Eli yatırıma gitmemek...

Açıl SEZEN
Açıl SEZEN Dünyanın Parası acil.sezen@gmail.com

Bir arkadaşınıza gidin. Ve ona diyin ki, “Senden borç para istiyorum.”

Muhtemelen önce miktarını, sonra da ne zaman geri ödeyeceğinizi soracaktır.

“30 yıl sonra ödeyeceğim” diyin. Ve ekleyin:

“Ayrıca da kusura bakma dostum ama, 30 yıl boyunca da sana 1 kuruş faiz ödemem.”
Eğer yüce gönüllü, çok zengin veya size parasını hibe edecek kadar alicenap bir kişilik değilse (öyleyse ben de tanışmak isterim), ya sayı saymayı bilmediğiniz ya da hiç dayak yemediğiniz yanıtını alırsınız.

Fakat adınız Almanya ise...

Almanya dün 30 yıllık tahvil ihalesine çıktı. Faiz kaç oldu biliyor musunuz? Yüzde 0. Yani Almanya’da borç verdiğinizde 29 yıl boyunca sıfır faiz almayı kabul ediyorsunuz demektir.
Diyelim ki bu Almanya.

Bizim sınıfımızdaki ülkelere de göz atalım mı?

Aşağıda yatırım yapılabilir seviyenin altındaki ülkelerde şirket tahvillerinin ortalama faizi görünüyor. Bu şirketler geçen yılın sonunda yaklaşık %8.2 faizle borçlanırken (ortalama vade yaklaşık 6 yıl), bugün bu oran yüzde 6’nın altına kadar gelmiş durumda.

İş dünyası önünü göremiyor

Yani şirketlerin hem daha uzun vadeli hem de daha uygun koşullarda borçlanma imkanı var. Koşulların hem borçlananlar hem borç verenler için bu merkezde olduğu bir ortamda, bizim iş dünyamız ne kadar önünü görebiliyor? Biraz da buna bakalım mı?

Bayram tatili sırasında Antalya Kemer’de bir otel zincirinin sahibiyle sohbet etme imkanı buldum.
Tümü Antalya bölgesinde olmak üzere 4 ayrı otelleri var.

Turizm malum, son 1 yıllık çalkantılı dönemi en avantajlı geçiren sektör. İşlerin iyi gittiğini, eskiden sadece Rus ağırlıklı olan Antalya’da bu yıl turist yapısının farklılaştığını anlattı. Hollanda, Norveç, Çekya, Polonya, Slovakya gibi birçok farklı ülkeden turist geldiğini söyledi. Almanlar ve İngilizler’in sayıları da oldukça fazlaymış.

Hatta, “Rus pazarına zorunluluktan pay ayırmak durumunda kaldık. Kontenjanın %40’ını Ruslar’a ayırdık, ayırmasak pazardan çıkmak durumunda kalabilirdik” diyor.

Buraya kadar çok güzel.

Anlatmak istediğim ise başka.

Asıl işi müteahhitlik olan birçok firma, geçtiğimiz yıllarda, işlerin iyi gittiği dönemde Antalya bölgesinde otel inşa edip otelcilik yapmaya başlamıştı. Şimdi asıl işlerinde sıkıntılar büyüyüp kredileri ödemekte güçlük çekince, ellerindeki tesisleri satışa çıkarmak zorunda kalmışlar. O yüzden pazarda oldukça uygun fiyatlara birçok tesis olduğunu öğrendim.

Konuştuğum turizmci dostumuz “Geçen gün Antalya’da 1.200 yataklı bir tesis için (Alır mısınız?) diye teklif getirdiler. Fiyat sorduk, 50 milyon euro. O arazi üzerinde 1.200 yataklı tesisi o fiyata inşa etmeniz bile mümkün değil” dedi.

“O zaman alıyor musunuz?” diye sordum. Yanıtı “Hayır” oldu ve devam etti:

“Ortaklarımızla toplandık. Bu tür dönemler aslında özkaynak ile büyüyen bizim gibi turizmciler için büyük fırsatlar doğuruyor. Bunun da onlardan biri olduğuna karar verdik. Normal zamanda böyle bir tesisi 80-85 milyon euroya ancak alabilirsiniz. Tüm bunları bilmemize rağmen elimiz gitmedi. Çünkü önümüzü göremiyoruz. Yarın ekonomide yeni bir çalkantının oluşmayacağına, Suriye meselesi ile ilgili tehditler uçuşurken terörün bu iklimi bozmayacağına emin olamıyoruz.”
Bu elbette büyük bir açmaz. Bunlara emin olabilsek, zaten o otel büyük ihtimalle o fiyata alıcı aramazdı.

Tabii ki, bir tek örnekten yola çıkıp çıkarım yapmak doğru sonucu üretmez.

3 hafta önce bir demir-çelikçi ile beraberdim. Bölgesindeki bir rakibini satın almak için fırsat çıktığını anlattı. Elbette sektörel riskler yaşanan, hammadde maliyetlerinin arttığı bir dönem olmasının da payı var. “Ancak alamadık” dedi. Ekonomide geleceğe yönelik beklentilerini çıpalayacak bir planlama göremediklerini söyledi. Ülkenin büyüme ve yatırım planı açısından bu kadar risk primi barındırdığı yerde yatırıma cesaret edemediklerini anlattı.

Ve hatta daha önce benzer şekilde 2006’daki kur atağı döneminde, 2009 krizinin sonrasında hep benzer şekilde satın alma ve yatırımlarla işlerini büyüttüklerini hatırlattı.

“Bu sefer elim gitmiyor” dedi.

Bunun gibi örneklerin sayısı malesef artıyor.

“Böyle dönemlerde cesur olanlar kazanır. Kimse almazken alıyorsanız para kazanırsınız” diyebilirsiniz.

Ancak kredi maliyetleri “düştü” dediğimiz yerde (rotatif) hala %17-18‘lerde seyrederken, normalde eli giden insanların eli gidemeyebiliyor.

O yüzden belki topyekün ön açacak, rehberlik edecek, dört başı mamur bir planlamanın zamanı gelmiştir?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Acılara tutunmak... 03 Temmuz 2019