25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

AK Parti, ilk mitingini Pazar günü Kahramankazan'da yapacak

Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde medya temsilcileri ile buluştu. Başbakan Yıldırım, 'ilk mitingimizi Pazar günü Kahramankazan'da yapacağız' dedi.

AA22 Şubat 2017 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:

Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde bir araya geldiği televizyon, gazete ve haber ajanslarının genel yayın yönetmenlerine açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

TÜİK vasıtasıyla yaşam memnuniyet araştırması yaptırdıklarını ifade eden Yıldırım, çeşitli alanlarda vatandaşa sorular yöneltildiğini ve cevaplar alındığını belirtti.

Bir iktidarın, vatandaş tarafından sık sık ölçülmesinin kısa vadede siyasetçinin moralini bozabileceğini ama aynı zamanda iyi yapılanları ve eksikleri ortaya çıkardığına dikkati çeken Yıldırım, "Şu an elimde 2016'nın ortalaması, 2015'e göre kıyaslaması var. Mutlu olduğunu söyleyen insanların oranı 2015'te yüzde 56,6, 2016'da yüzde 61,3. Yukarı doğru bir çıkış var. Mutlulukta en önemli iki parametreyi esas alıyor, bunlar aile ve sağlık. 'Gelecekle ilgili düşünceniz ne, umutlu musunuz?' diye sorulmuş. 2015'te vatandaşların yüzde 74,4'ü umutluyum derken, 2016'da bu oran yüzde 76,8. Yine az da olsa yukarı doğru olumlu yönde bir artış var." diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, hükümetin hizmetleriyle ilgili memnuniyet derecesinin de vatandaşa sorulduğunu, burada en yüksek oranın ulaştırma, ikinci olarak asayiş, üçüncü olarak sağlık alanlarında çıktığını söyledi.

Ulaştırmayla ilgili memnuniyetin 2015'te yüzde 74 iken 2016'ta yüzde 78, asayişte ise 2015'te yüzde 70'iken 2016'da 76 olduğunu anlatan Yıldırım, "Sağlık 2015'te yüzde 72 iken 2016'ta yüzde 75 olmuş. Daha sonra diğer alanlar geliyor. Eğitim yüzde 59'dan yüzde 65'e çıkmış. Adalet hizmetleri yüzde 50'den yüzde 58'e çıkmış. Bu hizmet memnuniyeti. Yargılamalara, yargıya güveni ifade etmiyor. Yoksa çok yüksek diyecektim. Sosyal güvenlikte de yüzde 59'dan yüzde 68'e çıkmış." ifadelerini kullandı.

 

"Düşen veya aynı kalan mutlaka vardır"

Yıldırım, "Düşen oranlar var mı" sorusuna, "Düşenler biz de kalsın. Hizmetlerde düşen yok. Diğer mevzularda düşenler var. Ana başlıkları söyledim. Düşen veya aynı kalan mutlaka vardır." cevabını verdi.

"Memnuniyetinizi dostlarınıza, şikayetinizi bize bildirin." sözüne atıfta bulunan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

"Genel olarak kısa ve orta vadede Türkiye'nin geleceği hakkındaki algı olumluya dönmüş vaziyette ama henüz mutlak bir şekilde insanlar büyük bir ekseriyette geleceğin olumlu olacağını düşünür hale gelmemiş. Bu belki referandum süreci nedeniyle de olabilir. Bir kısım insanlar bekleme halinde. Normal şartlarda yüzde 50 civarında insan daha iyi olacağını düşünüyor. Diğer yüzde 50'nin yarısı aynı kalacak, yarısı da kötü olacak diyor."

"MHP ile yapacağımız işleri aleni yapıyoruz"

Binali Yıldırım, "Grup toplantısında bozkurt işareti yaptınız. Sürecin başından bu yana MHP ile ortak hareket ettiniz. Nasıl bir mesaj verdiniz. Bazı kişiler tarafından bu işaretiniz tartışıldı. Kürt oyları etkileyecek mi, Kürtlerin referanduma katılımını etkileyecek mi" sorusu üzerine, şu değerlendirmede bulundu:

"MHP ile yapacağımız işleri işaret dili kullanarak yapmıyoruz, aleni yapıyoruz. Başından beri anayasa değişikliği kararından uzlaşma içinde bir yola girdik. Bu bir sır değil, bütün kamuoyunun bilgisi dahilinde yürüyen bir mesele. Dolayısıyla, bu kampanya döneminde MHP ile ortak etkinlik yapma konusu şu anda karara bağlanmış bir şey değil. Şunu unutmamak lazım, MHP ayrı bir tüzel kişilik, ayrı bir parti, ayrı bir siyasi programı var. Bizim de ayrı bir siyasi programımız var ama burada bir hedef birliği var. Referanduma yönelik bir amaç birliği var dolayısıyla her iki partinin de söylemlerinin 'Evet' yönünde olması doğaldır. Buna uygun olarak da programları AK Parti olarak biz ayrı yapacağız, onlar ayrı yapacaklar. Belki süreç içerisinde bir iki programda, hangi formatta olacağını şu anda söyleyemem ama bir iki programda beraber olabiliriz. Bu da yine karşılıklı mutabakat çerçevesinde olacak ama prensipte kampanyayı her iki parti de ayrı sürdürecek. Bilinen bu şu anda."

Dünkü AK Parti Grup Toplantısı öncesinde kendisine, "Salonda işitme engelliler var. Onlara da bir mesaj verir misiniz?" denildiğini dile getiren Yıldırım, konuşması esnasında işitme engellilere de işaret diliyle "Tabii ki evet" mesajı verdiğini anımsattı. Yıldırım, bu sırada, salondaki bir izleyicinin bozkurt işareti yaptığına aktararak, şöyle devam etti:

"İzleyici, 'Biz ülkücüleri de unutmayın Sayın Başbakanım.' diye bağırınca, ben de ülkücülerin işaretini yaparak karşılık verdim. Hepsi o. Bunda yanlış bir şey var mı? Herkesin işaretini yaparız. Türkiye'nin bütün renkleri bizim için aynıdır. 80 milyonu kucaklayacağız derken bunda tek istisna olan terör örgütleridir. Bu ülkenin bölünmesini, parçalanmasını isteyen, bu ülke için kötü emelleri olanlar dışında herkesle beraber oluruz, birlikte oluruz. Yeter ki demokrasi içinde, ülkemizin birliği, beraberliği, kardeşliği, üniter yapısını özümsemiş, içselleştirmiş kim varsa onlarla bir oluruz, her türlü ortak çalışmayı da yapabiliriz."

"Vatandaş 'hayır' da verir, 'evet' de verir"

Başbakan Binali Yıldırım, "Başlangıçta, 'PKK, FETÖ ve diğerleri 'hayır' veriyor, 'hayır' verenler bölücüdür, vatan hainidir, teröristtir.' gibi söylemler vardı. Daha sonra bu söylem değişti. Söylemde değişiklik var mı" sorusu üzerine, başından beri söylemde bir değişiklik olmadığını vurguladı.

Konuşmalarının yalnız bir kısmının alındığına dikkati çeken Yıldırım, "Benim dediğim şu; Bölücü örgütler 'hayır' kampanyası yapıyor, CHP de bu kafileye katılarak onları sevindirmesin. İlk söyleme şeklim bu. Yoksa vatandaş 'hayır' da verir, 'evet' de verir, canı ne isterse onu yapar. Vatandaşın ne vereceğine biz karar verecek değiliz ki zaten öyle bir imkan olsa referandum olmazdı. Demokrasinin en güzel tarafı, en son kararı vatandaşın vermesi. Biz vekiller olarak vatandaşın önüne teklifi götürdük, bize verilen görev bununla sınırlı. Bundan sonrası seçmenin, vatandaşın işi. Burada adil olmak lazım." açıklamasını yaptı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Evet çıkarsa ülke bölünür." sözünü değerlendiren Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Ben de 'evet çıkmazsa ülke bölünür.' dedim, kıyameti koparttı. Burada maalesef böyle bir çifte standart oluyor. Benim söylememin de sebebi şuydu; Ülke daha güçlenecek, dolayısıyla birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi çok daha kolay temin edeceğiz, daha kucaklayıcı olacağız. Cumhurbaşkanı yüzde 50 artı 1 oyla seçileceği için temsilde adalet daha yüksek olacak, istikrar sürekli olacak. Bunları anlattıktan sonra bunun olmaması halinde Türkiye'nin bölünme riski vardır dedim. Ama bunu her gün tersinden Sayın Kılıçdaroğlu söylüyor, 'Evet çıkarsa ülke bölünür.' Çıksa da çıkmasa da bu ülkeye bir şey olmaz. Türkiye bölünmez, Türkiye'yi bölmeye kalkanlar boyunun ölçüsünü aldı, bundan sonra da almaya devam edecek. Bizim milletimize güvenmemiz lazım. En büyük tehlike 15 Temmuz'du, 15 Temmuz'da da bu milletin neler yapabileceğini hep birlikte gördük. Genciyle yaşlısıyla kadın ihtiyar demeden herkes meydanlara indi ve alçaklara karşı göğsünü siper etti, hayatlarını ortaya koydu. şehitlerimiz, gazilerimiz var ama bayrağımızı yere düşürmedik, alçakları sevindirmedik."

Kardak kayalıkları ve FETÖ'cü askerlerin iadesi konusunda Yunan makamlarından gelen açıklamalarla ilgili sorular üzerine Yıldırım, "Yunanistan da bizim komşumuz, yani arkadaşınızı seçersiniz de komşunuzu seçme şansı yok." dedi. Yıldırım, komşuyla iyi geçinmenin esas olduğunu, ancak bunun taviz vermek anlamına gelmeyeceğini söyledi.

Yıldırım, hem Yunanistan hem de diğer Avrupa ülkeleri için Türkiye'nin iyi bir siyaset malzemesi olduğuna dikkati çekerek, "Birbirimizin hukukuna riayet etmemiz lazım." ifadesini kullandı.

Hiçbir ülkenin kendi iç siyasetini Türkiye üzerinden yürütmemesini isteyen Yıldırım "Yunanistan, adalar konusu, Ege Denizi'ndeki hatlar konusunda bizim duruşumuz çok nettir. En ufak bir geri adım olmaz, tahriklere, kışkırtmalara da pabuç bırakmayız. Az laf çok iş var, bizim anlayışımız bu." diye konuştu.

KHK'larla yapılan görevden almalar

KHK'larla yapılan görevden alınanların mağdur olduklarına yönelik değerlendirmeler bulunduğunun hatırlatılması üzerine Başbakan Yıldırım, KHK'ların FETÖ ve bölücü terör örgütü olmak üzeri iki boyutu bulunduğunu anlattı.

"Bunun dışında bir üçüncü şık yok." diyen Yıldırım, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Oradaki suçlanma, kişinin bir irdelenip ortaya çıkarılması lazım. Bu yapılmadan, bu dediğiniz tarzda bir yola girersek o zaman bu mücadele topyekun sorgulanmaya başlanır. Ne kadar irtibatı var, ne kadar işin içinde, ne kadar değil, bunların ortaya çıkması lazım. İşin göbeğinde olan bir kişiyle hasbelkader bir işin içine dahil olmuş bilmeyerek, bunu birbirinden ayırt etmeden bu dediğiniz tarzda bir mağduriyet giderme sürecini başlatmak doğru değil. Bu, mücadelenin etkinliği bakımından sorgulanmaya başlaması bakımından doğru bulmuyoruz ama bunun da uzun sürmemesi lazım."

"Beka meselemiz"

Başbakan Yıldırım, medya temsilcilerinin, "Olası Rakka operasyonunun 16 Nisan'da yapılacak halk oylamasına yakın bir tarihe denk getirileceğine yönelik bazı iddialar bulunduğunu" belirtmesi üzerine, "Bu irtibatı kurmak doğru değil, bizim böyle bir planımız yok." dedi.

"Rakka işi bizden çıkan bir iş değil." ifadesini kullanan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"ABD burada YPG ve PYD ile operasyon yapmak istiyor, biz buna engel olmaya çalışıyoruz ve bunun doğru bir iş olmadığını savunuyoruz. Bu bizim beka meselemiz. Yani bu PKK’ya güç vermek, PKK’yı güçlendirmek, palazlandırmak anlamına gelir. Onun için biz buna razı değiliz ve en yüksek perdeden bunun karşısında duruyoruz. Onun bu süreçle çakışmış olması tamamen tesadüftür. Bizim böyle bir düşüncemiz yok. Bunu bir referandum, seçim, siyasetin ötesinde bir milli mesele olarak görüyoruz. Bab’da uyguladığımız yöntemi orada da uygulayabiliriz dedik. ‘Siz, sadece milisleri mi vereceksiniz ne yapacaksınız, siz ne yapacaksınız onu yapacağız’ dedik. Onlar, Amerikan askeri de var eğitiyorlar, operasyonlara bilfiil katılmıyorlar ama eğitiyorlar, lojistik destek veriyorlar ama katılma ihtimalleri de gözden uzak değil. Onlar hangi katkıyı veriyorsa biz de aynı katkıyı veririz, dediğimiz budur."

Mitingler Kahramankazan'dan başlayacak

Binali Yıldırım, halk oylaması sürecinde tanıtım kampanyasını Cumartesi günü Ankara'da başlatacaklarını aktararak, vatandaşlarla ilk buluşmanın ise pazar günü Kahramankazan'dan başlatılacağını açıkladı. Cumartesi günü kampanyayla ilgili görsellerin, şarkıların da tanıtılacağını anlatan Yıldırım, "O gün onlar çıkakacak, sürprizler bizde kalsın." diye konuştu.

Vatandaşlarla sohbet ederek, dertleşerek, onlara yakın olmayı tercih ettiğine işaret eden Yıldırım, kendisine halk oylaması ile ilgili değil ihtiyaçlarla ilgili taleplerin aktarıldığını söyledi. Yıldırım, "Vatandaş günlük, kısa vadeli ihtiyaçlarını halletmenin yoluna bakar. Devletin bu yetkilileri, siyasetçiler hele hele başbakanı geldiyse fırsatı öyle soyut mevzularla harcamak istemez." açıklamasında bulundu.

Almanya'da, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) camilerinde görevli bazı imamlara yöneltilen casusluk suçlamalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin duyduğu rahatsızlığı Münih'teki Güvenlik Konferansı sırasında Almanya Başbakanı Angela Merkel'e ilettiğini aktardı. Münferit bazı olayların yaşanabileceğini kaydeden Yıldırım, DİTİB'in Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kontrolünde bir kuruluş olduğunu hatırlattı. Yıldırım, "İstihbarat toplama gibi bir rolü olmadığı gibi DİTİB, Avrupa’nın, dini hizmetlerin doğru öğretilmesi bakımından en büyük güvencesidir. DİTİB olmasa Selefilik, El Kaide, DEAŞ, Nusra gibi aşırı akımlar alır başını gider ve ondan sonra Avrupa bununla başa çıkamaz." ifadelerini kullandı.