"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aldanmakta fayda yok!

Alperen Bekkaya
17 Aralık 2017, Pazar
Yanlış tanıyoruz ihtiyarları.

Sanki yaş ilerledikçe duygusuzlaşıyormuş, etkilenmiyormuş sanıyoruz. Hayatın acı tecrübeleri onların duygularını köreltmiş sanıyoruz. Ama yanılıyoruz. Kaç sene geçerse geçsin insan aynı insan. Beden yaşlansa da gönül yaşlanmıyor. Anneleri için çocuklar hep çocuktur ya işte aynen öyle.

Annesi babası, akrabaları, arkadaşları berzah da beklerken, burada beklemek ne kadar zor biliyor muyuz? Hayır. Beklemeyi bir de onlara sormak lazım. Beklemenin ne kadar zor ne kadar dayanılmaz bir şey olduğunu. Bin bir güçlükle öğrendiği yürümeyi, senelerce yürüdükten sonra tekrar emeklemeyi... Çocukken, gençken güçlü kuvvetli olup şimdi oturup kalkarken bile eziyet çekmeyi onlara sorun. Bakalım ne cevap alacaksınız. Bu dünyanın yalan olduğunu ve şimşek gibi geçtiğini onlara sorun... Sorun, soralım, soralım ki öğrenelim. Malayani işlerle uğraştığımızı, kıymetli vakitlerimizi nasıl boşu boşuna geçirdiğmizi anlatsınlar bizlere. Onların acılarla yoğurduğu tecrübelerinden faydanalalım.

Ne güzel söylemiş Kâinatın Efendisi. (asm):  “Dilsiz hayvanlar, süt emen masum yavrular ve beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti”  buyuruyor.  Beli bükülmüş, sürekli rükûda gibi. Her dakikası ibadet sanki...

Kolay mı sanıyoruz hayatın yükünü taşımayı? Kolay mı çeşitli zorluklara, sıkıntılara, çilelere yıllarca karşı koymak? Ya Rabbi! Bu nasıl bir fedakârlık ki evlâtlarını korumam için kendi canlarını feda ediyorlar. Senelerce  çalışmak, çocuklarını yetiştirmek, torunlarına bakmak, bu arada bin türlü meşakkatlere katlanmak...  Kutsal bir şey uğruna olmasa katlanabilir mi insan hayatın bu yüküne? Kadere iman etmese dayanılır mı bu kadar cefaya? Nasıl mübarek, nur yüzlü olmasın ki insan bu kadar yaşanmışlıktan sonra? Hülful vaad etmeyen bir Mâlik-i Ezel-i’nin vaadleri olmasa, kim teselli eder bu ihtiyar ve ihtiyareleri?  

Gözlerine bakın onların. Dile getiremediklerini gözlerinden göreceksiniz. Onları konuşturmanız gerekmez. Göz bebeklerin derinliklerine bakın. Soru sormanıza gerek kalmaz, aradığınız cevapları onların gözlerinden göreceksiniz. Onların kendilerini anlatmaları için konuşmalarına gerek yok. Konuşmak, sadece bir gürültü olarak gelebilir onlar için. Gözlerine bakın, yorgun gözlerinden dökülen inci misal gözyaşlarını buruşuk yanaklarından damlarken, o damlaları ziyan etmeyin. O damlalardan siz de hissenizi alın... 

“Evet, ey benim gibi ihtiyarlığını hisseden muhterem ihtiyar ve ihtiyareler! 

Biz gidiyoruz, aldanmakta fayda yok. Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar, sevkiyat var. Fakat gafletten ve kısmen de ehl-i dalaletten gelen zulümat evhamlarıyla bize firaklı ve karanlıklı görünen berzah memleketi, ahbapların mecmaıdır. Başta şefîimiz olan Habibullah aleyhissalâtü vesselâm ile bütün dostlarımıza kavuşmak âlemidir” diyen Bediüzzaman Said Nursî’ye kulak verin.

Okunma Sayısı: 3012
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı