yol Erdoğan’sız Hükümet” ve “Cumhurbaşkanı Seyirci Kalamaz” başlıklı yazılar olduğu anımsatıldı. Soruşturma makamlarının, suçlamaya konu yazıların FETÖ/PDY’nin amaçları doğrultusunda yazıldığını iddia edildiği kaydedildiği ancak bunun somut olgularla açıklandığı belirtildi.

Gerekçelerde, şu ortak değerlendirmeler yapıldı:

“Somut olayda ‘suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin suça konu edilen yazıların içeriğinden bağımsız olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yanında ifade ve basın özgürlüklerine yönelik de bir müdahale oluşturduğu anlaşılmaktadır.


Tutuklamanın hukukiliğine ilişkin olarak yukarıda yapılan tespitler dikkate alındığında ve isnat edilen suçlamalara dayanak olarak gösterilen temel olguların başvuruya konu yazılar olduğu gözetildiğinde hukukilik şartını sağlamayan tutuklama gibi ağır bir tedbir, ifade ve basın özgürlükleri bakımından demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü bir müdahale olarak kabul edilemez.

Öte yandan, suça konu yazıların yayımlandığı ve konuşmaların yapıldığı dönemde, kamuoyunun bir kesiminin dile getirdiklerine benzer görüşleri başvurucunun yazılarında ve konuşmalarında ifade etmesi nedeniyle hakkında tutuklama tedbirine başvurularak ifade ve basın özgürlüklerine müdahale edilmesinin hangi ‘zorlayıcı toplumsal ihtiyaç’tan kaynaklandığı ve demokratik toplum düzeninde neden gerekli olduğu somut olayın özelliklerinden ve tutuklama kararının gerekçelerinden anlaşılamamaktadır. Son olarak yazılar ve konuşmalar dışında somut olgu ortaya konulmadan başvurucunun tutuklanmış olmasının ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceği de açıktır. Bu itibarla ifade ve basın özgürlüklerinin de ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.”