29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Altı Ok, Çin ve Kuşak-Yol Girişimi

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

Günümüzde tek tiplilik Atlantik Sistemi’ne özgüdür. Avrasya’ya egemen olan çeşitliliktir. Çünkü gelişmekte olan ülkelerin halkları milletleşme süreçlerinin değişik aşamalarında bulunmaktadır. Ortak olan, milletleşme sürecini ilerletmek için bağımsızlığını koruma ve Ortaçağ ilişkilerinden bütünüyle kurtulma hedefidir. Her ülke için geçerli bir “yol haritası şablonu” yoktur. Çeşitlilik, ekonomik gelişme ve toplumsal ilerleme için her ülkenin kendine özgü yolu bularak uygulamaya koymasını gerektirmektedir. Öte yandan çeşitliliğin üstünde yükseldiği ortak hedefler, Avrasya ülkeleri için ortak bir program çerçevesini de beraberinde getirmektedir. Bu çerçeve ise en yetkin ifadesini Atatürk Devrimi’nin Altı Oku’nda bulmaktadır.

'ÇİN MUCİZESİ' VE ALTI OK
Dünya, son otuz yıl içinde üretimin ağırlık merkezinin hızla Atlantik’ten Avrasya’ya kayışına tanıklık etti. Bu sürecin başını çeken Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC), bütün dünyada “mucize” olarak betimlenen bir atılıma sahne oldu. Bu “mucize”yi olanaklı kılan, ÇHC’nin günümüzde devrimin temel gücü olarak “millet”i yeniden keşfetmesi ve “sosyalizmde ısrar etmesi” olmuştur. Bunlardan birincisi “milliyetçilik”, diğeri ise “devrimcilik” okuna karşılık gelmektedir. Çin’in küreselleşme sürecinin yarattığı olanaklardan etkin biçimde kendi lehine yararlanabilmesi, “devletçilik” ilkesi sayesinde gerçekleşmiştir.
Milletleşme sürecinin en önemli örgütü milli devlettir. Milli devleti yetkin biçimde milletin örgütlenmiş haline dönüştürmeye en uygun devlet biçimi ise “Cumhuriyet”tir. Çin’in yükseliş sürecinde yenilikçiliğe en çok önem verdiği alanlardan biri, cumhuriyeti milletin daha etkin biçimde seferber edilmesinin bir aracı haline getirme çabasıdır. “Bazılarının daha önce zenginleşmesi”ne karşın, büyümenin getirdiği refah artışından halkın bütün kesimlerinin yararlandırılmasına özen gösterilmesi, “halkçılık” ilkesinin Çin’e yansıma biçimidir. Ortaçağ’dan artakalmış dinsel ve etnik temeldeki ayrışmaların emperyalist sistem tarafından sürekli kışkırtılma çabalarına karşı “lâiklik”, Çin’de milli birliğin pekiştirilmesi açısından vazgeçilmez bir ilkedir. Bilimin hem devlet yönetimi hem de eğitimde yol gösterici olarak kabul edilmesinin Çin’in başarısında oynadığı rol, kuşkusuz yadsınamaz.

YENİ BİR ULUSLARARASI DÜZEN ARAYIŞI
Atlantik Sistemi’nin dünyaya dayatmış olduğu ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra “Yeni Dünya Düzeni” adı verilmiş olan neoliberal uluslararası düzen çökmüştür. Bugün bütün dünya, daha adil, daha eşitlikçi ve karşılıklı yarara dayalı “yeni bir uluslararası düzen arayışı” içine girmiştir. Öte yandan Avrasya’da yaşanan ve başını Çin’in çektiği “üretim devrimi”, Gelişen Dünya açısından uluslararası ekonomik işbirliğinden daha etkin biçimde yararlanma olanaklarını gündeme getirmiştir. Çin, inşasını sürdürdüğü Kuşak-Yol Girişimini bu koşullarda “Eski Dünya Düzeni”ne alternatif olarak önermiştir.

KUŞAK-YOL GİRİŞİMİ
Kuşak-Yol Girişimi, Çin’i hem Asya üstünden karadan (kuşak), hem de denizden (yol) Avrupa ve Afrika’ya bağlayan Eski İpek Yollarını günümüze uyarlanmış olarak canlandırmayı amaçlamaktadır. Kuşağın ve yolun inşası, kara ve demiryolları, limanlar, havalimanları ve iletişim ağlarını da kapsayan çok büyük boyutlu altyapı yatırımlarını gerektirmekte ve Türkiye de dahil çok sayıda ülkeyi kapsamına almaktadır. Bu girişimin başarısı, gerilemekte olan Atlantik Sistemi’nin Avrasya’daki etkisine çok önemli bir darbe daha indirmeye adaydır. Girişimin ilan edilmesinden bu yana ABD tarafından kışkırtılan gerginlik ve çatışmaların coğrafi dağılımının (Sinciang Uygur Özerk Bölgesi, Myanmar, Keşmir) kuşak-yol üstüne yayılması tesadüfi değildir. Ön Asya’nın barış ve istikrara kavuşturulması da, Kuşak-Yol Girişimi’nin hedefine ulaşması açısından yaşamsal bir öneme sahiptir. Öte yandan bu girişimin başarısı da, kuşkusuz Avrasya’da barış ve istikrara önemli katkılarda bulunmaya adaydır.
Ama başarının en önemli koşullarından biri, her ülkenin kendine özgü ekonomik gelişme ve toplumsal ilerleme stratejisi ile kuşak-yol hedeflerinin uyumlu hale getirilmesidir. Bu uyum, uluslararası işbirliğinin şekillenmesini piyasaların kendiliğindenliğine terkederek sağlanamaz. Bugün dünyada yenilikçiliğe ve tasarıma en çok gereksinim duyulan alan belki de Avrasya ekonomik işbirliğinin inşasıdır. Önümüzdeki hafta bu konuyu ele almayı sürdüreceğiz.