Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Barış Pınarı Operasyonu'na Avrupa Birliği tepkisini Doğu Akdeniz'deki sondaj konusuna dayandırmasının tek nedeni var.

        Suriye savaşı, üçüncü aşaması olan Doğu Akdeniz'e ulaştı…

        Bundan sonraki süreçte de karadan çok denizde devam edecek.

        Bugün olup bitenler sadece karada yaşananları son demleri.

        Savaşın aşamalarını sıralamak gerekirse; ilk adımı DAEŞ ile mücadeleydi.

        İkinci adım bölgenin aşırı örgütler ve sahaya hakim olan grupların temizlenmesi veya ıslahıydı; bugün bunun son kalıntılarıyla uğraşılıyor.

        Başlayacak olan üçüncü aşama ise Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon paylaşımı…

        Suriye'nin kuzeyine gerçekleştirilen bir operasyona AB ülkelerinin tepki sesinin Doğu Akdeniz'den yükselmesinin nedeni de buna dayanıyor.

        ABD Temsilciler Meclisi'nin dünkü kararı ve Washington'dan gelip Cumhurbaşkanı ile görüşecek heyetin gündeminde de konunun yer almasının gerekçesi buna dayanıyor…

        İLK ADIMDAKİ HATALAR

        Çünkü Suriye sahasında ilk adımda yapılan hataları kimse Doğu Akdeniz'de tekrar etmek istemiyor.

        Bu da ilginç anlara, bir o kadar da hayret edeceğimiz gelişmelere tanıklık etmemize yol açıyor.

        Herkes pozisyon güçlendiriyor, ötekine yönelik duruşunu günlük gelişmelere göre ayarlıyor.

        Sürekli karar değiştiren veya beklenmedik davranış sergileyen politikaları her gün önümüze koyuyor.

        ABD ÇIKABİLİR Mİ?

        Şimdi başlıktaki konuya gelelim…

        ABD Doğu Akdeniz'deki hidrokarbona olan ilgisini yitirdi mi?

        Yani, Rusya'nın Avrupa'ya kuzeyden yeni bir boru hattı çekme projesine destek veren Almanya'ya sert tepki gösteren Washington, bütün politikalarını terk mi ediyor?

        Rusya'nın Akdeniz havzasından çıkarılacak hidrokarbonu Türkiye üzerinden Avrupa yerine, güneyden Asya'ya yollama gayretine karşı duruşunu mu değiştiriyor?

        Böylece Rusya'nın Avrupa üzerindeki enerji tahakkümünü devam ettirmesine destek mi veriyor?

        Yoksa 6'ncı Filo'sunu güvenliğini sağlamak için arkasına taktığı Exxon-Mobil'in 10 numaralı sahadaki hidrokarbon sondajından vaz mı geçti?

        Bu soruların herhangi birine verilecek “hayır” yanıtı ABD'nin Suriye sahasından çekilmesinin olanaksız olduğunun yanıtıdır.

        ABD Başkanı bugün bu alandan çıkmaya kalksa, bölgede yıllardır yatırımlarını organize eden ABD şirketlerinin tavrının ne olacağı da açıktır.

        Temsilciler Meclisi'nin dün ABD askerlerinin bölgede kalma kararını da bu alfabe ile okumak gerekir.

        TEMSİLCİLER MECLİSİ KARARI

        Gelelim Temsilciler Meclisi'nin Türkiye karşıtı 354'e karşı 60 oyla aldığı karara.

        Türkiye hakkında son bugüne kadar bir çok karar almıştı, ancak bu denli ağır maddeler içeren bir kararla karşılaşılmamış, denli yüksek oya ulaşılmamıştı.

        Kısada PACT (Türkiye'nin Çıkardığı Çatışmaya Karşı Yasa- Protect Agains Conflict by Turkey Act) adı verilen karar tam 1952'den bu yana beraber olduğu pakta aykırı…

        Bu kararların uygulanması halinde ABD ile Türkiye ilişkilerinin Venazuella seviyesine gelmemesi için de neden yok.

        Böyle bir durumda bölgede ABD'nin bundan sonraki süreçte Türkiye ile ne denli işbirliği yapabileceği de görülecek.

        Şu kadarını belirtmeliyim ki Türkiye- ABD ilişkileri 1969'da 6'ncı Filo'nun Türkiye ziyaretindeki protesto ruhundan vicdanlarda çok daha ağır tepkiyi toplayacak.

        Ya da çabuk onarılıp, gerilimden eski dostluğa dönülecek.

        KİM KİMİNLE, NEREYE KADAR?

        Dolayısıyla bundan sonraki süreçte sahada kimin kiminle hareket edeceğine yönelik gelişmelere de bugünlerde karar verilecek.

        En büyük tehlike ise Suriye sorununun ilk başlangıcında olduğu gibi sahanın bütün yükünü alıp, ceremesine katlanmamanın en önemli yolu da gelecek politikasının iyi hazırlanmasına bağlı.

        Geçmişte yapılan hata 3,5 milyon mülteci yüküne ve İdlib sahasında ağır bir strese maloldu.

        Bugün yapılacak hatalar ise sadece insan yüküyle de kalmayacak.

        Sınırların çizildiği 100 yıl öncesinde olduğu gibi gelecek bir asrı da tayin edecek.

        Diğer Yazılar