Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’dan Trump-Erdoğan zirvesiyle ilgili çarpıcı yorumlar:

Sevgili okurlarım;

Cumhurbaşkanı Erdoğan Washington’a hareketinden önce yaptığı açıklamada, Türk-  Amerikan ilişkilerinin “sancılı bir süreçten geçtiğini” belirtmiş ve ilişkilerin halihazır durumunu “sisli bir havaya” benzetmişti. Aslında bu benzetme ilişkilerin vahametini yansıtmaktan çok uzaktı. Zira son 70 yıllık tarihinde Türk- Amerikan ilişkileri hiçbir zaman böylesine derin bir kriz ve güven buhranı yaşamamıştı. Ancak, Washington’da Trump, Erdoğan’ı dostluk ve saygı gösterisiyle karşıladı. Nitekim resmi görüşmeler öncesinde basının karşısına çıktıkları zaman Trump; “Erdoğan ile birlikte olmak büyük bir şeref. Onun büyük bir hayranıyım. Ateşkes devam ediyor. Kürtlerle görüştük gayet memnunlar. Ticari konuları ele alacağız” şeklinde ifadelerde bulundu. Ayrıca bu sıcak havayı tüm müzakereler boyunca sürdürmeye özen gösterdi. Bununla birlikte basınla bu ilk ortak temas sırasında Trump, “S– 400’ler konusunu da F-35’leri de konuşacağız” diyerek, ABD açısından, Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 hava savunma sisteminin “yarattığı sorunların” ABD-Türkiye ilişkilerinin temel taşını oluşturduğunu vurgulamış oldu.

Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Sayın Elekdağ ile bugünkü söyleşimizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyaretinin muhasebesini yapmaya çalışacağız. Ancak, söyleşimize müzakerelerin ana başlık konusu olduğu anlaşılan S-400’lerle başlamanın yararlı olacağı kanısındayım.

★★★

WASHINGTON’DAKİ ZİRVENİN ANA GÜNDEMİ S-400’LERDİ

UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Elekdağ, bu kritik soruna bir çözüm bulunabilir mi?

ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Ş.E.): ABD yönetiminin bu konudaki tavrı gayet kesin görünüyor. Yönetim, Washington’daki müzakerelerin en önemli gündem maddesinin S-400’ler olacağını ve Trump’ın bu konuda geri adım atmamaya kararlı bulunduğunu, Erdoğan’a ABD ziyaretinden önce gayet net ve sert mesajlarla belirtmişti. Nitekim ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert C. O’Brien, CBS Televizyonu’na şu açıklamayı yapmıştı: “Eğer Türkiye S-400’lerden kurtulmazsa, muhtemelen CAATSA yasasına uygun yaptırımlar, her iki partinin de ezici çoğunluğunun desteği ile Kongre’den geçecek ve Türkiye bu yaptırımlara maruz kalacaktır. Bu hususu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açıkça söylemiştik. Cumhurbaşkanı Washington’a geldiğinde de aynı mesaj Başkan Trump tarafından kendisine açıkça iletilecek.”  O’Brien’ın vurguladığı üzere, Washington’daki görüşmelerde ABD yönetimi S-400 dosyasına odaklandı. Görüşmeler sonrasında Beyaz Saray tarafından yayınlanan değerlendirme bildirisi ABD yönetiminin Türkiye ile ilişkilere hangi perspektiften baktığını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Bildiride şu ifadeler yer alıyor: “Diğer alanlarda ilerleme sağlanabilmesi için. Türkiye’nin Rus S-400 hava savunma sistemini satın almasıyla ilgili konuların çözüme bağlanarak savunma ortaklığımızın güçlendirilmesi yaşamsaldır.”

Şükrü Elekdağ


ABD TÜRKİYE’NİN S-400’Ü AKTİVE ETMEMESİNİ İSTİYOR

(U.D.): Bu ifadeler aynı zamanda tehdit kokuyor...

(Ş.E.): Evet, Beyaz Saray bildirisi, Türkiye-ABD ilişkilerinin mihenk taşı olarak Ankara’nın S-400 konusunda vereceği kararın esas alınacağını ve Ankara S-400’lerden kurtulmadığı takdirde iki ülke ilişkilerinin tümüyle tehlikeye gireceği uyarısında bulunuyor. Washington görüşmelerinde  Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilen temel ve en öncelikli mesaj, daha doğrusu ültimatom budur!.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşen senatör heyeti, Türkiye’nin S-400 konusunda geri adım atmaması durumunda yaptırımlara maruz kalacağını ve Başkan Trump’ın Senato’nun bu amaçla geçireceği yasayı önlemeye gücünün yetmeyeceğini dile getirmiş. Senato’da Ermeni karar tasarısını bloke eden Senatör Graham da basına yaptığı açıklamada,  S-400 sorunu çözülmezse, Senato’nun Temsilciler Meclisi’nden geçen yaptırım kararının benzeri nitelikte bir yasayı kabul edeceğini ve 100 üyeli Senato’nun 95 üyesinin Türkiye’ye karşı oy kullanmaya hazır olduğunu söylemiş. Trump’ın Erdoğan’a gönderdiği ikinci mektubu bu tür yoğun baskılardan bunalarak ilettiği anlaşılıyor.

(U.D.): İkinci mektup iddiası spekülasyon değil mi?

(Ş.E.): Böyle bir mektubun mevcudiyetini Washington Post teyit etti. Bu konuda Londra merkezli Middle East Eye sitesinin verdiği bilgilere göre, Türkiye’nin yaptırımlara maruz kalmaması için Trump mektupta şu üç şartı ileri sürüyormuş: 1) S-400 sisteminin operasyonel hale getirilmemesi, yani depoda tutulması. 2) Amerikalı denetçilerin sistemin durumunu kontrol etmek için düzenli olarak Türkiye’ye gelmeleri. 3) Türkiye’nin gelecekte yeni Rus yapımı silah almayacağı taahhüdünde bulunması. Trump, bu şartların kabulü halinde Türkiye’nin F-35 programına yeniden kabul edileceğini ve 100 milyar dolarlık ticaret anlamasını imzalayacağını, aksi takdirde ise, kısa süre içinde Türkiye’ye yaptırım uygulamak zoruna kalacağını belirtiyormuş. İddialar böyle.

(U.D.): Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bu şartları kabule ikna etmek amacıyla mı Washington’a davet etti?

(Ş.E.): Kanımca Trump’ın iki boyutlu bir planı var. Trump’ın, Beyaz Saray’daki mizanseni, Erdoğan’ı pohpohlayarak karşılamasını ve onun senatör heyetiyle görüştürülmesini, bu planı kabul ettirmek amacıyla düzenlediği anlaşılıyor. Planın birinci boyutu Türkiye-ABD ilişkilerinin rayına oturtulmasını öngörüyor. Trump, Türkiye’nin Rusya - Çin yörüngesine savrulmasını arzu etmiyor. Anlaşılan çevresindeki bazı akil adımlar böyle bir savrulmanın ABD’ye çıkaracağı ağır jeopolitik faturayı iyi hesap etmişler. Trump’ın, Türk askerinin Tel Abyat ve Resulayn’a girmesine yeşil ışık yakarak Erdoğan’ın Türkiye’deki siyasi gücünün sağlamlaşmasına katkıda bulunma çabası bu nedenden kaynaklanıyor. Ancak, Trump bu iyiliğinin karşılığı olarak Erdoğan’dan S-400’leri operasyonel hale getirmemesini bekliyor. Trump bu bağlamda, Ankara’nın, ülkenin dibe vurmuş ekonomisini düzlüğe çıkarmak için uygulanması zorunlu ekonomik istikrar programı için gerekecek külliyetli dış finansmanı, ABD ile kavgalı ve NATO üyeliği tartışmalı olduğu takdirde sağlayamayacağını hesap ediyor ve bu süreçte ABD’nin siyasi desteğine ihtiyaç duyacağının da kaçınılmaz olacağını düşünüyor. Planın ikinci boyutu ise PYD/YPG’nin Suriye’deki statüsüyle ilişkili. Bu bağlamda Trump, Erdoğan’dan PYD/YPG’nin Suriye’de Irak Bölgesel Kürt Yönetimi modelinde bir devlet kurmasını kabul etmesini istiyor. Trump,  biraz önce belirttiğimiz varsayımlardan hareketle, Erdoğan’ın eninde sonunda bu hususta da ABD’yi tatmin edecek bir karar almaya zorlanacağını bekliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ile Washington’da bir araya geldi.


ARKA KAPI DİPLOMASİSİ İLE PAZARLIK YAPILIYOR...

(U.D.): Trump bu plana neden önem veriyor?

(Ş.E.): Tahminimce plan arızasız gerçekleşirse, Trump bundan diplomatik bir başarı olarak başkanlık seçiminde yararlanmayı düşünüyor. Zorlu bir süreçten sonra ABD ile yol ayırımında olan Türkiye ile bağları yeniden inşa etmiş ve aynı zamanda Türkiye’yi bağımsız devlet kurma alanında ilk adımlarını atan “Suriye Kürtleri” ile barıştırmış bir lider olarak ün yapmak istiyor.

(U.D.): Cumhurbaşkanı Erdoğan S-400 sisteminde geri adım atmayacağını kuvvetli ifadelerle açıkladığına göre bu planın gerçekleşme şansı var mı?

(Ş.E.): Erdoğan Washington’da, ”Türk-Amerikan ilişkilerinin sağlıklı ve güçlü bir zeminde ilerlemesi için ilişkilerde yeni bir sayfa açmaya kararlıyız”, “ABD’nin Orta Doğu’daki barış amacına ulaşabilmesi için en güvenilir ortağı Türkiye’dir” ve “100 milyar dolarlık ticaret hacmi için anlaştık” diyerek, ABD ile ilişkilere ve Türkiye’nin Batı savunma sistemi içinde kalmasına verdiği önemi vurgulamış oldu. Trump da buna karşılık, “Eğer böyleyse S-400 sisteminden vazgeçersin” diyor ve Türkiye’ye başka seçenek tanımıyor. Bu dayatma karşısında Türkiye’nin direncini zayıflatan husus, ülkemizdeki ekonomik krizdir. Bu durum, Ankara’nın “Hadi oradan!..” diyerek  Trump’ın önerisini elinin tersiyle itivermesini engelliyor. Bu nedenle ben, sonucunun ne olacağını şu aşamada kestirememekle birlikte, bu konuda Ankara ile Washington arasında “arka kapı diplomasisi” yoluyla ciddi pazarlıklar yürütüldüğü kanısındayım.

ERDOĞAN’IN WASHINGTON’A GİTMESİNİN YARARLARI OLDU

(U.D.): ABD ile ilişkilerimizin bozulmasına yol açan diğer sorunların çözülmesi yolunda bir gelişme kaydedildi mi?

(Ş.E.): Trump görüşmeler süresince iyimser ve dost görünmeye özen gösterdiyse de ülkelerimiz arasındaki sorunların hiçbirinde pozisyonunu değiştirmedi ve hatalı tutumlarını düzeltmedi. Örneğin, Türk tarafının görüşmelerde PYD/PKK’nın kanlı terör örgütü PKK’nın uzantısı olduğunu kesin bir şekilde kanıtlayan belgeler sunmuş ve Kürt halkı ile terör örgütü PYD/YPG’nin birbirinden tamamen farklı şeyler olduğunun anlatmış olmasına rağmen Trump, basın toplantısında bu konuda kendisine sorulan soruları yine eskisi gibi PYD/YPG’yi “Kürtler” olarak tanımlayarak şöyle yanıtladı: “Kürtlerle iyi bir ilişkimiz oldu, onlarla başarılı bir şekilde IŞİD’e karşı savaştık. Cumhurbaşkanı’nızla Kürtlerin arasında bir ayrılık olabilir ama onların da iyi ilişkisi olduğunu düşünüyorum.” Keza, Mazlum Kobani’nin terörist olduğunu gösteren CIA belgesinin kendisine gösterilmiş ve kanlı geçmişi izah edilmiş olmasına rağmen, bu konuda Sabah yazarı Hilal Kaplan’ın “Mazlum Kobani’yi Beyaz Saray’a davet etmeyi düşünüyor musunuz?” sorusunu şöyle yanıtladı: “Onunla çok iyi bir telefon görüşmesi yaptık. Çok yakın çalışıyoruz. Sizin Cumhurbaşkanınız ile de çok yakın çalışıyoruz”.

(U.D.): Peki, Cumhurbaşkanı’nın Washington ziyaretinin ne gibi yararları oldu?

(Ş.E.): İki hususta yararlı olduğu söylenebilir. Birincisi, ABD ile ilişkilerdeki kırılmanın vahametinin ve bunun Türkiye’ye verebileceği ağır zararların değerlendirilmesi. İkincisi, S-400 krizi nedeniyle Türkiye’ye uygulanacak yaptırımların bir süre ötelenmesi...