Almanya Türk-İslam sentezini reforme etmeyi planlıyor

DİTİB'in Almanya'daki Türkiye toplumunu kutuplaştırdığı düşünülüyor. 2016'da yaşanan "darbe girişimine" kadar DİTİB entegrasyon konusunda birlikte çalışılacak en önemli ortak olarak görülüyordu

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - Alman iç istihbarat servisi Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı geçtiğimiz Eylül ayında Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ni (DİTİB) izlemeyi gündemine almıştı. DİTİB'e dolayısıyla da Ankara'ya bağlı 900'den fazla cami hakkında izlenip izlenmeme kararını gerekli araştırmayı yaptıktan sonra verecekti. Geçtiğimiz hafta başında Almanya basınında Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın DİTİB'i izlemeyeceği haberleri yer aldı.

Alman iç istihbarat servisi, DİTİB'in izlenmesi gerektiği dosyasını Türkiye'nin Afrin'e askeri harekat başlattığı dönemde hazırladı. Bu dönemde DİTİB camilerinde "Almanya anayasasına düşmanca olabilecek milliyetçi ve dinci faaliyetler geliştirdikleri ve bu kapsamda açıklamalarda bulundukları" belirtilmişti. Bu dosyada özellikle camilerde Kürtlere karşı yapılan suçlamalar ve propagandalar toplandı. Ancak bunlar DİTİB camilerini izlemek için yeterli materyaller olarak değerlendirilmedi.

Oysa DİTİB camilerinde Türkiye'deki darbe girişiminden sonra direkt Ankara'dan gönderilen metinlerin cuma vaazlarında okunması, imamların Ankara için "ajanlık" yaptıkları iddiaları, çocukların milliyetçi ve radikal dinci propaganda içerikli piyeslerde oynatılması, radikal İslam'ı teşvik eden dini eğitimler verilmesi, kimi imamların anti-semitik söylemleri gibi birçok faaliyetle Almanya'daki Türkiye toplumunu kutuplaştırdığı düşünülüyor. Türkiyelilerin yaşadıkları ülkeye uyumunun önünde ciddi bir engel olduğu da yaygın bir kanaat. Tüm bunlardan dolayı da Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı DİTİB'in merkezini ve ona bağlı 900 camiyi izlemek istiyordu. 2016'da yaşanan "darbe girişimine" kadar DİTİB entegrasyon konusunda birlikte çalışılacak en önemli ortak olarak görülüyordu. Ancak DİTİB'in bu konumu, yukarıda saydığım konular nedeniyle, değişmeye başladı. Artık tüm siyasi çevreler camilerin Ankara'nın dolayısıyla da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kontrolü altında olduğunu ve bu camilerin bırakın uyum konusunda partner olmasını tam tersine bir rolünün olduğunu düşünüyor.

Köln'deki Anayasayı Koruma Dairesi'nin raporuna göre, Türkiye diasporadaki organizasyonları "teröristlerle" ilgili bilgi edinmek için aktif kullanıyor. Düsseldorf, Köln ve Münih bölgelerindeki imamların Türkiye'nin bu talebi kabul ettikleri de rapora yansımış.

Federal Başsavcı, gizli servis ajanı faaliyeti şüphesiyle 19 kişi hakkında soruşturma başlattı fakat bunlardan 5'i hakkında yeterli delil toplayamadı ve 7'si de soruşturma devam ederken Almanya'yı çoktan terk etmişti.

Hamburg'daki Muradiye Camisi Derneği eski başkanı Facebook sayfasında "İslamı yaşamayan Türklerin ve Kürtlerin yüzüne tüküreyim. Müslüman değillerse hiçbir değerleri yoktur" şeklinde yazınca Hamburg eyaletince bu cami izlenmesi gereken kurum olarak sınıflandırıldı.

Hamburg'daki Muradiye Camisi'nde olduğu gibi kimi eyaletler kendi yasaları çerçevesinde camileri takibe aldılar.

Anayasayı Koruma Dairesi, DİTİB camilerinde özellikle Kürtlere karşı düşmanlık yapıldığı iddiasına odaklandı. Camilerde sürekli savaş ve şehitlik kavramlarının yüceltilmesi en önemli sorun oldu. Öncelikle DİTİB Anayasayı Koruma Dairesi'nce soruşturulmaya tabi tutuldu. Eyaletlerin yönetimlerinden DİTİB 'le ilgili ellerindeki materyalleri ve bilgileri ekim ayı ortasına kadar paylaşmaları istenmişti. DİTİB hakkındaki materyaller toplandı. Böylece bir izleme olup olamayacağına bakılacaktı.

Süddeutsche Zeitung, NDR (Kuzey Almanya Devlet Kanalı) ve WDR (Batı Almanya Devlet Kanalı), gibi önemli medya kuruluşları DİTİB konusunda eyaletlerin hemen hepsinin federal hükümetten farklı görüşlere sahip olduklarını haber yaptılar.

Tabi farklı görüşte olanlar sadece eyalet kurumları değil siyasi partiler de. Welt am Sonntag'a konuşan Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) Milletvekili Michael Frieser, radikal İslamcı imamların camilerde nefret söylemlerinde bulunduğunun tespit edilmesi halinde izlemenin gerekli olacağını söyledi.

Buna karşın Sosyal Demokrat Partili Aşağı Saksonya İçişleri Bakanı Boris Pistorius ise DİTİB'in izlenmesine karşı olduğunu açıkladı. Pistorius "Kurumda baskı altında olan seküler güçleri desteklemeliyiz. DİTİB'in izlenmesinin gerekli olduğu izlenimi vermek diyaloğa hiçbir biçimde yardımcı olmaz" diye konuştu.

Ancak anlaşılan Almanya İçişleri Bakanlığı, DİTİB konusunda daha yavaş ve belki biraz daha çekingen davranacak. İşin ilginç olan tarafı göreve gelir gelmez "İslam Almanya'ya ait değildir" tartışmasını başlatan İçişleri Bakanı Horst Seehofer'nın da konuyla alakalı olarak daha sakin bir tavır içine girmiş olması.

DİTİB'in izlenip izlenmemesi konusunda resmi bir açıklama henüz yapılmadı. Anayasayı Koruma Teşkilatı ve İçişleri Bakanlığı konuya daha ihtiyatlı yaklaşmayı tercih ediyor.

Almanya Uyum Bakanı Widmann-Mauz 17 Aralık'ta Türkiye'yi ziyaret etmeyi planlıyor, uyum bakanının en önemli konusu DİTİB olacak.

Başbakan Angela Merkel, Almanya'da görev yapacak imamların artık Almanya'da yetişmesi gerektiğini söyledi, ki bu konu zaten iki yıldan uzun zamandır gündemdeydi. Görünen o ki Almanya artık konuyla ilgili daha somut adımlar atmaya karar verdi. 29 Kasım'da Almanya İslam Konferansı'na katılan İçişleri Bakanı Seehofer da adım adım bağımsızlaşmayı hedef olarak belirlediklerini ifade etti.

Almanya hükümeti Türkiye ile ilişkileri riske atmadan ve hatta ilişkiler yumuşamaya yüz tutmuşken bu süreci kullanarak yavaş ve sakin bir tavırla DİTİB'i reforme etmeyi düşünüyor. DİTİB'le uyumlu çalıştığı isimler ve eyaletler üzerinden ilişkileri sağlamlaştırıp Ankara'dan ve Diyanet'ten bağımsız Almanya'da yaşayan Türklerle ilişki kurmak üzere yeni bir DİTİB hedefliyor. Çünkü DİTİB hâlâ Türklere ulaşabilmek için en büyük ve en geniş ağa sahip olan bir kurum. Ayrıca Almanya yıllardır bu derneğe çok ciddi maddi desteklerde bulundu. Bunun da sıfırlanmasını istemiyor. Tüm bu nedenlerle DİTİB'i Türklerle ilişki kurmakta en büyük kurumsal muhatap olarak görüyor ve görmeye de devam edecek. Almanya gerçekten Türk-İslam sentezini reforme edebilecek mi bu sorunun yanıtını da Almanya yaşayarak tecrübe edecek.