Toplumsal doku bozulmasının somut belirtileri basın yayın ve devlet örgütüyle iş alanında öne çıkıyor. Sonra üniversitelerde. Ne kadar çok çıkarcı, ikiyüzlü, dönek, yalancı, yalaka ve dalkavuk olduğu açıkça görülüyor. İktidarı allayıp pullayanlar, emekli, memur ve işçi başta olmak üzere halkın çektiği yaşam sıkıntısını, belirgin pahalılığı göz ardı edip ekonominin iyi olduğunu savunan yandaşlar, beslemeler ve şakşakçılar nutuk atarak seçim çalışmalarını sürdürüyor.

Yetmedi, uydu ve uşak ruhlu, kişiliksiz, niteliksizlerle iktidara yaranma çabasındaki terbiyesiz kimileri karşıtlarına yalanlarla, sövgülerle saldırıyor. Kimi aymaz ve bağnaz da kendi isteklerini, devlet organlarının uygulama hazırlığı göstererek kötü niyetlerini, dikta ağırlığını açıklıyor.

Demokrasilerde devletin gücü hukuktur. Hukukun dışına çıkmak ya da kendine göre hukuk düzenleyip uygulayarak bunu savunmak diktadan başka bir şey değildir. Hukuksuzluğun yürüyüp yayıldığı bir ortamda kimse demokrasiden, haktan, özgürlükten, hattâ insanlıktan söz edemez.

Parayla her şeyi yapacağını, başaracağını sanan siyaset tâcirleri ile parayla oyunu ve kişiliğini satanlar, basında ve öbür yayın organlarında iktidarı överek yandaşlıklarını yılışarak sergileyen madrabazlar arttı. Ahlâk, siyaseti dokuyacakken siyaset ahlâkı da bozdu. Kişilik yoksunluğu giderilemez ve onarılamaz yitiktir. Yaşamı anlamsız ve karanlık kılar.

Bir tür iç savaş havasında götürülen yerel seçim çalışmalarının ulusal yaşama değişik yönlerden verdiği zarar ve sorumluları ülkenin akıntıya kürek gidişinin belirtisidir. Hepimize büyük sorumluluk ve görev düşmektedir. Ama kimileri oy almak için her tür sömürüye başvuruyor. Son olarak AKP’nin eskilerinden İsmet YILMAZ’ın din üzerinden istemi ve “zırva tevil götürmez” sözünü anımsatan direnmesi böyledir.

Son günlerde siyasal tekerlemelerle konuşmalarını sürdüren D. Bahçeli’nin milliyetçilikle olumsuz ilgisi belli RTE’a bağlılığı, ayakta kalma çabasının neleri ötelediğinin belirgin örneğidir. “Beka” korkutmasını gündeme taşıyanlar payandasız ayakta duramıyor. Seçim abartmaları, yalanları ve hırçınlıkları halkın eğilimlerini de etkiliyor.

RTE, cumhurbaşkanlığı olanaklarını parti başkanı olarak kullanıyor. Rakibi CHP üzerinden Cumhuriyete ve kurucularına yönelerek büyük bir haksızlık ve yanlışlık yapıyor. Sarayında yaptığı toplantılarda parti propagandası, parti çalışması öne çıkıyor. Üstelik sınırsız ve sorumsuz biçimde ağır sözlerle saldırıyor. Öyle kütü sözler kullanıyor, öyle çirkin suçluyor ki kendisi bir yana, makamına hiç yakışmıyor. Yurttaşlarını karşı partili oldukları için suçlamanın kusuru ağırdır. Siyasal yarışmayı ölçüsüz, düzeysiz ve çirkin duruma getirmenin değil sorumlulukla, insanlıkla da ilgisi yoktur.

YANLIŞ

1- Herkes yanlış yapar. Yanlıştan dönmek de bir erdemdir. Resmî Gazete’de yayımlanan 17.1.2019 günlü, 7161 no.lu kanunun başında “Kanun no. 7161” yazmasına karşın içerdiği 68 maddenin içinde geçen tüm yasalar “...sayılı kanun” diye verilmiş. TBMM de yanlış yapabiliyor. Ayrıca cumhurbaşkanına kanun yayımlama yetkisi vermek gibi içeriği olan madde de var. (Örneğin madde  43/2.)

2- Bay RTE, 5 Şubat’taki konuşmasında Atatürk’ü de kusurlu sayarak İş Bankası’nın kuruluşu için “Tarihî hata” diyerek yapısını değiştirme niyetlerini yineledi. Cumhuriyetin kurucularına karşıtlığı sınır tanımıyor. MHP desteğiyle yapmayı tasarladığı işlem Atatürk’e saygıyla bağdaşmayacağı gibi bir tür el koyma olur.

3- 15 üyesinden 12’sini cumhurbaşkanının seçtiği Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan sıfatıyla cumhurbaşkanını yargılaması ne ölçüde güven verici, inandırıcı ve hukuksaldır?