DP Genel Başkanı Gültekin Uysal: Türkiye, AK Parti ve Erdoğan’ı taşıyamaz hale geldi

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, yeni sistemi eleştirdi, Türkiye’de sistematik bir çöküş olduğunu söyledi. Türkiye’nin AK Parti’yi ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı taşıyamaz hale geldiğini söyleyen Uysal, “Türkiye’nin beka sorunu olduğunu söyleyenlerin varlığı Türkiye için beka sorununa dönüşmüştür” dedi. AK Parti’den doğan yeni partilerin kuruluş sürecini “siyasi hesaplaşma” olarak değerlendiren Uysal, “Demokrat Parti olarak iddiamız kendi cumhurbaşkanı adayımızı çıkarmak” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Demokrat Parti Genel Başkanı, Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, kısa süre önce partisinin Genişletilmiş Temsilciler Meclisi Toplantısı’nda ‘Radikal Demokrat Deklarasyonu’ açıkladı. Türkiye’de siyaset ve devlet iradesinin demokratik kanallar açılarak teminat altına alınması için toplumun tüm kesimine çağrı yaptıklarını belirten Uysal, merkez sağ çizginin asli sahibi olarak söz söyleme haklarını kullandıklarını ifade etti.

DP Genel Başkanı Uysal, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden erken seçim tartışmalarına, yeni kurulacak partilerden seçim ittifaklarının geleceğine birçok konuda sorularımızı yanıtladı.

Partinizin Genişletilmiş Temsilciler Meclisi toplantısını yaptınız. Toplantıda ‘Radikal Demokrat Deklarasyonu’ açıkladınız. Deklarasyonda neler var? Böyle bir deklarasyon açıklamanızdaki gereksinim nedir?

Türkiye’de siyasette, toplumun çeşitli alanlarında ve devlet iradesinde kusurlar var. 16 Nisan referandumu ile birlikte kamplar halinde siyaset yapar hale geldik. İçe dönük siyaset anlayışı, her muhalif sesi kriminalize ederek devre dışı bırakma yolu demokratik tavır alanlarını daraltan bir durum oluşturuyor. Bölgemizde de ciddi meydan okumalar ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla Türkiye’nin siyasal iklim değişikliğine ihtiyacı var. Ülke siyasetini bir ortak paydada buluşturma ihtiyacı hissediyoruz. Bu ortak paydayı milli mutabakat çerçevesinde Türkiye’nin var etmesi gerekiyor. Demokrat Parti olarak ülkenin değişen şartlarında referanslarımız sabit kalmak kaydıyla günceli de anlayarak yeni siyasi iklimde kendimize daha geniş yer bulmak amacındayız. Türkiye’de merkez sağ çizgisinin asli sahibi olarak elbette herkesten fazla söz söyleme selahiyetimiz var. Dolayısıyla Türkiye’deki problemleri demokratik kanallarla, meşruiyet içerisinde çözebilmenin yollarını açmak, teminat altına alabilmek için herkese bir çağrı yaptık. Önce siyaset demokratikleşecek, sonra Türkiye...

CİNSEL YÖNELİM: TÜRKİYE’DE HİÇBİR AYRIMCILIĞI KABUL ETMİYORUZ

Deklarasyonda kadın hakları ve cinsel yönelim üzerine vurgular dikkat çekiciydi.  “İnsanlar yaşama biçimi ve cinsel tercihleri yüzünden suçlanamaz” diye de bir cümleniz var. Siyasi geleneğiniz açısından bu açıklama bir ilk olarak değerlendirildi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, kuruluşundan itibaren toplumun gelişimini kadının toplumda bütün sahalarda aldığı mesafeyle eşitlemiş. Birilerinin hakkı verdiği, birilerinin lütfettiği, birilerinin de aldığı bir Türkiye değil, her koşulda eşitlenmiş bir ülke hayal ediyoruz. Bugün Türkiye’de kadın istihdamını artırmamız lazım. İlk kadın başbakan olan Tansu Çiller’i çıkarmış bir parti olarak kadınların her sahada ön planda olmasını savunuyoruz. Cinsel yönelim hususunda ise Türkiye’de hiçbir ayrımcılığı kabul etmiyoruz. Bu ülkenin milli, manevi, cumhuriyet ve demokrasi değerleri korunduğu müddetçe kimsenin kimliğine ve geçmişine bakmaksızın herkesi bir ve eşit görüyoruz. Türkiye, bu tanımlamalara dışlayıcı bir üslupla değil, kapsayıcı bir yaklaşım ile yaklaşması gerekir.

'AK Parti’den kopanlar yolsuzluğu, usulsüzlüğü ve hukuksuzluğu koptukları partinin yaptığını söylüyor'

'TÜRKİYE, AK PARTİ VE ERDOĞAN’I TAŞIYAMAZ HALE GELDİ'

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde yaklaşık bir buçuk yıl geride kaldı. Türkiye’de temel hak ve özgürlükler, hukuk ve demokrasi açısından bakıldığında Başkanlık sistemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sistem Türkiye'nin dokusuna uydu mu?

Türkiye’de demokrasi eşittir kuvvetler ayrılığıdır. Kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde Anayasal düzen ile Ana Yasalı düzenleri ayırt etmek lazım. Anayasal düzenler temel hak ve hürriyetleri hiç kimsenin vesayetine bırakmadan teminat altına alır. Ama bugün iktidar kanadına yakınsanız her şey mubah. Örnek verecek olursak bugün üniversite rektörlerinin birçoğunun atıf yapılacak bir makalesi yok. Bu bilinçli bir tercih. Bugün Türkiye’de sistematik bir çöküş var; bunun en temel noktası da eğitim. Sanayi 4.0 diyoruz. AK Parti iktidarının Suriye krizinin başlamasından sonra yaptığı Türkiye’nin kudret kapasitesini aşan bir tercih. Komşu ülkede bir rejim değiştirme teşebbüsü içerisine girmesini Türkiye bugün ulusal güvenlik riskini daha da yükselterek, bu açığı da kapatmak için şehitler vererek mücadele veriyor. Başta Suriye meselesi olmak üzere Türkiye’nin milli güvenlik endişeleri, beraberinde iktisadi bünyeye depo ettiğimiz riskler, kendi içimizdeki toplumsal kutuplaşmanın artmasıyla ülkenin AK Parti’yi ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı taşıyamaz hale geldiği kanaatindeyim.

'BEKA SORUNU VAR DİYENLERİN VARLIĞI BEKA SORUNU'

Bu söylediklerinizden yola çıkarsak Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türkiye için bir tehdit, beka sorunu doğurur, diyebilir miyiz?

Türkiye’nin beka sorunu olduğunu söyleyenlerin varlığı Türkiye için beka sorununa dönüşmüştür. Bu sistem işlemediği gibi iktidar partisi kendi grubunu tasfiye etti. Parlamentolar Magna Carta’dan bu yana vergi verenlerin hesabını sorduğu merkezdi. Meclisin bu hüviyeti elinden alınmış. Bunu kabul edebilmemiz mümkün değil. Dolayısıyla TBMM’nin kendi asli vazifesine kavuşması gerekir. Türkiye’nin yöneticilerinin şahsi zafiyetlerinin bu ülkenin milli güvenlik açığı haline dönüşmesi gibi bir risk var. Bu açıdan Türkiye’nin bir beka endişesi var. Beka sorunu olup olmamasından ziyade bu soru toplumun zihnine düştüğü zaman bunun altından Türkiye kalkamaz. Böyle bir endişe bizde de var.

YENİ PARTİLER: SİYASİ HESAPLAŞMA

Demokrat Parti'yi, “Demokrat Parti sağda veya solda değildir, demokrattır” sözleriyle tanımlıyorsunuz. Buradan yola çıkarsak Türkiye’de yeni partiler kuruluyor. Demokrat Parti’yi de dâhil ederek mevcut partiler hangi gereksinimi karşılayamıyor. Ya da hangi noktalarda eksik kalıyor ki, yeni partiler kuruluyor?

Yeni partilerin ne kadar gereksinimden doğduğunu bilmiyorum ama temel sebebi iktidar partisi içerisindeki şahsi fikir ayrılıklarının vücut bulması olarak görülebilir. Ama bu siyasi iklim içerisinde AK Parti’nin de durumuna bakmak lazım. Zaman içerisinde bir kişinin 'fan club'ı haline dönüşmüş, bütün kurucu unsurlarından uzaklaştığı yerde iktidar partisi içinden kopanlar iki farklı siyasi parti kurma teşebbüsünde bulunuyor. Bir yanıyla da siyasi hesaplaşma olarak değerlendirebiliriz. AK Parti’den kopanlar yolsuzluğu, usulsüzlüğü ve hukuksuzluğu koptukları partinin yaptığını söylüyor. Tayyip Bey’in başında olduğu ekip de siz de bunlardan payınızı aldınız diye çıkışıyor. Partiden kopanlar da partinin kurucu, altın hissesine sahip olduklarını, istediklerini vermedikleri takdirde “sana da yar etmeyiz” diyor. En azından toplumsal düzlemde bu mantıkla algılanıyor.

ORTAKLIK BOZULUNCA KONUŞULUYOR

Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında geçen ‘Şehir Üniversitesi’ tartışması söylediklerinize örnek gösterilebilir mi?

İstanbul Şehir Üniversitesi tartışmasında bunu görüyoruz; AK Parti’nin içerisinde kalarak siyaset yapmaya devam etselerdi hiç bu tartışmalar olmayacaktı. Partisinin başbakanı ve bakanlarını dolandırıcılıkla suçlayan AK Parti’nin cumhurbaşkanı! O zaman bu durum cumhurbaşkanının da yapılan yanlışa bile isteye göz yumduğu anlamına gelir. Ahmet Davutoğlu da ima yoluyla “mal varlıkları açıklansın” diyor. Bunca zaman şahit olduğunuz, bildiğiniz toplumun bilmediği meseleler varsa bunları açıklayın. Bunlar ortaklık bozulunca konuşuluyor.

Eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile AK Parti’den istifa eden eski başbakan yardımcısı Ali Babacan, uzun zamandır yeni parti kurma hazırlığında. Mevcut siyasi iklim içerisinde bu iki partinin şansını nasıl görüyorsunuz? AK Parti'den oy koparır mı veya en çok hangi partilerden oy alırlar?

Bu konuda yorum yapmak istemem. Biz Demokrat Parti olarak müstakil demokrasi mücadelemize bakıyoruz. Bu süreçte aynı ekip içerisinden bölünmüş insanların kamuoyunu meşgul ederek pek çok şey ortaya çıkabilir, gündem olabilir.

'CUMHURBAŞKANI ADAYI ÇIKARMA İDDİAMIZ VAR'

Söz konusu iki partiden herhangi biriyle ya da her ikisiyle de genel seçimlere yönelik bir ittifak söz konusu olur mu? Bu partilerin varlığı seçimleri nasıl etkiler? 

Türkiye hangi siyasi iklimde, hangi şartlarda seçim sürecine girecek bugünden öngörebilmek kolay değil. Önümüzdeki süreçte Demokrat Parti olarak bizim müstakil bir iddiamız var; kendi cumhurbaşkanı adayımızı çıkarmak gibi. Elbette 16 Nisan referandumunun değiştirdiği Türkiye’de şartlar da var. Siyaset artık yalnız bir siyasi partinin rekabeti değil; bir kamp halinde ortak mücadele ve rekabet alanlarının oluştuğu bir durum.  Bu noktada temsil ettiğimiz temel değerler ve tercihler etrafında şartlar göz önüne alındığında bir takım işbirliklerini değerlendirmeye mecbur bırakılabilirsiniz.

'AK PARTİ ERKEN SEÇİMİ TERCİH ETMEYECEKTİR'

Türkiye devamlı erken seçimi tartışıyor. Sizce erken seçim olur mu, olmalı mı? Yeni partilerin de katılımıyla seçim, ittifakların geleceğini nasıl etkiler? Seçim sonuçları nasıl şekillenir ve ittifaklar nasıl belirlenir?

Türkiye’nin ne AK Parti’yi ne de Sayın Erdoğan’ı taşıyabilme imkanı kalmadı. Türkiye meşru yoldan demokratik değişimi en kısa sürede sağlamalıdır. Bunun için iki şekilde erken seçime gidebilir; ya mecliste 5’te 3 çoğunluğun sağlanması ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istemi dâhilinde olabilir. AK Parti iktidarının kendi içinden bölünmeler yaşadığı, ekonomik ve uluslararası alandaki durumu ve kendilerini mahkum ettikleri yüzde 50+1 dolayısıyla MHP’nin pozisyonunu da göz önüne alırsak AK Parti’nin erken seçim talep edeceğini zannetmiyorum. Zamana oynayacaktır. AK Parti’nin söyleyecek sözü kalmadı.