Türkiye'nin en iyi haber sitesi
DİŞ HEKİMİ İLKER ERDOĞAN

Amalgam dolgu taşıyanlar dikkat!

Amalgamın yüzde 50’sinden fazlası, doğadaki en zehirli ağır metallerden biri olan cıvadır. Cıva; alerjik ve otoimmun hastalıkların yanı sıra, kısırlığa, uyku bozukluklarına ve migrene de neden olur

Amerika'nın en çok izlenen haber programı Sixty Minutes, 8 Ekim 2012'deki programında (bu arada bu program 1968'den beri aralıksız devam eden dünyanın en prestijli haber programıdır) programını amalgama ayırmıştı. Program, amalgam dolgu yaptırdıktan sonra yaşadıkları sıkıntılardan bahseden insanları konışturmuş ve bununla ilgili yetkililerin harekete geçmesini istemişti. Bu arada ünlü Türk kalp cerrahı Mehmet Öz, 27 Mart 2013 tarihinde diş hekimlerini konuk ederek amalgam dolgunun zararları hakkında konuşmuş ve kurmuş olduğu bir düzenek içerisinde amalgam dolgulu bir modelde diş fırçalama esnasında çıkan cıva buharının ölçümünü yapmış ve çıkan cıva buharının ölçümü sonucu şaşkınlığını gizleyememişti. Son 50 yıldır dünyada adından sıkça söz edilen, üzerine yüzlerce bilimsel çalışmanın yapıldığı İsveç, Norveç, Finlandiya, İtalya, Danimarka, Estonya, Almanya, Rusya, Azerbaycan, Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan gibi birçok Avrupa ve Asya ülkesinde ya tamamen yasaklanmış ya da kullanımı ciddi oranda kısıtlanmış bir malzeme olan amalgam diş dolguları, ne yazık ki Türkiye'de hâlâ kontrolsüz biçimde yüzde 75 gibi oranlarda çok yaygın olarak kullanılmaktadır.

AKCİĞERLERDEN KANA GEÇER
Peki nedir amalgam diş dolgularını insanlar için bir tehdit haline getiren sebep? Kimyasal bileşimi! Amalgamın yüzde 50'sinden fazlası doğada bulabileceğiniz en güçlü toksik (zehirli) ağır metallerden biri olan cıvadan oluşur. Cıva, kimyasal yapısı itibariyle 22 derece gibi düşük sıcaklıklarda bile buharlaşma özelliğine sahipken; biz onu 37 derece ağız içi sıcaklığına getiririz. Böylece ağızda 1 mm2 yüzey alanına sahip bir amalgam varken akciğerlere çektiğiniz 1 m3 havada ortalama 17-36 µg cıvaya maruz kalırsınız. Cıva kolaylıkla akciğerlerden kana geçer. İşte burada cıvanın ikinci tehlikeli özelliği devreye girer ki; ağır metaller kanda serbest formda uzun süre kalamaz. Karaciğer ve böbreğin de bağlayıp atamadığı cıva hızlı biçimde doku ve organlara sızar ve burada hücresel hasarlara neden olur. Yapılmış bilimsel çalışmalarda; cıvanın en fazla ve birinci derecede beyin dokusuna çöktüğü tespit edilmiştir. Beynin özellikle uyku hormonunun üretildiği epifiz bölgesi ile vücudun tüm hormonal sisteminin komuta kontrol merkezi olan hipofiz alanlarına çöken cıva hızlı biçimde buradaki faaliyetleri bozar ve kişinin uyku kalitesini düşürür. Böylece sabah yorgunluğu, halsizlik, bitkinlik, unutkanlık, dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu gibi sorunlara yol açar. Ayrıca stres hormonlarının artışına neden olur. Bu da kişilik yapısı ve stresli bir yaşam tarzı gibi tetikleyici faktörlerin de katkısıyla; anksiyete, kaygı-endişe bozukluğu, panik bozukluk, nevrotik sorunlar, uyku bozuklukları, migren, kronik başağrıları, vertigo ve depresyon gibi birçok nöropsikiyatrik probleme neden olur.

BAĞIŞIKLIĞI OLUMSUZ ETKİLER
Yine hipofiz fonksiyonlarının bozulması nedeniyle sebebi anlaşılamayan adet bozuklukları, hormonal sorunlar ve infertilite (kısırlık) gibi problemlerle yıllarca tedavi edilmeye çalışılmış, defalarca tüp bebek tedavisi görmek zorunda kalmış insanlarda ileri bir incelemede, altta yatan faktörün çoğunlukla kronik cıva zehirlenmesi olduğunu üzülerek görmekteyiz. Beyin ve bağlantılı sinir dokuları dışında cıva, en fazla kemik iliğine çökmektedir. Bilindiği gibi kemik iliği tüm kan hücrelerimizin ve en önemlisi bağışıklık sistemi hücrelerimizin üretildiği fabrikadır. Dolayısıyla cıva maruziyeti altında üretilen bağışıklık sistemi hücreleri, ortaya konabilmiş bir dizi reaksiyon sonucu gereksiz yere aktive olur ve antikor üretmeye başlar. Bunun doğal sonucu ise şanslıysanız alerjik hastalıklar, şanssızsanız otoimmun hastalıklar demektir.

TOKSİKOLOJİK SEBEPLERİ VAR
Otoimmun hastalıklar, bağışıklık sisteminin dost-düşman ayrımı özelliğini kaybetmesi sonucu vücudun başka organlarına ait masum hücrelere saldırdığı ve buralarda doku hasarı ve fonksiyon kaybına neden olduğu hastalıklara verilen ortak bir isimdir. Bu grupta tanımlanmış yaklaşık 100 kadar hastalık bulunmaktadır ve şu an tıbbın en kronik, en inatçı, en içinden çıkılmaz hastalıklarını oluşturmaktadır. Otoimmun hastalıklar çoğunlukla ya hiç tedavi edilemez ya da ömür boyu ağır ilaçlarla baskılama tedavilerini gerektirir. Şu anda tıbbi uygulamalar, bağışıklık sistemini ömür boyu baskı altına almak üzerine odaklanmıştır. Ancak olaya geniş bir perspektiften bakıldığında bu tür sorunların temelinde kemik iliğine özel bir ilgi duymasından dolayı başını ağır metallerin çektiği bir grup toksik maddeye çok düşük dozlarda ama uzun süreler maruz kalmak gibi toksikolojik sebeplerin yattığı görülmektedir. İşte bu; kronik cıva zehirlenmesinin tarzıdır. Aslında amalgam dolgular, toksikologların ve kimyacıların açıklama yapması gereken bir konudur.

ÜREME BOZUKLUKLARINA YOL AÇABİLİR
Olayın bir diğer yönü de diş hekimlerinin hastalarına amalgam dolgu yaparlarken maruz kaldıkları cıva ve bunun kendileri üzerindeki toksik etkileridir. Dolgu yapımı sırasında diş hekimi amalgam kapsülünü açtığında; oda havasındaki cıva yoğunluğu 1.000 µg/m3 gibi inanılmaz yüksek seviyelere ulaşır. Bu rakam OSHA (Amerikan Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi) limitlerinin 200, ATSDR (Zehirli Bileşenler ve Hastalık Kayıt Ajansı) limitlerinin 50 bin katıdır. 1989'da yapılan bir bilimsel çalışmada, 8 diş hekimi ve 27 kontrol otopsisinden hipofiz bezi örnekleri alınmış ve bu örneklerdeki cıva miktarı ölçülmüştür. Ortalamalar dikkate alındığında diş hekimlerinin hipofiz cıva miktarlarının kontrol grubuna göre yaklaşık 40 kat yüksek olduğu saptanmıştır. 1987'de yayınlanan bir başka çalışmada ise, 81 kadın diş hekiminde, saçtaki toplam cıva miktarı ile geçmişlerindeki düşük, ölü doğum gibi üreme bozuklukları arasında, kontrol grubuna göre anlamlı derecede farklılık belirlenmiş ve diş hekimlerinde cıvaya maruziyet ile üreme bozuklukları arasındaki ilişki ispatlanmıştır. Zaten amalgam dolgu kutularının üzerindeki uyarı etiketlerinde sakat doğumlara ve benzer üreme sistemi bozukluklarına neden olabileceği açıkça belirtilmektedir.

CIVANIN VÜCUTTAN ATILIM SÜRESİ 40 YILI BULUYOR
Cıvanın insan vücudundaki yarılanma süresi 18 yıldır. Toplam atılım süresi ise 40 yılı bulmaktadır. Yani gebelik ve emzirme döneminde annenin dişlerindeki amalgam dolgular yüzünden cıvaya maruz kalmış bir bebek, hayatı boyunca bir daha asla civayla karşılaşmasa bile bu zehiri yaklaşık 40 yaşına kadar vücudunda taşımaya devam eder. Kaldı ki Türkiye, dünyada süt dişlerine amalgam dolgu yapılan nadir ülkelerdendir. Bunun pratik hekimlik hayatımızdaki yansımalarını; MS gibi erişkinlere özgü hastalıklara yakalanan çocukların dişlerini kontrol etttiğimizde ve süt dişlerine yapılan amalgam dolgulardan ne kadar süre sonra hastalığın ilk belirtilerinin başladığını sorguladığımızda da görmekteyiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA