Gündem

Ahmet Altan: Önümdeki birkaç yıl için arkamdaki onlarca yılı korkaklık ederek çöpe atacak biri değilim

"Bugünkü adalet sisteminden bir talebim yok. Bütün yargıçlar gibi siz de kendi kararlarınızla yargılanacaksınız"

22 Haziran 2017 12:05

Gazeteci yazar Ahmet Altan, kardeşi Prof. Mehmet Altan ile gazeteci Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 17 sanıklı "15 Temmuz darbe girişimine iştirak" iddiası öne sürülen davada iddianameye karşı görüşlerini açıkladı. Duruşmaya, yarın (23 Haziran) saat 10.00'da tekrar toplanmak üzere ara verildi.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan duruşmada Ahmet Altan, iddianameye hazırlayan Savcı Can Tuncay'a ağır eleştiriler yöneltti. İddianamedeki suçlamaların hiçbir kanıta dayanmadığını vurgulayan Altan, “Zaten bu savcı hukukun ırzına geçmeyi öyle bir alışkanlık hâline getirmiş ki bizim iddianame hukuk pornosuna dönmüş” dedi.

Altan, gözaltına alınma sebebi olan “subliminal darbe mesajı verdi” iddiası için de “Subliminal mesaj, gerekçesi bütün dünyayı güldürüp alay konusu olunca hokkabaz topu gibi birden ortadan kayboluyor. Sanki savcı hiç bunu ileri sürmemiş, sanki biz 12 gün nezarethanede bu iddiayla tutulmamışız gibi subliminal lafı unutuluyor. 'Subliminal' lafı yerine sahneye 'siz darbeyi biliyordunuz' iddiası çıkıyor. Savcının saçmalıklar tiyatrosunun yeni aktörü bu” diye konuştu.

Ahmet Altan, Taraf gazetesinde yayımlanan ‘Balyoz’ haberleri için “Bugün korkak ve çıkarcı gazetecilerin AKP’ye yaranmaya çalışması gibi o gün de korkak ve çıkarcı gazeteciler generallere yaranmaya çalışıyorlardı. Eğer benim yayımladığım Balyoz haberlerinin benzerlerini daha önce yayımlama cesaretini göstermiş olsalardı bu ülke böyle bir darbe çöplüğüne dönmezdi” ifadelerini kullandı.

Altan, “hapishaneden korkacağını bekleyenlere” cevap olarak “Boşuna beklemeyin. Ben sizin korkutabileceğiniz bir adam değilim. Önümdeki birkaç yıl için arkamdaki onlarca yılı korkaklık ederek çöpe atacak biri de değilim” dedi.

Altan, John Fowles’ın “Dünyadaki bütün yargıçlar verdikleri kararlarla yargılanır” sözünü de hatırlattığı savunmasını “İnsanları nedensiz yere tutuklayan, yalan dolu iddianamelerle insanları yargılayan bugünkü adalet sistemine güvenim yok. O nedenle bir talebim de yok. Vereceğiniz kararın benimle bir ilgisi olmayacak. Sayın yargıç, nasıl yargılanmak istiyorsanız, hakkınızda nasıl hüküm verilmesini istiyorsanız, nasıl hatırlanmak istiyorsanız öyle karar verin” sözleriyle bitirdi.


Ahmet Altan'ın savunmasının tam metnini okumak için tıklayınız.


 

Avukatların ifadeleri

Ahmet Altan’ın ardından sanık Tibet Sanlıman’ın savunması alındı. Daha sonra konuşan Nazlı Ilıcak'ın avukatı Mustafa Özkurt, "Örgütle bağı olabilecek kişilerin profillerine bakınca benim müvekkilim bu profile uymamaktadır. Deliller toplandı, delil karartma imkanı yok. Bu yaştaki bir insanın yurtdışına kaçması söz konusu değildir" diyerek tahliye istedi. 

Sanık Yakup Şimşek’in avukatı müvekkilinin hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söylerken, “Müvekkilime son yıllarda çalıştığı Zaman gazetesinde tenzil-i rütbe yapıldı. Nasıl örgüt üyesi olabilir?” diye sordu ve tutuksuz yargılanma talep etti.

Sanık Şükrü Tuğrul Özşengül’ün avukatı da “Katıldığı TV programları açısından bakarsanız, hepsi lisanslı faaliyet gösteren kuruluşlardır. Müvekkilim hakkında örgüt içerisinde hücresel ilişkileri var deniyor ama bu ilişkiler açıklanmıyor. Darbe gecesi katıldığı yayında dediklerinin bir kısmı iddianameden çıkarılmış, bir kısmı manipüle edilmiş. "Müvekkilim iddia edildiği gibi örgütün üst düzey liderleriyle irtibatlı olsaydı kariyerinin sonunda Bitlis polis okuluna sürgün edilmezdi. Ben bu salondan terör örgütü üyesi çıkacağını zannetmiyorum. Biz mahkemeye güveniyoruz. 28 gün gözaltında kaldı. Sağlık problemleri var. Kaçma ihtimali yok. Tahliyesini talep ediyoruz” dedi.

Altan kardeşlerin avukatı Ergin Cinmen, “Her iki müvekkilin sorgularının üzerine bir şey eklemek zor. ‘Gerçek ötesi’ bir iddianame var aslında.  Savcı her türlü hukuki ve fiili gerçekten uzak bir ‘kopuş’ iddianamesi yazmış. 247 sayfa iddianame, üç müebbet artı 15 yıl. Kim için? Bir iktisat profesörü, milyonların okuduğu bir yazar. Bu dava Altan Kardeşler davası olarak Rosenberglerin, Dreyfus davasının yanına yazılacak. Tüm dünya Altan Kardeşler davasını biliyor. Bu dava Engizisyon hukukunu hatırlatıyor. O zamandaki gibi bir ihbarla, Büşra Arpasırtı diye birinin ihbarıyla başladı bu dava. Dosyada bir de imzasız, Ahmet Altan'ı mesnetsizce suçlayan ihbar var. Engizisyon'daki gibi suç at ve masumiyetin ispatını zorla. Bizim iki müvekkilimiz de tutuklanmadılar, bir yerde tutuldular, tutulmaya da devam ediyorlar. Bu dosyada hukuken tutuklama olmaz. Engizisyon'daki gibi gizlilik hâkim. Dosya bize kapatıldı. Ama hazırlık soruşturması http://sabah.com.tr 'ye sızdırılıyordu. Her ay tutukluluk hâline itirazımızı http://sabah.com.tr 'den aldığımız haberlere göre yazdık. Müvekkillerimin televizyondaki uyarıları darbeye karşı bir ikazdır, darbe çağrışımlı değildir, gidişatı değiştirmek için bir uyarıdır.  Hiçbir YAŞ kararının altında ne Ahmet Altan'ın ne Mehmet Altan'ın imzası var ama Erdoğan "bunları devlete biz yerleştirdik" dedi. 6 tutukludan Nazlı Hanım, Ahmet, Mehmet Bey birbirlerini tanıyorlar, diğer üç kişiyi hiç tanımıyorlar. Diğer altı sanık ise firari. Bu dava bir kısım çevrenin müvekkillerin muhalif kimliğini yok etmek için açtığı bir davadan başka bir şey değildir” ifadelerini kullandı.

Mehmet Altan: Ben Çetin Altan'ın oğluyum

Dünkü duruşmada ifade veren Mehmet Altan, mesleğini soran hâkime "Üniversite hocasıydım, KHK ile atıldım" demiş, "Rousseau 254 yıl önce yazdıklarını bugün televizyonda söylese hiç kuşkusuz ‘darbeyi biliyordu, subliminal mesajları veriyor, darbeye zemin hazırlıyor’ yakıştırması ile göz altına alınırdı. Ardından 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle Silivri zindanlarına atılırdı" ifadelerini kullanmıştı. Mehmet Altan, "Tabi ki FETÖ’cü bir darbeden haberdar değildim ama hukuk devletinin ne olup olmadığını gayet iyi biliyorum. 'Demokrasinin katledilişine' alkış tutmadığım için burada olduğumun bilincindeyim" demişti.

Mehmet Altan, Yeni Şafak yazarı Hüseyin Likoğlu'nun "Şakird subayların altın vuruşu" yazısını hatırlatarak "27 Haziran günü Hüseyin Likoğlu’nun yazısında ‘Duyduklarımı yazarsam kıyamet kopar' diyor. Bunu kimse merak etmiyor” diye konuşmuştu.

Altan, evinde bulunan 1 dolarlarla ilgili olarak da “Bugün olsa gene evimde o paralar gene dururdu. Ben suçlu değilim, yok etmeyi yakıştıramadım” demişti. 

Mehmet Altan'ın savunmasının tam metnini okumak için tıklayın

Özşengül: Babam işkenceci bir polisti

Dün ifade veren isimlerden eski Polis Akademisi Öğretim Görevlisi Şükrü Tuğrul Özşengül de babasının 12 Eylül döneminde siyasi şubede görevli olduğunu belirterek "Benim babam işkenceci bir polisti maalesef. Ama normalde şeker gibi bir insandı, çok severdim. Ama o sorgu odasına girdiği zaman bambaşka bir insan oluyordu, bir canavar oluyordu" demişti. Özşengül, insanlara elektrik verildiğini, Filistin askısı yapıldığını gördüğünü ifade ederken “Elektrik verilen insanın çıkardığı sesi size tarif edemem. Onlara nasıl sopa atıldığını biliyordum. Babamla bir kaç kez tartıştım, 'niye yapıyorsun' dedim. Bana, 'oğlum görevim' diyordu" diye konuşmuştu.

Nazlı Ilıcak tahliye istemişti

Savunması önceki gün sona eren Ilıcak "Ben 2013'e kadar Erdoğan'ı destekledim. Erdoğan'ın düşmanı değilim ki. Niye darbe isteyeyim. Onunla geçmişten gelen yol arkadaşlığım var, nasıl böyle bir yorum yapabilirim. Muhalefete geçmem buna nasıl sebep olabilir?" diye sormuştu. Ilıcak, ayrıca "Dursun Çiçek'in İrticayla Mücadele Eylem Planı'nı yazdığım yazdı Balyoz propagandası gibi gösterilmiş. Arada hiç ilişki yok. Savcıya göre Ergenekon, Balyoz'dan söz etmek FETÖ'cülük kriteri. Cumhurbaşkanı, Başbakan bunlardan söz edince bir şey olmuyor" diyerek tahliyesini istemişti.

Gazetecilere yönelik ilk “darbe” davası

Altanlar ve Ilıcak’la birlikte 15 kişinin daha yargılandığı dava gazetecilerin 15 Temmuz darbe girişimine “iştirak etmekle” suçlandıkları ilk dava olma niteliği taşıyor.

Aralarında kapatılan Zaman gazetesinin eski yazarları Şahin Alpay, Mümtazer Türköne ve Ali Bulaç’ın da bulunduğu 30 kişinin yine “darbeye iştirak” etmekle suçlandığı bir başka davanın ilk duruşması Eylül ayında görülecek. “Terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargılandıkları davada tahliye edildikten sonra “darbe” suçlamasıyla tekrar gözaltına alınan ve aralarında Atilla Taş ile Murat Aksoy’un da bulunduğu 13 gazetecinin ilk duruşma tarihi ise henüz belli olmadı.

Dava kapsamında savcılık, Ahmet ve Mehmet Altan ile Nazlı Ilıcak hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmak” ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya çalışmak” suçlamalarıyla üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası talep ediyor.

Ahmet Altan hakkında kapatılan Taraf gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yaptığı dönemde çıkan bazı haberler, üç köşe yazısı, 14 Temmuz tarihinde katıldığı bir televizyon programında yaptığı yorumlar, HTS kayıtları ve tanık ifadeleri gerekçe gösterilirken, Mehmet Altan hakkında ise iki köşe yazısı, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’la 14 Temmuz’da katıldığı televizyon programı, tanık ifadeleri, HTS kayıtları ve evinde bulunan altı adet 1 dolar delil olarak sunuluyor.

İddianamede diğer 13 kişi hakkında darbe suçlamalarına ek olarak “Terör örgütü yöneticisi olma” veya “Terör örgütü üyeliği” suçlamaları yöneltilirken Tibet Murat Sanlıman ise “Silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” ile suçlanıyor.

Davada Altan kardeşler ve Ilıcak’a ek olarak Ekrem Dumanlı, Emrullah Uslu, Tuncay Opçin, Abdülkerim Balcı, Şemseddin Efe, Osman Özsoy, Faruk Kardıç, Fevzi Yazıcı, Mehmet Kamış, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek, Bülent Keneş, Ali Çolak ve Tibet Murat Sanlıman sanık olarak yargılanıyor.

Altanlar ve Ilıcak’la birlikte Fevzi Yazıcı, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek tutuklu olarak yargılanırken Tibet Murat Sanlıman ise tutuksuz olarak yargılanıyor. Geri kalan 10 kişi hakkında ise yakalama kararı bulunuyor.

15 yıla kadar hapis talebi

Davada Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkında“Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmak” ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya çalışmak” suçlamalarıyla üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor

 

İlgili Haberler