Üniversitelerdeki çöküşün perde arkası

Ahmet Baldan yazdı

Üniversitelerdeki çöküşün perde arkası

Ülkenin bilimsel kurumlarını incelerken tarihsel süreç içerisinde Osmanlı ve Türkiye’nin; ekonomik, sosyo-politik, askeri/sivil yapısı, eğitim kurumları, sosyo-ekonomik yapısı, üretim yapısı, Avrupa devletleri ile olan ilişkisi, kültürel yapısı, dini kurumları gibi çok karmaşık devlet/sivil kurumlarının örgütlenmesinin ve yapısının da çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Osmanlı’da bilimin/felsefenin/rasyonalizmin dışlanması ve dinsel dogmaların hakim olmasının nasıl koskoca imparatorluğun, çok hızlı bir şekilde/katastrofik olarak yok olma sürecine girdiğini anlatabilmek amacıyla İkinci Viyana Kuşatmasında İmparatorluğun zirveden nasıl yüz yıl içerisinde yarı sömürge durumuna düştüğünü göstermek için 18. ve 19. Yüzyıllardaki birkaç kritik savaşları özetleyip, bilimin/rasyonalizmin/pozitif bilimlerinin dışlanmasının nasıl koskoca imparatorluğu yok olma sürecine soktuğunu analiz etmeye çalışacağım ; Bu kritik savaşlar şunlardır: II. Viyana Kuşatması(1683), Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları(1683-1699), Çeşme Limanı Muharebesi(1770), Navarin’de Osmanlı Donanmasına yapılan baskın(1827).

OSMANLININ FELAKET YILLARI: AYDINLAMADAN VE RASYONALİZMDEN GEÇEMEYEN BİR TOPLUMUN YÜREKLER ACISI HALİ

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusunun İkinci Viyana Kuşatması (1683) bozgunundan hemen sonra Osmanlı, Kutsal İttifak savaşları(1683-1699) saldırısına maruz kalmıştır; felaket yılları olarak anılan bu savaşlarda Osmanlı ağır yenilgilere uğramış ve yapılan Karlofça anlaşmasıyla(1699 yılında) birlikte duraklamaya ve hızla gerilemeye sürecine girmiştir. Ancak tüm bu savaşlarda o zamanki Avrupa güçleri saldırmaya devam ederek Osmanlı, 18. ve 19. Yüzyıllarda çok daha büyük felaketlere ve yıkımlara maruz kalmıştır. Daha açık bir deyişle, Osmanlı İmparatorluğunun İkinci Viyana Kuşatmasındaki başarısızlığı/yenilgisinden cesaret alan bir takım Avrupa devletleri, Papalığın yönlendirmesiyle Kutsal İttifak adı altında birleşerek Osmanlı’nın egemenliği altındaki Macaristan, Ukrayna ve Dalmaçya bölgesinde hakimiyet kurmuşlardır; bu savaşlar sonucu Macaristan’nın Karlofça kasabasında yapılan Karlofça anlaşmasından sonra Osmanlı, 326.000 km2 toprak kaybetmiş ve Osmanlı’nın Balkanlar’daki hakimiyeti de tehlikeye girmiştir.

Osmanlı’nın Felaket Yılları olarak adlandırdığı Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşlarındaki yıkım ve gerileme durdurulamayıp Karlofça Antlaşmasından hemen bir yıl sonra, Çarlık Rusya’sının 1770 yılında Osmanlı Donanmasına yaptığı Çeşme Limanı Baskını, denizcilik ve eğitim tarihi açısından bir yüzkarasıdır çünkü Kaptan-ı Derya Hüsamettin Paşa, Rusların Baltık Denizinden Akdeniz’e ve Çeşme Limanına gelebileceğini bilmeyecek kadar coğrafya bilgisinden yoksundu; açıkçası o zamanlar Osmanlı ne coğrafya bilgisine ne de denizcilik eğitimi verecek okullara sahipti. Buna karşılık, bu donanma baskınını yapan Çarlık Rusya’sında o zaman yedi adet denizcilik okulu mevcuttu. Osmanlı’da ise ilk denizcilik okulu bu baskından sonra, 1773(Bu günkü İTÜ’nün başlangıcı) tarihinde Mühendis-i Bahr-i Hümayun (İmparatorluk Deniz Mühendishanesi) adı altında açılabilmiştir. Mühendis-i Bahr-i Hümayun (İmparatorluk Deniz Mühendishanesi), gemi inşaatı ve deniz haritalarının yapılması konularında uzman personel yetiştiriyordu. Haliç Tersanesinde yer alan okulun kurucusu bir Macar soylusu olan Baron de Tott’du. İTÜ ve Deniz Harp Okulu, bu kurumun içinden ayrılarak eğitime devam etmiştir.

Burada açık seçik görüldüğü gibi, denizcilik eğitiminin ve coğrafya bilgisinin olmamasının nelere mal olduğu çok acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Oysa Türklerin Anadolu’ya geldikten sonra kurdukları ilk donanma ise 11. yüzyıldadır. Ruslar ise ilk donanmasını 1696’da kurmuşlar ve ilk denizcilik okulunu 1698’de açmışlardır. Çarlık Rusya’sının Çeşme Limanı baskınında 5 bin Osmanlı askeri ölmüş ve donanma yok edilmiştir. Dört yıl kadar önce, St. Petersburg’da dünyaca ünlü Hermitage Müzesinde, Çarlık Rusya’sı donanmasının Çeşme Limanı Baskınında yok ettiği Osmanlı Donanmasının yakılması ile ilgili dev boyutlu yağlı boya tabloyu gördüğümde üzülmüştüm.

RUMLARI TÜRKLERE KARŞI KIŞKIRTMIŞLARDIR

Osmanlı’nın art arda gelen yıkımlarda başka bir kritik gelişme ise, Navarin baskınıdır; 20 Ekim 1827 tarihinde, Fransa-İngiltere- Rusya müttefik filolarının, Navarin’deki Osmanlı-Mısır donanmasına baskınıdır. Avrupa’nın egemen güçleri haline gelen bu devletler, Osmanlı’yı bölüp, parçalayıp, yıkmak için, diğer Hristiyan ahali gibi Osmanlı vatandaşı olan Rumları; Türklere karşı kışkırtmışlardır, aynen şu anda günümüz Türkiye’sinde de etnik/mezhep/tarikat kışkırtıcılığının yapıldığı gibi egemen devletler tarafından… Navarin baskını sonucunda, kabaca 400 yıl kadar Osmanlı egemenliğinde kalan Yunanistan’ın bağımsız bir devlet olarak 1830 yılında bağımsızlığını kazanmasıdır. Bu baskın saldırısı sonucu 3’ü kalyon, 57 Osmanlı gemisi batırıldı ve 6000 denizci kayboldu.

Emekli Amiral Cem Gündüz’ün belirttiği gibi, Osmanlının bilgisizliği, bilimi dışlaması, tecrübesizliği ve öngörüsüzlüğü baskını davetiye çıkarmıştır; Navarin baskını sırasında donanmanın başında eğitimsiz amiraller vardı. Ayrıca, Navarin Baskınından 22 yıl önce Trafalgar deniz zaferinin sarhoşluğundaki, dönemin okyanuslar hâkimi İngiltere’nin baskın geleneğinin Navarin’de tekrar edileceğini öngörememiştir; Trafalgar deniz savaşı, 21 Ekim 1805 yılında İngiliz Donanması ile Fransız-İspanyol donanmaları arasında İspanya’nın güneyindeki Trafalgar burnunun batısında gerçekleşen muharebe olup İngiliz donanmasının kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. Navarin baskınında Osmanlı donanması yok edilince, bu baskından 3 yıl sonra ise baskın saldırısında yer alan Fransa, Cezayir’i Osmanlı’dan kopardı ve işgal etti.

BİR ÜLKEDE BİLİMİN, FELSEFENİN VE RASYONALİZMİN DIŞLANMASININ NELERE MAL OLDUĞU

Bu savaşlardan şu sonuç çıkmaktadır; eğitim sistemi çökmüş, pozitif bilimleri/felsefeyi dışlamış, aydınlanmadan geçmemiş, arkaik yapıdaki Osmanlı’nın Avrupa devletleri karşısında her konuda başarısız kalması kaçınılmazdı. Daha sonraki tüm gelişmeler bu katastrofik çöküşü durduramamış ve Osmanlı yıkılmıştır. Osmanlı’nın denizlerdeki hakimiyetinin yok olma sürecinde açıkça görüldüğü gibi, bir ülkenin varlığını devam ettirebilmesi, denizlerdeki hakimiyetiyle yakından ilişkilidir. Bu nedenledir ki, emperyal güçlerin maşası olan FETÖ tarikatı müritleri, üniversitelerdeki yıkım saldırılarıyla birlikte, en büyük yıkımını/düşmanlıklarını Deniz Kuvvetlerinin yetişmiş insan gücü beynini yok etme ve felç etme üzerine kurgulamışlardır, Atlantik ötesinden aldıkları emirlerle, böylece Ege Denizinde ve Doğu Akdeniz’de ülkenin yaşamsal çıkarları tehlikeye girmiştir bu FETÖ tarikatının ölümcül darbeleriyle...

Daha üç beş yıl öncesine kadar FETÖ tarikatı müritlerinin, iç ve dış odaklar tarafından nasıl şişirildiğini, nasıl “melek gibi” insanlar olduklarını, süper eğitimli insanlar olduklarını, çok zeki insanlar olduklarını, yurtsever olduklarını, insanlara “hizmetten” başka hiçbir amaçlarının olmadığı dezinformasyonu pompalandığı tezgahlanmıştı; Daha sonra her şey açıkça ortaya çıktı ki, tüm bunların yalan olduğu, yaptıkları sınavların ve eğitimin çalıp çırpma olduğu, Atlantik ötesi tezgah/komplo olduğu ortaya çıktı.

Buradan apaçık görüldüğü gibi, aydınlanmadan/rasyonalizmden geçmemiş toplumların çeşitli yalanlarla kolaylıkla kandırılabildiği, mankurtlaştırılabildiği görülmüştür. Osmanlının son 150 yılında görüldüğü gibi, düşman bir ülkeye; sosyolojik, tarihsel, dinsel, en zayıf/en hassas halkası olan ırk/soy/mezhep/tarikat gibi “kutsal” değerleri kullanarak çökertmişlerdir, aydınlanmadan/rasyonalizmden geçmemiş, uluslaşamamış, ulus bilinci olmayan ülkeleri… Özellikle, egemen devletlerin müdahalesi ve askeri darbeler nedeniyle, son kırk yıldır Türkiye’de yaşanan bu kaos/kafa karışıklığı, insanların kolaylıkla tarikatların kontrolüne geçmesi; aydınlanmadan/rasyonalizmden/pozitif bilimlerden geçememiş, yoksul bırakılmış, gelir dağılımı bozulmuş, devletin sosyal devlet olma özelliğini tümden kaybetmiş, cahil bırakılmış/irrasyonel toplumlar, insanlar nedeniyledir… 1980 Amerikancı askeri darbesinin esas amacı, üniversiteleri felç ederek, tarikatların kontrolüne/cehaletin kontrolüne geçmesini sağlayarak, biatçı, sorgulamayan, düşünmeyen, irrasyonel nesiller yetiştirilerek, tüm bu yukarıda belirtilen amaçlara ulaşılmıştır ülkede…

SON ON YILDA ÇÖKÜŞ HIZLANDI

Buradan açıkça görülüyor ki, bu tür çağdışı, gerici, ulus bilinci olmayan, ümmetçi, Türk düşmanı, Atatürk düşmanı, Arapçı, totaliter, tektipçi, çağdışı, dinsel dogmatik tüm tarikatların (Radikal Siyasal İslamcıların) ne kadar tehlikeli olabilecekleri FETÖ tarikatından apaçık ortaya çıkmıştır. Bir ülkenin eğitim sistemini çökertirseniz, o ülkenin emperyal güçler tarafından kontrol edilmesi çok kolaylaşır. Zaten Türkiye’deki eğitim sistemi, gerici 12 Eylül 1980 Amerikancı faşist darbe ile çökertildiği için, yine bu cuntanın üniversitelere (bilime/rasyonalizme/felsefeye) büyük düşmanlıkla uygulamaya koydukları YÖK yasasıyla üniversiteler tamamen çökmüş, dinsel dogmatiklerin, radikal Siyasal İslamcı FETÖ’cülerin kontrolüne geçmiştir.

Son on yılda ise çöküş iyice hızlandığı için, üniversitelerde tüm göstergeler tamamen skolastik ortaçağ zihniyetine dönüştürüldüğü görülmektedir; sahte yayıncılıkta utanç verici bir şekilde dünya üçüncülüğüne “yükselmesi” işin iyice çığırından çıktığını ve alarm zilleri çaldığının göstergesidir. Eğer eğitim sistemi ve üniversiteler, 21. Yüzyıldaki anlayışa uygun olarak gecikmeden yeniden yapılandırılmazsa, bilim/felsefe/pozitif bilimler hakim duruma getirilmezse, ülkedeki kriz/kaos daha da derinleşerek artacaktır, içinden çıkılmaz duruma dönüşecek ve kaçınılmaz olarak geri dönülemeyecek derecede felç olup her şey çökecektir ne yazık ki… Eğitimin ve üniversitelerin tekrar çağdaş, bilimsel, pozitif bilimleri önceleyen ve rasyonel yapıya büründürülmesinin ne kadar zor olduğunun farkındayım çünkü son 40 yıldır ulus bilinci çökertilmiş, Arap hayranlığında zirveye çıkmış bir toplumda bunları başarmak mucize olacaktır. Benden ilgililere hatırlatması!

Prof. Dr. Ahmet Baldan

Odatv.com

Üniversitelerdeki çöküşün perde arkası - Resim : 1

Ahmet Baldan üniversiteler arşiv