Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Ekim 2020

ABD-Türkiye düğümü Karadeniz'de çözülecek

Artan enerji talebini petrol, doğal gaz gibi yüksek maliyetli konvansiyonel kaynaklardan temin etmek yerine süreklilik sağlayan düşük maliyetli yenilikçi teknolojilerden karşılanması bir dönüşüm başlattı.

Petrolün hâkim gücünün sarsılmasında, rüzgâr, güneş, jeotermal gibi yeni yöntemleriden enerji üretilmesinin yaygınlaşması ve elektrikli motorların konvansiyonel yakıtlarla çalışan içten yanmalı motorların kullanıldığı ulaşım, taşımacılık ve iş makineleri sahalarında aktif yer almaya başlamasının payı büyük...

Dünya büyümeye devam ettikçe, enerjiye olan talep de artmaya devam edecek.

İnsanların hayatlarını kolaylaştıran birçok teknolojinin hammaddesini oluşturan enerjinin arz güvenliğini sağlamak, ülkeler için öncelikli konu haline geldi.

Avrupa’nın kömür kaynakları için başlattığı Birinci Dünya Savaşı, ABD’nin devam ettiridiği petrol savaşı ve alternatif olmaya çalışan nükleer güç savaşı ile devam etti.

Nükleer gücün teknolojisini temin edemeyen ve ya tehditlerini kabul etmek istemeyen devletler için yenilenebilir enerji kaynakları tam bir cankurtaran vazifesi gördü.

Düşen maliyetlerle enerji arz güvenliği için kabul edilebilir bir seviyeye gelen yenilenebilir enerji üretimi dünya için de barışçıl bir çözüm sunması bakımından oldukça önemli.

Fakat tüm bu dönüşüm konvansiyonel kaynaklara olan ihtiyacın azaldığını göstermiyor. Gelişen dünya pazarlarının ucuz enerjiye olan ihtiyacı petrol talebini canlı tutacaktır.

Isınma için temiz bir enerji kaynağı olmaya devam eden doğal gazın önümüzdeki 100 yıl boyunca kullanımının artarak devam edeceğini söylemek yanlış olmaz.

İşte tam da bu süreçte Türkiye’ye yıllık 50 milyar dolarlık cari açığa neden olan enerjinin aynı zamanda nasıl bir “itici güç” olabileceği hikâyesini izleyeceğiz.

Karadeniz’deki Tuna-1 sahasında keşfedilen 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervine eklenen 85 milyarlık ek kaynak tabiki de başlayan bir hikâyenini sonu değil.

Türkiye’nin Tuna Nehri havzasındaki farklı bölgelerde yapacağı yeni çalışmalarla bu rezerv çok daha ileriye gidecek.

Karedeniz’deki yeni keşifler Türkiye ve bölgenin dış politikası yakında etkileyecek.

Avrupa’nın enerji ihtiyacını en ucuza sağlayan Rusya, bu yönüyle ekonomisini ayakta tutarak uluslararası arenada ABD’ye kafa tutuyor.

Petrol ve doğal gaz ihracatı dışında çok az da silah sanayisinden geliri olan Rusya, ekonomisini üretken ve rekabetçi hale getiremediği için bu iki ihraç kalemine sıkı sıkıya sarılıyor.

Eski Sovyet ülkelerine rekabete girmeden güç siyasetinin bir yansıması olarak silah satan Rusya’nın küresel enerji pazarında bunu yapma şansı yok.

En ucuz ve sürdürülebilir enerjiyi sağlayanlar dünya pazarlarında kabul görür.

Bu noktadan bakınca Türkiye’nin Sakarya sahasında keşfettiği doğal gazın ihraç edilebilir rezerv boyutlarına ulaşması Rusya’nın isteyeceği en son şeylerden biri olacaktır.

ABD’nin yönlendirmesiyle oluşan “Güney Gaz Koridoru” aslında tam da bu senaryoyu hayata geçirmeye çalışmıştı.

Orta Asya’daki Türk devletlerinin doğal gaz kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasını esas alan Nabucco Projesi yüksek maliyetleri nedeniyle hayata geçememiş, bu projenin hayat bulmasını engellemek isteyen Rusya, Türkmenistan’daki büyük gaz rezervlerinin alıcı olmuştu.

Türkiye’nin bu plana yeni bir boyut getirdi.

Rusya’nın daha fazla doğal gaz ihraç ederek ekonomisini güvene alma politikası ile Almanya’nın Avrupa’nın üretim fabrikası olma misyonunu devam ettirme politikasının örtüşmesi; Rus gazının Baltık Denizinden Almanya’ya ulaşmasını sağlayacak “Kuzay Akım-2 Doğal Gaz Boru Hattı”nı inşa edilmesini sağladı.

Yakın zamanda bitecek projeye karşı olan ABD, Doğu Akdeniz’deki kaynakların Avrupa’ya ulaştırılması alternatifini sunsa da herkes bunun Rus gazına nazaran pahalı bir tedarik olacağının farkında.

Ama Karadeniz’deki rezervin bu oyunda yer alması, ABD-Türkiye ilişkilerini büyük ölçüde tamir edecek bir zeminin oluşmasına neden olacağı gibi boru hattı ve platform inşaatına gerekli finansmanın bulunmasını da kolaylaştıracaktır.