Hülya Avşar Cumhuriyeti, Nihat Doğan Cumhuriyeti

Ahmet Koyuncu yazdı

Hülya Avşar Cumhuriyeti, Nihat Doğan Cumhuriyeti

Nihat Doğan… O sadece türkücü değildir. Onun birkaç kuru gürültüden ibaret olduğunu zannediyorsanız, yanılırsınız. Hatta, artık bittiğini, döneminin geçtiğini düşünüyorsanız, bir kez daha yanılırsınız. Tıpkı her seçim akşamı sandıklar açıldığında, yanıldığınız gibi

NİHAT DOĞAN, SAYMAKLA BİTMEZ...

Nihat Doğan, bu ülkenin taşıdır, toprağıdır, hatta sosyolojik hamurudur. Ne kadar görmeseniz de, görmek istemeseniz de başa çıkamazsınız… Günah keçisi bile yapsanız, o yeniden küllerinden doğar… Etrafınıza dikkatli bakın… Nihat Doğan evlerimizin içindedir, sokaktadır, metroda ve dolmuştadır, okuldadır, hatta sandık başındadır. Ne kadar bu gerçekten kaçsak da, nefret etsek de, aşağılasak da, o gerçekte bizdir.

Aslında Nihat Doğan; köyden şehre gelen insanların varoş kokusudur, kaldırıma sümkürülmüş balgamıdır, kemerinin üstünden görünen pijamasıdır, hatta camide çaldırdığı ayakkabısıdır.

Otobüse binerken birbirini tepeleyendir Nihat Doğan… Uçakta poşetlerini üst bagaja sığdırmak için yumruğu ile itendir… Devletin toprağına kaçak gecekonduyu dikip, her seçimde bir kat daha çıkandır. Cuma günleri sokakları kapatacak kadar camileri dolduran, ama fırsatını bulunca cukkasını da dolduran bir göz açıklığıdır…

Yani, zenginin malı ile çenesi yorulan züğürttür Nihat Doğan… Markalı arabalara ve kıyafetlere kavuştuğunda kendisini insan zannedendir… Kıroyum, ama para bendedir anlayışıdır, hatta tavana yapıştırılan çiğ köftedir. Bir yetmişlik devirdim diye övünendir.

Hatta diskodur, pavyondur, Türkü bardır. Hani düğünlerimiz, Mevlüt ve Kur’an okunması ile başlar, ama dansöz ve gece rakı ile sürer ya… İşte bu nedenle Nihat Doğan, düğünlerimizin halay başıdır. Yani saymakla bitmez. Nihat Doğan bizdir.

Dedim ya, Varoşların Kralı’dır. Memleketimizin Koyunu’dur. Ayrıca her Türk erkeği gibi futbol teknik direktörüdür(!). Büyükderespor maçında teknik direktör olarak sahaya bile çıkmıştır. Antrenörlük eğitimi ve diploması ise meçhuldür.

Hayatında koleje gitmemiştir, ama Survivor’da kolej havasından bahseder. Hayatını spora adamış olan sporcuların, hayatını türkülere adamış olan bir kardeşine yenilmeyi hazmetmeyi öğreneceklerini söyler. Kendisini şu cümleler ile anlatır:

"Nihat Doğan olmak zordur. Tüm ada ile yarışırsın. Nihat Doğan olmamak daha zordur. Nihat Doğan ile yarışırsın".

Sürekli olarak kendisi ile ilgili algı operasyonlarından yakınır. En önemlisi, inci dolu sözleri ağzından dökülür. Rakiplerinin yürüdüğü yollarda onun ayak izlerinin olduğunu anlatır. Bir oyun kazanır. Efsane geri döndü, çığlıklar atar. Kendisini küçük balık olarak görenlere, bu gün pirana olduğumu ispatladım, der.

Ona, kazanamayacağını bile bile Survivor’a neden geldin, diye sorulur. Yanıt:

- Sen öleceğini bile bile neden yaşıyorsun?

Aslında söylediği cümle hayatın en büyük çelişkisidir. Herkes öleceğini bilir, ama hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar. Biz psikolojide buna libido deriz. Yani, yaşam enerjisi… Aslında bu sözü ile hayatı ümüğünden yakalar.

ACILARIN TOPLUMUNDA ACILARIN ÇOCUĞU OLMAK

Ona bir de halkın gözü ile bakalım… Nihat Doğan yokluktan gelmiş yetim bir çocuktur. O da Küçük Emrah gibi, babasını çocukluk yaşlarında kaybetmiştir. Onun da yetim büyüdüğünü tüm Türkiye bilir, ona taa içinden acır ve bağrına basar.

Hiç düşündünüz mü? Türk halkı neden Küçük Emrah’ı çok sevmiştir?

Çünkü Türk halkı da onun gibi öksüz ve yetimdir. Atatürk öldükten sonra Türk halkı da babasız kalmıştır. Köy enstitüleri kapatılmış, toprak reformu yapılamamıştır. Cahil kalmış ve birey olamamıştır. Askeri darbeler ve TÜSİAD zenginlerinin müdahaleleri ile büyümemiş, olgunlaşmamıştır. Türk insanı da, demokrasisi de küçük kalmıştır.

Aslında Küçük Emrah, acıların toplumunda acıların çocuğudur. Anadolu insanı ise, ya Zavallı’dırlar ya da Boynu Bükükler’dirler. Hatırlayın, Küçük Emrah’ın her filmde ailesi kötü yola düşürülür ya; Anadolu insanı da köyden şehre göç ile kötü yola düşürülmüştür. Yaşadığı anomi süreci onu çürütmüş ve insanlığını kaybettirmiştir.

Hatta Küçük Emrah’tan sonra Küçük İbo, Küçük Onur, Küçük Ceylan gibi çocuk şarkıcılar çıkmış, ama hepsi büyümüştür. Halk onların büyüdüğünü kabul etmiştir. Ama Emrah’ın büyüdüğünü ise hala kabul etmemiştir. Gidin köylere, varoşlara… Emrah, hala Küçük Emrah’tır ve kalplerinin bir köşesinde, hala tahtında oturmaktadır.

İşte Nihat Doğan da o acıların çocuklarındandır. Orhan Gencebay’ın "Çıkmaz sokaktayım yolumu bulamadım" diye anlattığı; yolunu kaybeden ve bireyleri çözülen bir toplumun dibinden gelendir. Bir ağaç misali kuruduğunu, tutulmazsa kollarından düşerim şimdi diyen Sn. İbrahim Tatlıses’in düşe kalka yokuşunu çıkan, ama elinden tutanı olmayanıdır.

BİR HALKIN DİBE VURUŞUDUR...

Çünkü 1950’lerden sonra NATO’ya giren Türkiye, eksenini kaybetmiş ve Anadolu halkı çürümeye bırakılmamıştır. 1960 ve 70’leri hatırlayın. Sadece toplum yolunu kaybetmiyordu, aynı zamanda Atatürk’ün Cumhuriyet’i de yolunu kaybediyordu. Daha 50 yılını tamamlamış olan Cumhuriyet çınarı, asırlık bir çınara dönüşemeden, baharı solmadan çürüyordu.

Aslında arabesk, Anadolu insanının çürüdüğünü, Cumhuriyet’in yıkılışını anlatan bir ağıttı. O yıllarda gerçekte çürüyen ve kollarından tutulmasını isteyen, yalnızım dostlarım diye çığlıklar atan Atatürk’ün Cumhuriyet’i değil miydi?

İşte bu nedenle eğitimsiz ve topraksız bırakılmış bir halkın bilinçsiz çırpınışı ve dibe vuruşudur Nihat Doğan. Sadece adamın dibi değil, Atatürk Cumhuriyeti’nin de dibidir.

Dikkat edin. Türk halkı onun ne çıkardığı kasetleri bilir, ne de söylediği türküleri hatırlar. Ekranda kalabilmek için verdiği mücadele hatırlanır. Bir de söylediği sözler, döktüğü inciler… İşte bu da reyting alır.

Hatta Survivor’da yarışan Nihat Doğan değil, Türk halkının kendisi olduğu unutulmaması gereken bir gerçektir. Gidin varoşlara sorun… Hala Survivor 2011’de Nihat Doğan’ın hakkının yendiğini iddia ederler ve onu "mağdur" olarak görürler.

Çünkü Ali Rıza Binboğa’yı, Eurovision seçmelerinde birinci yapanların temsilcisidir Nihat Doğan… Derya Büyükuncu ise, Semiha Yankı’yı allem kallem edip Eurovision finallerine gönderen elitlerin temsilcisi… Bu nedenle Derya Büyükuncu’nun halk oylamasında Nihat Doğan’ı geçmesini, Türk halkının ancak pabuçlarına anlatabilirsiniz.

HÜLYA AVŞAR CUMHURİYETİ… NİHAT DOĞAN CUMHURİYETİ…

Hatta bir dönem Seda Sayan ile aşk yaşadığı iddiaları vardır. İşte bu ilişki ile Türk insanının gönlünde zirveye yerleşmiştir. Nihat Doğan gibi halkın özdeşim kurduğu bir kişinin yaşadığı bu ilişki, insanlara kendisi yaşamış kadar mutluluk vermiştir.

Bana inanmakta zorlanabilirsiniz. Varoşlara ve toplu konutlara gidin, ne demek istediğimi anlarsınız. Sokaklara bakın. Her gün kapınızın önünden yüzlerce Hülya Avşar geçer, yüzlerce Erman Toroğlu, yüzlerce Acun Ilıcalı… Mehmet Ali Erbil’inden, Fatih Terim’ine, hatta siyasetin tepesindeki şahsa kadar… En önemlisi binlerce Nihat Doğan geçer…

Çünkü bu insanların halkta bir karşılığı vardır ki; siyasette oy alırlar, medyada ise reyting… Daha birkaç gün önce Hülya Avşar, Mehmet Aslantuğ’a ne dedi?

"Erkek çalışmalı. Kadın özgürlüğünü kısıtlamadan çocuğunu büyütmeli ve kocasını karşılamalı". İşte bu düşünceler vasat bir Türk kadınının düşüncesinden başka ne olabilir ki? İşte bu nedenle Sn. Avşar, o vasat çoğunluktan alkış alır ve 35 yıldır ünlü kalır.

İşte halk budur… Kendimizi kandırmayalım. Yaşadığımız bu ülke, artık Hülya Avşar Cumhuriyeti’dir, Nihat Doğan Cumhuriyeti’dir. Başöğretmen ise Atatürk değil, son 35 yıldır Hülya Avşar’dır. İşte bunun için de halkı suçlamamak gereklidir. Atatürk öldükten sonra ne verdik ki, bu gün onların Nihat Doğan ya da Hülya Avşar olmamasını bekliyoruz?

SURVİVOR’DAKİ ÖTEKİLEŞTİRME

Survivor’a dikkatli bakın… Hem Nihat Doğan’ın, hem de çoban Cumali’nin ötekileştirildiğini görürsünüz… İşte bu nedenle o kişilerin ben de varım mücadelesi reyting alır. Çünkü köylerde, varoşlarda ve toplu konutlarda ben de varım diye sesini duyurmak isteyenlerin milyonların sesidir onlar…

Tartıştığı Merve Hanım ona, sen geride kal, der. Nihat Doğan ise Merve Hanım’a sen kimsin, diye çıkışır. Sonra ekranlara haykırır:

"Ben sinek ikili değilim. Ben gazoz kapağı değilim". Haklıdır da… Çünkü o, neredeyse 50 yıl boyunca sinek ikili yerine ya da gazoz kapağı yerine konulmuş, dibe vurmuş bir halkın çığlığıdır. Bu gün ise Survivor’da, "Ben insan değil miyim" anlayışının mücadelesini yaparlar. İşte bu nedenle de, o mücadelenin içinde büyümüş olan vasat çoğunluktan da reyting alırlar.

SON GÜNAH KEÇİSİ NİHAT DOĞAN

Oysa daha iki yıl önce, Nihat Doğan bir günah keçisiydi. Özgecan Arslan cinayeti sonrası, öyle bir tweet atmış ki; neredeyse tüm Türkiye’yi onun başına yıkmışlardı. Tüm Türkiye, ülkemizdeki şiddetin, daha doğrusu kadına yönelik şiddetin ana nedenlerini bırakmış ve adeta Nihat Doğan’ın linçine odaklanmıştı.

Oysa bu tweet öncesinde her kanal neredeyse onunla yatıyor ve onunla kalkıyordu. Her programa o davet ediliyordu. Hatta Survivor’da Pascal Nouma-Nihat Doğan düellosuna hazırlanırken, yaptığı gaf sonrasında tüm kapılar suratına kapanmıştı.

Aslında günah keçisi kavramı insanlık tarihi kadar eskidir. Aslında toplum bütünüyle suçludur, günahkardır ve bu günahlardan kurtulmaya ihtiyacı vardır. Bu nedenle bir keçi seçilir ve tüm günahlar ona aktarılarak, arınma sağlanır. Eski Ahit’ te herkesin günahını yüklenen ve çöle salınan bir keçi vardır ya… Her olayın ve günahın da bir keçisi vardır. (1,2).

Örneğin Türk toplumunda ise siyasetteki kronik günah keçisi CHP ve Sol, futbolda ki kronik günah keçileri ise hakemler ve teknik direktörlerdir. Ama son günah keçisi ise, Nihat Doğan’dır. Toplum mimesis ile öğrendiği bir davranışı tekrarlamış. İlahlar istemiş, Nihat Doğan keçisi kurban edilmiştir.

Oysa Günah Keçisi sayesinde gerçek suçlular gizlenmiş ve uzlaşmayı engelleyen faktörler ortadan kaldırılmıştır (1,2). Ama düzen aynen devam etmiştir. Siyasetçiler yine şiddete özendirici konuşmalarını sürdürmüş. Sporcular, teknik direktörler, medya, gazeteciler ve sporu yönetenlere hiç dokunulmamıştır.

Çünkü suçlu güçlüdür ve onların gücü devam etmiştir.

Ama sırtını halka dayamış olan Nihat Doğan ise, günah keçisi gömleğini yırtıp atmıştır. Çünkü medya patronlarının reyting için ona ihtiyacı vardır.

Şu an Survivor’da ki Nihat Doğan performansını boş verin… Şu bir gerçek ki; Nihat Doğan halktır, çoğunluktur.

Halk, asla kendisinden vazgeçmez.

Ahmet Koyuncu

Odatv.com

Kaynakça:

1. DUMAN, M. A. Antik Yunan Retoriği’nin Çöküş Zanlısı Olarak Hatip Demetrios Yahut Antik Zamanların Son Günah Keçisi. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 9, Mart 2015, s. 634-648

2. Öztürk, N. (2002). İlahi Dinlerde Yemin, Keffaret ve Kurban. Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 13(13).

Hülya Avşar Cumhuriyeti, Nihat Doğan Cumhuriyeti - Resim : 1

Ahmet Koyuncu odatv arşiv