1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'de "Olağanüstü" 1 yıl

20 Temmuz 2017

Darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL bir yılını doldurdu, daha ne kadar süreceği ise belirsiz. Dört kez uzatılan OHAL yönetimi altında neler yaşandığını derledik.

https://p.dw.com/p/2gqTV
Türkei -
Fotoğraf: picture-alliance/Ap Photo/P. Karadjias

Türkiye Olağanüstü Hal (OHAL) yönetimi altında bir yılı geride bıraktı.

2002'de iktidara geldiğinde ilk icraat olarak güneydoğudaki OHAL'i kaldıran AKP, 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişiminden 5 gün sonra Türkiye'yi bir kez daha OHAL'le tanıştırdı.

OHAL, daha önce 15 yıl boyunca terörle mücadele gerekçesiyle güneydoğuda sekiz ilde uygulanmış olsa da, bu kez bütün Türkiye'de yürürlükte olması açısından bir ilk.

OHAL'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP girişimiyle ilan edilmesinin ülke genelinde arka arkaya güvenlik operasyonları başlatıldı, bir çok kişi hakkında darbe ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle yasal işlem yapıldı.

İlk başta üç ay süreli ilan edilen OHAL 17 Temmuz'daki bakanlar kurulu kararıyla dördüncü kez uzatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da hükümet OHAL'in daha ne kadar süreceğine dair net bir açıklama yapmıyor.

Mahkeme kararlarının yerini alan KHK'lar

OHAL'in en görünür etkisi Bakanlar Kurulu yetkisinde işletilen "kanun hükmünde kararname" (KHK) mekanizması oldu. KHK'lar ile Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu gerekli durumlarda yasama yetkisi de üstlenmiş oldu.

Sonuncusu geçen hafta olmak üzere son bir yılda toplam 26 KHK yayınlandı. Muhalefet partileri KHK'ların, meclis iradesini yansıtmadığı için demokratik olmadığını belirtiyor ve yürütme organının hesap verme sorumluluğundan kaçındığını savunuyor.

Gözaltı ve tutuklamalar

Ülkenin her yanına yayılan operasyonlarda şu ana kadar 169 binden fazla kişi hakkında, darbenin planlayıcısı olduğu iddia edilen ve resmi olarak "Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)" diye adlandırılan Gülen hareketiyle bağlantılı oldukları gerekçesiyle yasal işlem yapıldı.

Çarşamba günkü kabine revizyonunda Adalet Bakanlığı koltuğunu devreden Bekir Bozdağ'ın geçen haftalarda yaptığı açıklamaya göre, darbe girişiminden bu yana 50 binden fazla kişi gözaltına alındı, 8 bin kişi ise halen aranıyor. 57 binden fazla kişi de gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı.

OHAL koşullarında referandum

Kapatılan kurumlar

Cumhurbaşkanı liderliğinde toplanan bakanlar kurulunun yayınladığı KHK'lar ile aralarında üniversite, özel okul, öğrenci yurdu, sağlık kuruluşu, vakıf ve derneklerin olduğu binlerce kurum ve kuruluş "FETÖ ile bağlantılı olduğu" gerekçesiyle kapatıldı.

Özel okullar ve öğrenci yurtları kapatılan kurumların üçte ikisini oluşturuyor. Gülen hareketinin yıllardır eğitime verdiği önem değerlendirildiğinde bu durum çok da şaşırtıcı olmadı.

Buna ek olarak 965 şirket "FETÖ ile bağlantılı olduğu" gerekçesiyle TMSF'ye devredildi. Bu şirketlerin toplam aktif büyüklüğü yaklaşık 41 milyar, özkaynakları da 18,2 milyar lira civarında. Şirketler bünyesindeki 46 bin 357 çalışanın geleceği ise belirsiz.

Kamuda ihraçlar

Kapatılan ve operasyon yapılan binlerce kurum ve kuruluş dışında ayrıca 150 binden fazla kamu çalışanı açığa alındı ve 117 binden fazla kamu görevlisi meslekten ihraç edildi. Bazı kamu görevlileri daha sonra görevlerine iade edildi. En çok ihraç Milli Eğitim Bakanlığı'nda gerçekleşti. Bakan İsmet Yılmaz 33 bin öğretmenin ilişiğinin kesildiğini açıkladı. Ayrıca 12 binden fazla polis, 8 bini aşkın ordu mensubu ve 4 binden fazla hakim ve savcı meslekten ihraç edildi.

Üniversitelerde de görevden ihraçlar yaşandı. DİSK'e bağlı Genel-İş Sendikası'nın yaptığı bir araştırmaya göre, geçtiğimiz bir yılda 5 bin 295 akademisyen ihraç edildi.

Basın baskı altında

Darbe öncesinde birçok soruşturma ve kapatma ile zor günler geçiren basın sektörü, OHAL'in ilanıyla birlikte daha da büyük bir baskı altına girdi. Bağımsız gazetecilik platformu P24 verilerine göre, halen 166 gazeteci hapiste. Darbe öncesi ise bu sayı 40 civarındaydı. Hükümet hapiste olan bu kişilerin gazeteci olmadığını ve Gülen hareketi ya da terör bağlantılı suçlamalarla tutuklandıklarını savunuyor. Erdoğan basın özgürlüğü konusunda değindiği son açıklamasında, bu 166 kişiden sadece ikisinin sarı basın kartı olduğunu ve diğerlerinin gazetecilik vasfı olmadığını iddia etti.

Darbe girişimi sonrası kısa süreli kapatılan ve sonrasında tekrar açılan 24 kuruluş dışında, Uluslararası Af Örgütü verilerine göre 160 medya kuruluşu halen kapalı durumda.

©Deutsche Welle Türkçe

DW, ÇÖ/GY/BÖ