YAZARLAR

Madenciye celal, patrona cemal

Denizli Valisi’nin yaşadığı, yeni devlet ideolojisinin emrettiği güç gösterisi sırasında meydana gelmiş küçük bir kazaydı. Bu gösterilerin asıl sağlamak istediği şey, hak arama fikrinin temizlenmesi. Kamil Kartal ve madenci arkadaşlarının yolunu kesen, saatlerce gözaltında tutan devletin valisinin özrünü duyan oldu mu?

Vali ile emniyet müdürü beraber çarşı pazar geziyorsa ne denetliyorlardır? Uzatmayayım: Hiçbir şey! On-on beş kişilik bir heyetle çarşı pazarda dolanmakla denetlenebilecek hiçbir şey olamaz. Bu hareket tarzı, kamusal denetlemeyi, kamu işlerinin işlerinin düzgün yürümesini sağlamaz, batırmazsa eğer.

HATASINI SEVAP DİYE KAYDA ALMAK

Denizli Valisi batırdı mesela, başka şansı da yoktu. Emirle özür diledi, hâlâ hatanın nerede olduğunu bilmiyordur; aynı sözümona özür metnini üç defada doğrultamaması aslında bundan.
Yıldıray Oğur, “kameralara yakalandığı”nı düşünüyor ama kanaatimce o yazının tek kusuru bu: Kameralarla gezen nasıl kameralara yakalanır ki? Şahsını anbean kayda alıyor, alanlara da ses etmiyor, çünkü iyi bir şey yaptığından emin, kimse gizlice ya da kaçak göçek çekmiyor o görüntüleri.

Çünkü İçişleri Bakanı “Çarşı pazara çıkın” diyor, onlar da çıkıyor. Beş, on, yirmi kişilik heyetlerle sokaklarda dolaşıyorlar, kimine selam veriyor kimine vermiyorlar, akıllı olanları bir çocuk ayarlıyor, çiçek alıyor, çocuğu seviyor, öğüt veriyor filan. Böylece kameralarla kendilerini kayda alıp hem devlet büyüklerine vazifeşinaslıklarını hem “vatandaşlarına” heybetlerini gösteriyor. Aynı görüntüler iki işe yarıyor evet: Yukarıya doğru söz dinleyen memur görüntüsü, aşağıya devlet heybetinin cisimleştiği âlî heyetin tecessümü.

İTAAT-TALİMAT MEKANİZMASI

Yeni devletin en temel ilkesi bu: Sıralı sicil hattını hiç bozmadan talimat-itaat mekanizmasının çalışması. “Huzur uygulaması” adı altında yolda belde karakol kurup insanları durdurup kimlik sormanın mantığı da aynı: Güç olarak görünmek. Her an, yerde, herkesin ensesindeyiz mesajını vermek. Güç gösterisi. Devletin gücü. Görünen herkes, dönercinin tepesine dikilen vali de olsa, maskesi yok diye çarşıda bir kadına çullanıp yere yıkan en alt düzey memur da olsa, hak arayan madencinin yolunu tam teçhizat kesen jandarma da gösterinin, yani gücün bir parçacığı.

Valinin özrü? Vali kimseden özür dilemiyor, kendisinden özür diliyor. İçişleri Bakanı bu “üslup özrü”nü beğeniyor çünkü gerçek bir özür onun da hiç hoşuna gitmezdi. “Gönül alma”dan bahsediyor vali, hak-hukukun işlediği yönetim biçimlerinde “gönül alma”dan önce hukuki düzeltme ve hesap verme vardır. Vali ise haksız biçimde azarlanmış çocuğun yatışması için ebeveynlere öğütlenen gönül alma, avutma, unutturma yöntemlerini kamu otoritesinin özrü yerine monte etmeye çalışıyor: Devlet özrü, kamu otoritesi özrü, al alma gönül alma usulüyle olmaz. Kamu önünde azarlayıp gizlice kusura bakma denilmez.

HATA, BİZZAT O 'DENETİM' TARZININ KENDİSİ

En önemlisi de özre yol açan fiil, bizzat o “denetim” adı altında icat edilen kamu görevlisi-yurttaş ilişkisi modelinin bizzat kendisi. Yolda rasgele durdurup kimlik sormak ne kadar yurttaşlık haklarına aykırıysa, valinin yanına emniyet müdürünü, her daim sinirli ve herkesi itip kakan korumalarını, işgüzar memurlarını alıp koca bir heyetle çarşı pazarı altüst etmesi o kadar yurttaşlık haklarına aykırı. İlişkinin hakla hukukla bir bağı olsa, orada biri valiye yapılan her şeyin yanlış olduğunu söyleyebilirdi.
Bu “güç gösterisi” formu, monarşik bir hemegonya yoksa, kolonyal bir yönetimin icrası söz konusu değilse, mafyatik bir hareket tarzından öteye gitmez. Bu tarzın altında yatan fikir, monarşik kolonyal ya da mafyatik iktidarların arzuladığı biçimde herkesin egemen gücün temsilcileriyle karşılaştığı anda itaatle geri çekilmesidir. “Fikri iktidarı tesis edemedik” sözünün asıl anlamı da bu. Herkesin “Emredersiniz efendim” diyerek el pençe divan duracağı güne kadar fikri iktidar tamamlanmış olmayacak.

'ÖYLE Mİ ALAY KOMUTANI!'

Denizli Valisi’nin yaşadığı, yeni devlet ideolojisinin emrettiği güç gösterisi sırasında meydana gelmiş bir küçük kazaydı. Bu gösterilerin asıl sağlamak istediği şey, hak arama fikrinin temizlenmesi. Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’ndan Kamil Kartal’ın aynı günlerde duyulan sesi ve sözleri, hak arayışının önüne dikilen aynı güce suçüstü yapıyordu:
“Bir tane kıçı kırık patrondan hesap sormayı beceremeyen devlet gücünü bizde sınayacak öyle mi? Öyle mi alay komutanı? Buradayız biz! Yıllarca arkadaşımızın bedeninden parçalar kopartıldı o madende, parçalar! Şimdi bize güç göstereceksiniz ve biz bu güçten korkacağız öyle mi? Vallahi de korkmuyoruz, billahi de korkmuyoruz sizden!”
Özetle, bu gücün sahibin asıl hedefi, Kamil Kartal’ın sesinin hiç duyulmayacağı bir iktidar düzeneğini herkesin fikrine, aklına, kalbine yerleştirmek. Kamil Kartal ve arkadaşlarının yolunu kesen, saatlerce gözaltında tutan devletin valisinin özrünü duyan oldu mu? İçişleri Bakanı, Denizli Valisi'ni takdir ederken, “Devletin cemal ve celal yüzü vardır. Biri tevazu ve yumuşaklığı, merhameti, diğeri azameti ve sorumluluğunu anlatır. Yöneticilerimizin vatandaşa yüzü hep cemal olmalıdır. Denizli Valimizin üslup özrü yerinde olmuştur" dedi. Peki madenci? Oradaki ilişkide patrondan başka vatandaş yok değil mi?