Kur’an’ın dört ana esasından birisi adalettir. Bugün dünyada ve ülkemizde en çok tartışılan konulardan birisi, en çok gündemlerden birisi, adalet müessesesi, kavramı ve tatbikatıdır.
Adaletin, kanun hâkimiyetinin, cesaret ve hukukun üstünlüğünün namusunu kurtaran Risale-i Nur tarihine giren kahraman bir hâkime şahsiyet bayan var. Denizli Hâkimi Hesna Şener.
Aslen Isparta Senirkent doğumlu olup,Tola ailesinin de akrabası olan ve şu anda Denizli Asrî; Mezarlığında medfun Hesna Şener! Bu değerli merhume hâkimin mezarını ilk defa ziyaret etme fırsatım oldu. Bu kış Risale-i Nur okuma programı için Afyonlu Üniversiteli kardeşlerimizle Denizli İline gittik. Üniversite talebeleri ve ev sahibi Denizlili Nur hadimleriyle Geçen Çarşamba günü Hâkim Hesna Şener hanımın mezarını ziyarete gittik. Sonra da “Eski Mezarlıktaki” Hasan Feyzi Yüreğil ve Hafız Ali abinin mezarlarını ziyaret ettik.
Bu yazımızda ağırlıklı olarak Hesna Şener Hanım Efendi hakkında olacak. Hesna Hanım hakkında Gazetemiz Yeni Asya’da birkaç tane haber çıkmıştı.
Benim de bu değerli hanımefendi hakkındaki ilk canlı hatıram akrabası ve üstad Bediüzzaman Hazretlerinin has talebelerinden olan Ali İhsan Tola abidendi. 1998 yılında Al İhsan Tola abiden bu konuyu da kayda almıştım.
Karlı bir zemheri gününde kabrini ziyaret ettiğimiz Hesna Hanımın “Kırklı yılların Anadolu zemherisinde”, tek parti döneminde bunca baskıya rağmen, Bediüzzaman Hazretlerinin tarihi mahkemesinde, yedek olarak mahkeme heyetine katılarak birçok erkeğin cesaret edemeyeceği bir tavırla Risalei Nur hakkında verilene “Beraat” kararına imza atmıştı. Bu öyle sıradan bir olay değildi.
Bu medeni cesareti göstermesinde ince sırlar ve irtibatlar vardı. Tesettürlü olmamasına rağmen Üstadın kendisine “manevi evladım” demesini ve “onun adını gavsların yanında duama dahil ediyorum!” demesini kavramak ve hazmetmek sığ beyinler ve sofi meşreplerce kolay değildir.
Ali İhsan ağabey gibi Üstadın talebeliğine nail olmuş bir Nur Talebesinin, Hesna Hanımın makam odasına girdiğinde başı açık, yarım kol bir bluzla görünce kendi kendisine: “Ey üstad bu tesettürsüz hanım nasıl senin manevi evladın olur? Diye şaşırdığını yüzüne bakamadığını, bunu kendisinin biraz sofi olmasına bağladığını!” söylemişti.
Altmış beş yıl önce 15 Haziran 1944 tarihinde her türlü baskı ve zulme rağmen, “Hâkimliğin, adaletin, hukukun” şerefini kurtaran ve Adalet kavramının hakkını vermede tereddüt etmeyen üç hâkimden birisi olma şerefine erişen bu hanım efendiye Rabbimizden rahmet niyaz ediyoruz. Burada Hz. Bediüzzaman’la olan manevi bağlarına da bir bakmak lazım. O bağlardan birisi, Mahkeme Reisi Ali Rıza Efendinin Hukuk Fakültesinde talebeyken Bediüzzaman’ın “Şekerci Han” sohbetlerine şahit olmasıdır.
Diğeri ise; Senirkentli Tola ailesinin aslının Medine’den gelmiş olmasıdır. Merhum Ali İhsan Tola abi 1998 yılında aldığımız hatıralarında, üstadın üç defa; “Ali İhsan kardeş biz seninle akrabayız!” dediğini her defasında da kendisinin “Üstadım siz Bitlislisiniz biz Ispartalıyız. Nasıl akraba oluruz?” diye cevap verdiğini, dördüncü defa Üstadın aynı ifadeyi kullanması üzerine, kendi kendine; “Ahmak Al İhsan bunu Bediüzzaman diyorsa mutlaka bir manası vardır” diyerek artık itiraz etmediğini anlatmıştı.
Yıllar sonra ortaya çıkan gerçeği de şöyle anlatmıştı: “Üstadın talebeleri arasında sadece bana dediği bu akrabalık konusu içimde bir ukde olarak kalmıştı. Benim bir yeğenim İstanbul’da Osmanlı arşivinde çalışıyordu. Ona bir zaman sonra; ‘yeğenim bizim aile şeceremizi bir öğren biz Tolalar’ın aslı nereden gelmiş?’ demiştim. O yeğenimin araştırmasından sonra bizim ailenin 200 küsur sene önce Medine’ye Münevver’den Senirkent’e geldiğini, bir kolunun da Bitlis’e gittiğini söylemişti. Bunu öğrenince üstadın neden bana akrabayız dediği sır ortaya çıktı.” Ağabeye bunun belgesi var mı? diye sorduğumda, “Hoca Osmanlı arşivinin dokuz metrelik fotokopisi burada evimde!” demişti.
Yani 15 Haziran 1944 Tarihinde Denizli Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin Risalei Nurlar için verilen beraat kararında üç kişisinden ikisinin Bediüzzaman hazretleri ile manevi bir bağlantısının olması tesadüf olamaz. Bu davada daha nice sırlar var! Maddi manevi kışlardan sonra manevi baharların geleceğine olan ümidimizi muhafız ediyoruz. Mucizevî Kur’an tefsiri olan Risalei Nurlar da bunu görüyor ve yaşıyoruz. Bu genç potansiyel dinamik hizmet ehli kardeşlerimiz bize ümit veriyorlar.
Cenab-ı Hak, Başta Denizli Nur Kahramanları olmak üzere bütün Nur hadimlerine rahmet eylesin. Adalet, hukuk ve insanlıktan kendimizi ve neslimiz ayırmasın. Ami