AKP kendi evlatlarını yemeye başladı: Neden şimdi?

Eski İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç'e "FETÖ" soruşturması açılması birçok soruyu da beraberinde getirdi. Öyle ki, Dink cinayetinden sonra terfi ettirilen, 17-25 Aralık'ta görev yapan bir AKP kıdemlisi, 15 Temmuz öncesi yaşanan bir kavga nedeniyle şimdi "FETÖ" ile suçlanıyor. Peki, neden şimdi? Katliamlar, suikastlerden sonra AKP'nin tepkilerden kurtulmak…

Selin Asker

AKP'nin 15 Temmuz'dan bu yana yürüttüğü tasfiye dalgaları farklı bir boyuta taşınma evresinde. Karlov suikasti failinin polis çıkması, Reina Katliamı failinin bulunamaması, Adil Öksüz'ün yakalanamaması gibi başlıklardan başı ağrıyan iktidarın bu kez kendi cephesindeki kıdemli isimleri kurban vermeye hazırlandığı yönünde ciddi bir veri mevcut.

Bu kanıyla ilgili ilk dikkat uyandıran Engin Dinç hakkında "FETÖ" soruşturması yürütülmesi oldu. Dinç'in "FETÖ" soruşturmasına dahil edilmesinden bahsetmeden önce kendisi hakkında kısaca bilgi verelim. Engin Dinç aynı zamanda Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu olan kamu görevlilerinin yargılandığı davanın da sanığı. 

Dink cinayetinde Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Dinç, 17-25 Aralık döneminde İstihbarat Daire Başkanlığı'na getirildi ve Dink davası sanığı olduğunda dahi bu görevi sürdürdü. Zira, Hrant Dink cinayetindeki sorumluluğu ayan beyan ortada olduğu halde İstihbarat Dairenin teslim edildiği Engin Dinç, Ekim ayında görevinden alınıp Eskişehir Emniyet Müdürü yapıldı. Yani, mesleki görevine devam ediyor. 

Peki, Dink davasında Engin Dinç hakkında yapılan suçlama ne? Daha sonra Dinç'i sanık yapan savcının görevden alındığı davanın iddianamesinde şöyle yazıyor: "Bu cinayeti işleyecek kişileri bilmesine rağmen açık ve yakın tehlike altında bulunan Hrant Dink'in yaşam hakkını korumamıştır. Görevi gereği cinayet hazırlığı yapan suç örgütüne operasyon yaptırmayarak, Hrant Dink'i kanundan kaynaklanan koruma yükümlülüğüne aykırı hareket ederek kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunu ve görevi kötüye kullanma suçlarını işlediği anlaşılmıştır." 

Cinayet döneminde Trabzon İstihbarat Şube müdürü olan Engin Dinç, hakkındaki bu suçlamayı reddedip topu İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğüne attı, hatta verdiği ifadede "Dink'e suikast olacağını İstanbul İstihbarat Şube Müdürü'nü bizzat arayarak haber verdim" dedi. Yani, cinayet planından haberdar olduğunu ilan etti. Durum böyleyken, Dinç hakkında kuvvetli bir suç ithamı söz konusuyken neden İstihbarat Daire Başkanlığı görevine devam etti? Neden görevden alınmadı? Dinç'in suç dosyası bununla da sınırlı değil. Buna rağmen, ülkede Suruç gibi Ankara gibi katliamlar yaşandığı halde "İstihbarat Daire Başkanlığı" gibi bir göreve devam etmesine izin verildi.

BİR KAVGADAN 'FETÖ' SUÇLAMASI

Tüm bunlar görevden alınmasına, cezalandırılmasına "yetmedi" de yardımcısıyla kavga etmesi mi yetti? Evet, Dinç'le ilgili şu an "FETÖ" suçlaması yapılmasına dayanak olarak 15 Temmuz darbe girişimi öncesi yardımcısıyla kavga etmesi, kavga konusunun da cemaatçilerle ilgili olması ve yardımcısının Dinç'i "FETÖ" ile suçlaması gösteriliyor. Hatta bunun üzerine Dinç hakkında "FETÖ" şüphelerinin oluşması üzerine görevden alındığı tahmin ediliyor.

Bu iddia da Milliyet'ten Tolga Şardan'a ait. Şardan, şunları aktarıyor: "15 Temmuz’dan önce dönemin İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’in, birlikte çalıştığı yardımcısı R.K. ile arasında başlayan tartışmanın kavgaya dönüşmesi, Emniyet Genel Müdürlüğünce soruşturulmaya başlandı. Emniyet Genel Müdürü Selami Altınok’un talimatıyla başlatılan ön inceleme sırasında verilen ifadeler ve müfettişlerin yaptığı tespitler, iki yönetici arasındaki basit bir sorunu birden bire 'darbe merkezli soruşturma' haline getirdi."

Dinç'in 17-25 Aralık döneminde cemaatçi polisleri tasfiye ettiğini, tasfiye edilen polislerin yerlerine ise "Okuyucular" ve "Yazıcılar" denilen bazı dini gruplarla bağlantılı polislerin yerleşmeye başladığını ve güç kavgalarının yaşandığını da aktarıyor Şardan. 15 Temmuz'dan önce de Dinç'in yardımcısı R.K. ile ciddi bir kavga ettiği, bu kavganın Emniyete uzandığı ve R.K.'nin verdiği ifadeye göre, Dinç'le "Genelkurmay Başkanlığı eski Personel Başkanı Korgeneral İlhan Talu hakkında 'güvenilir adam' tanımlaması yapması" üzerine tartıştığı belirtiliyor. Talu, 15 Temmuz'dan sonra darbecilik suçlamasıyla tutuklanan komutanlardan biri. 

Yine yardımcı R.K.'nin "Dinç'in mahkemenin olumsuz kararına rağmen 15 jandarma personelinin çalışmasına izin verdiği" yönünde ifade verdiğini de ileri sürüyor Şardan. Bu iddialar üzerine de müfettişler Dinç hakkında soruşturma izni istedi. İznin kabul edilmesi üzerine de Dinç hakkında soruşturma açıldı ve müfettişler Dinç’in "şüpheli" olarak ifadesine başvurulacağı öğrenildi.

NEDEN ŞİMDİ?

Dinç'le ilgili "FETÖ" iddiaları henüz bununla sınırlı, soruşturma nereye varır henüz bilmiyoruz. Gelgelelim, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi yaşanan bir kavga neden bugün gündem oldu? Neden Dinç'in yardımcısının sözleri "FETÖ" gibi bir suçlama için yeterli sayıldı? En önemlisi neden Dinç gözden çıkarıldı?

Hrant Dink cinayetinde aktif rol üstlenen, 17-25 Aralık sonrası dairedeki cemaatçileri temizleyen, ülkede bombalı katliamlar ardı ardına yaşanırken İstihbarat Daire Başkanlığı görevini yürüten, yani taşların yerinden oynatıldığı her dönem kritik görevler üstlenmiş olan bir AKP kıdemlisi neden şimdi bir yardımcısının sözleri üzerinden tasfiye edilmek isteniyor? 

Bu soruların yanıtını ararken AKP'nin emniyette ve istihbaratta ciddi çözülme yaşadığı bir dönemde olduğunu gözden kaçırmamak gerek. 15 Temmuz darbecilerinin başını çeken Adil Öksüz'ün halen bulunamaması, Rus büyükelçi Karlov suikastini gerçekleştiren Mevlüt Mert Altıntaş'ın Ankara'da bir çevik kuvvet polisi olduğunun ortaya çıkması, Reina Katliamı'nı yapan ve kimliğinin doğru tespit edildiği halen şaibeli olan şahsın yakalanmaması...

Tüm bu suç silsilesi hafife alınır olmadığı gibi AKP'nin "görevi yerine getirememe" gibi tepkileri de göz ardı edemeyeceği koşullar mevcut. Özellikle, ekonomi sallanırken iktidara desteğini "istikrar" beklentisini şart koşan sermayenin huzursuzluğu ortadayken.

SERMAYE HUZURSUZ...

Bu huzursuzluğa bir örnek de Hürriyet'ten Murat Yetkin'in yazısı. Yetkin'in yazısı Aydın Doğan ve sermayenin beklentilerini okumak anlamına geleceği için mühim. Yetkin, bugünkü köşesinde Reina saldırganından bahsederken şöyle diyor: "Geçenlerde bir grupla birlikte üst düzey bir yetkiliyle konuşuyorduk. Konu Reina saldırganının yakalanmasına da gelince, yetkili 'Orada bir sorunumuz var' dedi mahcubiyetini gizlemeye gerek duymadan; 'Düşünün ki Büyükelçinin katili polis teşkilatındandı."

"Yıllarca Fethullahçı yapılanmaya adeta taşerona verilir gibi teslim edilen güvenlik yapılarında temizlik başlayınca ciddi bir devlet hafızası sorunu da yaşandığı anlaşılıyor; iki yıl geriye gidince bulanıklıklar, boşluklar olduğu ifade ediliyor ismini vermek istemeyen devlet görevlilerince. Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) da bir sorumluluk payı olduğu söylenebilir, ama kabul etmek gerekir ki hükümetin itibarının da söz konusu olabileceği bu üç önemli konunun aydınlığa çıkarılmasında asıl sorumluluk poliste, daha doğrusu İçişleri Bakanlığı’nda. Bir an önce açıklığa kavuşturulmasında hükümetin, ülkenin itibarı açısından da yarar var."

Yetkin'in yazısında emniyeti, MİT'i, bakanlığı ve hükümeti işaret ettiği görülüyor. Sermaye kanadından gelen bu huzursuz tepkileri rahatlatmak adına AKP'nin kurban vermeye hazırlandığını söylemek mümkün. Dink cinayetinden düşürülen Rus uçağına dek, ortağı ya da sorumluluğu olduğu her faciadan topu cemaate atarak işin içinden çıkmaya çalışan AKP'den şimdi daha fazlasının beklendiği aşikar. 

Bu nedenle, yıllardır AKP'ye hizmet etmiş Engin Dinç gibi kıdemlilerin de tasfiye edilmeye başlanması, AKP'nin fazlaca kirlenmiş kıdemlilerinden kurtulmaya çalışacağının bir işareti olabilir. Yakın zamanda "FETÖ" ile bağlantılı hale getirerek daha çok tasfiye edilen kıdemli görmek mümkün. Peki, bu zevahiri kurtarmaya yeter mi? Göreceğiz.