08 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceği

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Eric Edelman, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi. Obama’dan önceki Başkan Bush’un beyni Dick Cheney’in ekibinden. Türkiye’deki mesaisi tartışmalı bir şekilde, görev dönemi bitmeden sona eren “operasyonel” büyükelçi. ABD yönetimi için politika oluşturma merkezi olarak çalışan Bipartisan Policy Center (BPC-Partilerüstü Politika Merkezi) ve United States Institute of Peace (USIP-ABD Barış Enstitüsü) gibi kuruluşlarda Türkiye üzerine raporlar hazırlıyor.

Edelman, USIP’in internet sitesinde 5 Temmuz’da yayınlanan söyleşisinde “Artık Türkiye’ye müttefikimizmiş gibi muamele etmeyi bırakalım” diyor.

“Washington, Türkiye bir müttefikmiş gibi muamele etmeyi bırakmalı ve bir dizi zor sorun hakkında ‘işlem bazı’nda pazarlık yürütmelidir” diyen Edelman’a göre Washington yönetiminin Türkiye ile ilişkilerinde izlediği çizgi, ‘farklılıkları açıkça konuşmak yerine örtmek’. Edelman, bu yaklaşıma son vermeyi tavsiye etti.

HANGİ TAVİZİ ALACAĞIZ?

Türkiye’deki 24 Haziran seçimlerini değerlendiren Edelman, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gittikçe keskinleşen bir milliyetçi söyleme yöneldiğini, bunun sona ereceğini sanmadığını vurguluyor. “Erdoğan, buna iç politik nedenlerle ihtiyaç duyuyor” diyen Edelman, ABD-Türkiye ilişkilerinde işlerin zorlaşacağını savunuyor.

Edelman, bu nedenle ilişkilerde bir paradigma değişikliğine gidilmesi gerektiğini kaydediyor. AKP’nin Türkiye’de işbaşında olduğu, ABD’nin son üç başkanı döneminde izlenen yolun terk edilmesini savunan Edelman, önceki dönemdeki ABD yönetimlerinin tavrını mealen şöyle özetliyor: “Ortaya çıkan bazı sorunlar karşısında ‘Türkiye’ye müttefikimizmiş gibi muamele edersek onlar da müttefik gibi davranırlar’ diye düşündük.”

Bu yaklaşımın defalarca yanlış çıktığını hatırlatarak, “İlişkiler tek tek somut konular üzerinde pazarlıklar yaparak yürütülmeli” diyen Edelman şöyle devam ediyor:

“Örneğin F 35’lerin transferi konusunda olumlu tutum alırsak, bunun karşılığında bizim için önemli olan diğer konularda Türklerden tavizler koparmalıyız. Eğer Münbiç konusunda, Türkler için önemli bir konu olan YPG’nin oradan çıkarılması için birlikte çalışacaksak, bunun karşılığında ne alacağız?”

ÖNÜMÜZDEKİ ÖNEMLİ İHTİLAF KONUSU: İRAN

Edelman, Türkiye ile acil çözülmesi gereken sorunları şöyle sıralıyor:

1. ABD’li Rahip Brunson’un teröre destek gerekçesiyle tutukluluğu. Edelman, bu tür tutuklamaları, ABD ve Avrupa’dan tavizler koparmak amacıyla yapılmış rehine eylemleri olarak değerlendiriyor.

2. Rusya’dan S 400 uzun mezilli hava savunma füzeleri alımı ve Kongre’nin buna karşı Türkiye’ye F-35 gönderilmemesi yönündeki kararı.

3. ABD’nin müttefiki olan YPG’nin Münbiç’teki varlığı konusunda ABD ve Türk güçlerinin karşı karşıya gelişi.

4. ABD ile Türkiye arasında daha ileri bir ihtilaf konusu olarak İran’a yönelik Türk firmalarını da içeren ABD yaptırımları hazırlığı.

EDELMAN’IN GÖRÜŞLERİ NEDEN ÖNEMLİ

Erice Edelman, ABD yönetiminde Türkiye ile ilişkiler konusunda sertlik yanlısı olan kanadın görüşlerinin temsilcisi. Bir de yine Edelman gibi eski Ankara Büyükelçisi olan James Jeffrey var. Jeffrey, neo-con ekibin tersine Türkiye ile müttefiklik ilişkisini havuç-sopa dengesi gözeterek devam ettirmek gerektiğini ve Türkiye’ye gerekirse bazı büyük tavizler vererek, ABD açısından daha uzun vadeli kazançlar elde edilebileceğini savunuyor.

Fakat Edelman’ın temsil ettiği eğilim, Trump yönetiminde giderek artan bir ağırlık kazanıyor. Edelman, son dönemde Washington’da ipleri ele geçiren eski neo-con (yeni muhafazakâr) kadrodan.

Yöntem önerileri farklı olabilir ancak nihai hedef ortak: İkinci İsrail devleti yani kukla bir Kürdistan!

Bu kapsamda ABD’nin önceliği, Türkiye’nin Rusya ve İran ile birlikte sürdürdüğü Astana sürecini bozmak. Çünkü, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlama amacıyla yürütülen bu ortaklık, bu amaca ulaşılmasının ardından Suriye ve Irak’ın da katılımıyla, ABD’nin bölge planlarını tarihe gömecek bir potansiyel taşıyor.

ABD yönetimi, İsrail’in güvenliği için tehdit oluşturan “İran tehlikesi”ni bertaraf etmeyi önüne koydu. Edelman’ın da vurguladığı üzere, Türkiye’ye İran konusunda dayatmalar artacak. Bu dayatmaların büyük çoğunluğunun NATO üzerinden geleceğini öngörebiliriz.

ELVERİŞLİ ORTAM

Edelman da, Jeffrey de, Türkiye-ABD ilişkilerinin hem Obama hem de Trump döneminde iyi yönetilemediği görüşünde. Her ikisinin de, farklı yöntemler önermekle birlikte, eleştirilerinde üzerinde durduğu konu, Türkiye’yi “hizaya sokacak” tutarlı bir politikanın izlenmemesi.

Oysa bu durumun esas nedeni, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından bu yana devam ettirdiği hem işbirliği hem de mücadele yönteminin sonuna gelinmiş olması. ABD işte bu nedenle, Edelman ve Jeffrey’in deyişiyle Türkiye’yi “hizaya sokamıyor”.

ABD ile Türkiye’nin ulusal güvenlik çıkarları tabana tabana zıt ve herhangi bir noktada uzlaştırılabilir değil. Bu durumun, Türkiye’de halkın geniş kesimlerince kavranıyor olması büyük bir avantaj.

Öte yandan, gümrük duvarları, NATO’ya daha fazla mali katkı talebi, Rusya ve İran’a yönelik yaptırımlar gibi konularda ABD ile Avrupa arasında giderek açılan makasın Atlantik İttifakı’nda çatırdamaya yol açması, uluslararası koşullar açısından da Türkiye lehine elverişli bir ortam yaratıyor.

Ancak bu avantajlara karşın, Türkiye’de bunları değerlendirecek; komşularla barış komşularda barış programını hayata geçirecek iktidar sorunu devam ediyor.