Acente kurumu, Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 102. maddesinde: “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır.

Acentelik bağımsız nitelikli tacir yardımcılığıdır ve vekalet ilişkisine dayanır. Acente yapabileceği işler bakımından sözleşmelerde aracılık eden, sözleşmelerde aracılık eden ve tacir adına sözleşme yapan olmak üzere 2 türde değerlendirilir. Acente bir ücret karşılığında faaliyetlerini yerine getirir. Acente ile müvekkil arasındaki sözleşme sona erdikten sonra acentenin aracılık ettiği üçüncü kişilerle müvekkil arasında ticari ilişkiler devam ediyor olabilir. Bu durumda acente, sözleşme sona erdikten sonra müvekkilin onun aracılığıyla elde ettiği bir müşteriden gelir elde etmesi sebebiyle denkleştirme talep edebilir.

Denkleştirme İsteminin Şartları

Denkleştirme talebinin koşulları TTK m. 122/1’de gösterilmiştir. Denkleştirme isteminin yapılabilmesi için bu koşulların hepsinin birlikte gerçekleşmiş olması gerekir:

- Müvekkil acentenin bulduğu müşteriler sayesinde sözleşme sona erdikten sonra önemli menfaatler elde ediyor olmalı,

- Acente, sözleşme sona erdiği için elde edilen bu menfaatlerden doğan ücret hakkını kaybediyor olmalı,

- Olayın şartları değerlendirildiğinde denkleştirme tazminatının ödenmesi hakkaniyete uygun olmalıdır.

Yukarıdaki şartların varlığında acente müvekkilden uygun bir denkleştirme tazminatı talep edebilir. Talep edilebilecek tazminatın üst sınırı belirlenmiştir. Buna göre, tazminat acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucunda aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasından fazla olamaz. Eğer acente, müvekkil için 5 yıldan daha kısa süre çalıştıysa faaliyetin tamamı esas alınır. Sözleşme, acentenin kusuru sebebiyle feshedilmiş ise veya müvekkilin kusuru bulunmaksızın acente tarafından feshedilmiş ise acentenin denkleştirme talep etme hakkı bulunmamaktadır.

Denkleştirme hakkından sözleşme sona ermeden önce vazgeçilemez. Denkleştirme talebinin sözleşme sona erdikten sonraki 1 yıl içerisinde öne sürülmesi gerekmektedir, sürenin niteliği hak düşürücüdür. 1 yıllık süre sona erdikten sonra denkleştirme talebi öne sürülemez.

Denkleştirme tazminatı, hakkaniyete aykırı olarak öne sürülmediği takdirde, acentelik dışındaki bazı kurumlarca da talep edilebilir. Bu kurumlar tekel hakkı içeren kurumlardır, tek satıcılık ve franchising sözleşmeleri gibi tekel hakkı veren ve süreklilik unsuru taşıyan sözleşmelerde de hakkaniyete aykırı olmayacak ölçüde uygulanabilecektir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.4.2017 tarih ve 2016/3679E-2017/2275K sayılı kararında ‘’6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 122. maddesinde “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” hükmü düzenlenmiş olup denkleştirme tazminatı talep koşulları belirlenmiştir. Somut olayda davacı, davalı ile ... bünyesindeki ... şirketi arasındaki ticari ilişkinin kurulması ve yürütülmesinde faaliyette bulunmuş olup taraflar arasındaki ilişki sona erdikten sonra davalının menfaat elde etmediği, davalı ile ... arasındaki sözleşmenin ... tarafından tek taraflı feshedildiği, taraflar arasındaki ilişkinin sona ermesinden sonra davacı tarafından kazandırıldığı bildirilen ... ile hiçbir sözleşme yapılmadığı savunulmuştur. Dolayısıyla denkleştirme tazminatı talep edilebilme şartlarının değerlendirilmesi açısından taraflar arasındaki ilişkinin sona ermesinden sonra davalı ile dava dışı müşterisi arasındaki sözleşme ilişkisinin fesihle sona erip ermediği, davalının adı geçen müşterisiyle devam eden ticari ilişkisi varsa elde ettiği menfaatin tespiti açısından mahkemece dosyadaki mailler nazara alınmak suretiyle davalı ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus incelenmeksizin karar verilmesi doğru görülmemiştir.’’ denilmiştir. Yargıtay bu kararda acentenin denkleştirme (portföy) tazminatı talep edebilmesinin şartlarını sıralamış ve yerel mahkemece bu şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasını istemiştir. Acentelik sözleşmesinin hangi tarafın kusuru ile feshedildiği, fesihten sonra acentenin müşterisinin müvekkille devam eden ticari ilişkisi olduğu ve müvekkil şirketin menfaatinin tespitiyle bir karar verilmesi istenmiştir. Kanunda aranan şartlar araştırılmadan acentenin denkleştirme tazminatının talebinin kabul edilmesinin hakkaniyete de aykırı olduğu belirtilerek karar müvekkil şirket lehine bozulmuştur.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 7.2.2019 tarih ve 2018/2340E-2019/763K sayılı kararında ‘’Davalının aleyhine hükmedilen portföy tazminatı temyizine gelince TTK 122/5.maddesine göre acentelikle ilgili denkleştirme kuralları hakkaniyete aykırı düşmedikçe tek satıcılık sözleşmelerine de uygulanır. TTK 122/1-a,b,c maddelerinde denkleştirme tazminatının talep edilme koşulları yer almaktadır. Somut olayda bu koşulların oluştuğu ve öncelikle davacının yeni müşteri çevresi yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle davalının önemli menfaatler elde ettiği davacı tarafından ispatlanamamıştır. Bu nedenle davacının denkleştirme tazminatı (portföy tazminatı) talep koşulları oluşmadığından davacının bu yönden talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.’’ denilmiştir. Karar incelendiğinde davacı tarafın tek satıcı olduğu ve portföy tazminatı talebinde bulunduğu görülmektedir. Öncelikle TTK md. 122/5 uyarınca acentenin denkleştirme istemine ilişkin düzenleme, hakkaniyete aykırı düşmedikçe tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır. Yargıtay hükmü tek satıcı talepte bulunduğundan değil tek satıcının yeni müşteri çevresi yaratmadığı, eski müşterilerle ilişkileri genişletmediği ve müvekkil şirketin önemli menfaatler elde etmediği gerekçeleriyle bozmuştur. Gerçekten de acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra acente müvekkiline önemli bir menfaat kazandıramıyorsa denkleştirme tazminatına hak kazanamaz.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 7.3.2017 tarih ve 2015/13042E-2017/1342K sayılı kararında ‘’Dava, acentelik sözleşmesinin haksız feshinden kaynaklanan portföy tazminatı alacağıdır. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin yenilenmeyeceğine dair sözlü bildirimin yapıldığı tarihten sonra ve 18.09.2012 tarihli fesih ihbarının yapıldığı tarihe kadar geçen sürede davacı acentenin portföyündeki sigorta poliçelerini dava dışı sigorta şirketlerine yönlendirdiği mahkemenin de kabulündedir. 6102 sayılı TTK'nın 122/1-a maddesi uyarınca sözleşme ilişkisinin sonlanmasından sonra da davalı şirket önemli menfaatler elde ediyorsa davacı acente uygun bir denkleştirme tazminatı isteyebilir. Yukarıda belirtildiği üzere davacı acentenin portföyündeki poliçelerini acentelik sözleşmesinin son bulmasından önce başka sigorta şirketlerine kaydırdığı dikkate alınarak TTK 122. maddesi uyarınca davacının denkleştirme tazminatını talep edip edemeyeceğinin tartışılmaksızın eksik incelemeyle hüküm tesisi davalı lehine bozmayı gerektirmiştir.’’ denilmiştir. Yargıtay, acentenin sözleşme sona ermeden önce portföyündeki müşterilerini başka sigorta şirketlerine yönlendirdiğini, müvekkil şirketin önemli bir menfaat elde etmediğini hatta zarara uğradığını belirterek yerel mahkeme kararını bozmuştur. Acentenin denkleştirme talebinin şartlarının tamamının gerçekleşmesini, bir şart eksik olsa dahi denkleştirme talep edilemeyeceğini belirtmiştir. Yani acentelik sözleşmesinin acentenin kusuru olmadan feshi olsa dahi acente müvekkiline önemli menfaat kazandıramadıysa denkleştirme tazminatına hak kazanamayacaktır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17.6.2016 tarih ve 2015/11288E-2016/6794K sayılı kararında ‘’Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, acentelik sözleşmesinin 11. maddesinde portföy geliştirme fesih sebeplerinden birisi olarak düzenlenmiş olmakla birlikte davacı acentenin yıllar itibariyle prim üretimi artmış olup 2 yıl içerisinde 72.740,00 TL'den 154.942,00 TL'ye ulaştığı, ayrıca portföyün verimli olmamasının fesih için gerekçe gösterildiği durumlarda acentenin kendi kusuru ile sözleşmenin feshine neden olması kapsamında değerlendirme yapılarak acentenin tazminat hakkının da sona erdiğinin kabulünün hakkaniyete uygun düşmediği bu itibarla davalı ... şirketinin Acentelik Sözleşmesi feshinin haklı nedene dayanmadığı, 6102 sayılı TTK'nın 122. maddesindeki düzenleme dikkate alındığında, acentenin son 5 yılık portföyünde aldığı yıllık komisyon ortalamasının dikkate alınması suretiyle netleştirme tazminatının hesaplanması gerektiği, buna göre hesaplanan tazminatın 14.062,04 TL olduğu, hakkaniyet gereği bu miktarın tazmini gerektiği, sözleşmenin tek taraflı feshedilmiş olması her durumda karşı taraf için manevi tazminat takdirini gerektiren bir durum olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminata ilişkin talebin ise reddine karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı taraf vekillerinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA’’ denilmiştir. Somut olayda müvekkil şirket acentelik sözleşmesini haklı neden olmadan sona erdirmiştir. Ancak acente sözleşme süresince primi ile üretimini artırmış ve müvekkili için önemli menfaatler sağlamıştır. Buna rağmen müvekkil acentelik sözleşmesini feshetmesini Yargıtay haksız fesih olarak görmüş ve denkleştirme tazminatının tüm şartları da oluştuğundan denkleştirme ödenmesine dair yerel mahkeme kararının doğru olduğunu belirtip kararı onamıştır.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 18.1.2018 tarih ve 2016/1758E-2018/127K sayılı kararında ‘’Türk Ticaret Kanunu'nun 122. maddesinin 5. fıkrasında hakkaniyete aykırı düşmedikçe tek satıcılık sözleşmesinin sona ermesi halinde bu maddede düzenlenen acentenin denkleştirme tazminatına ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı belirtilmektedir. Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda bu yönde yapılmış sağlıklı bir değerlendirme ve hesaplama bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece yetersiz incelemeye dayanan bilirkişi raporuna göre karar vermesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. Mahkemece yapılacak iş konusunda uzman kişilerden oluşacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek tarafların ticari kayıtları incelenip değerlendirilerek TTK'nın 122. maddesinde acentenin denkleştirme tazminatı (portföy tazminatı) koşullarının somut olayda oluşup oluşmadığı hususunun hakkaniyete de riayet edilerek değerlendirilmesinden sonra portföy tazminatı talep koşullarının oluşması halinde TTK madde 122/2'deki yöntemle davacının davalıya yaptığı ticaret kapsamında son 5 yılda elde ettiği karın ortalaması dikkate alınarak davalıdan talep edebileceği tazminat tutarını hesaplatmaktan ibarettir.’’ denilmiştir. Bu kararda Yargıtay portföy tazminatı miktarının hesaplanması için bilirkişi heyetinden bir rapor alınmasını daha sonra da Kanunda aranan şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin mahkemece değerlendirilmesini istemiştir. Bu incelemede mümkünse hem acentenin hem de müvekkilinin ticari defterleri incelenmeli, müşterilerle yapılan sözleşmelerin acentenin marifetiyle yapılıp yapılmadığı hususlarının üzerinde durulmalıdır. Bu incelemenin ardından mahkemece acentenin müvekkiline önemli menfaat temin edip etmediğinin üzerinde durularak denkleştirme tazminatına hak kazanılıp kazanılmayacağına karar verilmelidir.

SONUÇ

TTK m. 122 hükmü, acentenin denkleştirme istemini açıkça düzenlemektedir. Acentenin denkleştirme istemine ilişkin düzenleme, hakkaniyete aykırı düşmedikçe tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.

Denkleştirme isteminin birçok şartı vardır. Bunlar; sözleşmenin sona ermesi, yeni ve sürekli müşterilerin müvekkile kazandırılması, acentenin ücret kaybı ile denkleştirme bedeli ödenmesinin hakkaniyete uygun olmasıdır. Hakkaniyet ilkesi ayrıca denkleştirme bedelinin takdirinde de önem taşır. Bu bağlamda hakkaniyet, eldeki verilerin niteliğine göre bedelin artmasına veya azalmasına neden olabilmektedir.

Acentenin talepte bulunamayacağı iki hal müvekkilin feshi haklı gösterecek bir eylemi olmaksızın sözleşmenin acente tarafından feshi ve acentenin kusuruna dayanan haklı bir sebeple sözleşmenin müvekkil tarafından feshi şeklinde belirlenmiştir.

Denkleştirme isteminden sözleşme sona ermeden feragat edilemez ve denkleştirme isteminin en geç bir yıl içerisinde müvekkile iletilmesi gerekmektedir.

Yukarıda incelenen Yargıtay kararları ve verilen bilgiler ışığında acentenin denkleştirme (portföy) tazminatı talebinin kabul edilebilmesi için Kanunda aranan tüm şartların kümülatif olarak gerçekleşmesi, bu gerçekleşmenin yerel mahkemece aldırılacak heyet bilirkişi raporu ile ispat edilmesi ve müvekkilin acentelik sözleşmesinden sonra da menfaatinin devam ettiğinin ortaya koyulması gerekmektedir.