Geçtiğimiz 7 Haziran günü Redd’in Twitter hesabından şöyle bir gönderi yapıldı:

“Saat 19:00’da Maçka Parkı alt kapı, havuz civarlarındayız.”

Doğan Duru’ya mesaj attım “Hayırdır, konser mi var” diye. “Ne konseri yahu, gidip çalacağız işte” dedi. “Gerilla!”

Vallahi kıskandım. Benim niye aklıma gelmedi diye düşündüm.

Redd, aslanlar gibi kalktı, Maçka Parkı’na gitti, hemzeminde pilli amfileri ile plansız, programsız bir “konser” çaldı...

***

Arkadaşlarımla gurur duydum! Belki de bu dönemin yapılmış en güzel eylemiydi bu.

Oradan gözaltına alınırlar diye bekliyordum, ama böyle bir şey olmadı. Daha tuhaf şeyler oldu...

Yandaş medya sanat ve yaşam düşmanlığı gösterdi. Grubun konseri “Koronavirüsü hiçe saydılar” başlıklarıyla karalanmaya çalışıldı. Redd’in yandaşlara cevabı gayet net oldu:

“Virüsü değil sizi hiçe saydık!”

***

Saray yönetiminin “kademeli normalleşme” planında eğlence sektörünü görmezden gelmesine karşı eyleminde Redd’e tepki sadece yandaş medyadan gelmeyecekti. Redd’i yine aynı dille eleştirenler arasında Sözcü Gazetesi de vardı.

“İstanbul’da açıkhava konseri” başlıklı haberinde Sözcü “Beşiktaş Maçka Parkı’nda bir müzik grubu açık hava konseri verdi. Onlarca kişinin katıldığı konserde sosyal mesafe kuralına uyulmadığı görüldü” ifadelerini kullandı.

Sözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz’a bir mesaj gönderdim, aynen paylaşıyorum:

“Üstadım,


Dün akşam saatlerinde gazetenizde bir haber yayınlandı. Bağlantıyı aşağıda sizinle paylaşıyorum. Haberde sözü edilen müzik grubu ülkemizin en değerli rock gruplarından biri olan Redd grubudur. Pandemi sonrası müzisyenlerin durumu ortada. Hükümet tarafından alınmayan tüm tedbirler ortada. Kaç arkadaşımız intihar etti.

Dün arkadaşlarım bir eylem yaptılar. Plansız, ön hazırlıksız, gittiler ve seyirci ile hemzeminde çaldılar. Kısa bir konser verdiler.

Mitingler, cami açılışları son sürat yapılırken, mekânlar yavaş yavaş açılmaya başlarken sadece ve sadece sanatçıların mesleklerini icra etmeleri engelleniyor. Bu ideolojiktir. Akp, kişilerin yaşam tarzlarına müdahale ediyor. Bir sektörü öldürmeye çalışıyor.

Durumun böyle olduğu ortada. Redd grubunun dünkü eylemini yandaş basın ile aynı dilde gördü Sözcü Gazetesi. Bu, hükümet tarafından bir camiaya yapılmakta olan kıyıma ortak olmaktır. Ben ve birçok müzisyen, müziksever Redd grubu ile dayanışmada olmakla beraber Sözcü’nün bu tavrını üzüntü ile karşıladık, ayıpladık.

Bir yanım hâlâ bunun bir editör işgüzarlığı olduğunu düşünmek istiyor.

Sayın Yılmaz,

Sizden ricam bu haberi çekmenizdir. Kısa bir araştırma ile çok tepki çektiğinizi de göreceksiniz.

İlginiz için şimdiden teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.

Güvenç Dağüstün

Müzisyen, Odatv ve BirGün Yazarı”

***

Değil haberi çekmek, Sayın Metin Yılmaz bu mesajıma dönmedi bile.

Ayıptır!

Bildiğiniz gibi uçaklara yandaşlar dışında gazete alınmıyor. Hayatım bu uçakta bulundurulmayan gazeteleri beşer onar alıp uçakta isteyenlere dağıtmakla geçti, bilenler bilir. O gazetelerden biri de Sözcü Gazetesi idi. Şimdi bizlere reva gördüğünüz muamele bu mudur Sayın Yılmaz!? Ya da bu gazetenin bir tane yazarı yok mu, “yahu ne yapıyorsunuz” diyecek! Redd gurubunu yandaşlarla aynı dilde ayıplamak hatta ihbar etmek size yakışıyor mu?

***

Sözcü, Türkiye’nin en yüksek tirajlı gazetesi, evet. Ancak unutmayınız ki bu ülkenin sanatçıları, aydın insanları sizi okuyup koltuğunun altında gururla taşıyorsa ancak o zaman yıkılmazsınız!

Redd grubunu bir kez daha alkışlayarak sözü onlara bırakıyor ve bitiriyorum:

“Maçka’da yaptığımız bir konser değil, kamusal mekânda yapılmış, habersiz, hiçbir kişi, parti, kurumun bilgisi dâhilinde olmayan bir eylemdi. Niyetimiz sektörün içinde bulunduğu çaresizliğe dikkat çekmek ve sahnelerin açılması adına diğer sanatçı ve gruplara, bağımsız, anlık performanslarla bu hayati meseleye dikkat çekilebileceğine dair fikir vermekti. Etkinlik sonrası farklı illerden, parklardan davet aldık ancak biz bu işin öznesi olmak yerine kolektif bir çabayı önemsiyoruz. Polis üç kez çalmayı bırakmamız için uyarıda bulundu, ikisi ekibimize biri de biz çalarken bize yapıldı. Elimizden geldiği kadar uzattık.
Son olarak, kamusal mekanlar var oldukları günden bu yana, politik meselelerin, toplumsal mücadele ve uzlaşmanın merkezinde olan yerlerdir.”