Kültür şurasının sonuç raporunun özetini son iki gün yayınladım, bugün raporun yayınlanan maddeleri hakkında kendi görüşlerimi aktarmak istiyorum. Netice itibarıyla tavsiye niteliği taşıyan raporun karar haline dönüşmeden şuraya katılamayan yüzlerce hatta binlerce kişinin görüşleri katkı oluşturabilir. Bir elin nesi var iki elin sesi var.

Her şeyden en önemlisi genel bütçeden kültüre ayrılan payın iki misline çıkarılması fevkalade önemli bir gelişmedir. Malum olduğu üzere her ekonomik kısıttı dönemlerinde ılık tırpan kültür ve sanata atılır. İnşallah bundan sonra bu anlayıştan vaz geçilir ve kültür sanata destek kesintisiz uygulanır.

Tarihi eserlerin bulunduğu yerlerde imar yetkisinin ve şehir imar planlarının hazırlanmasında bakanlığın da yetkili olması doğru bir yaklaşım olacaktır. Tarihi eserlerin talan edilmesinin önüne geçilebilmesi için alınacak her türlü tedbir desteklenmelidir. Zira insanlık aleminin ortak mirasları yerelde çok çabuk oluşan tezgâhlarla nasıl tarih edildiği hepimizin malumdur. Kötü niyetli kişileri engellemenin kolay olmadığının bilincindeyim. Merkezi yönetim üzerinde de aynı kumpaslar kurulup talan yapılabilmektedir. Fakat denetim birkaç mekanizmadan yapılırsa talan zorlaştırılabilir. Aynı tedbirler doğal zenginlerimiz içinde uygulanmalıdır. Örneğin son 10 yıldır Yalova’nın taş ocakları meselesi kanayan bir yaraya dönüştü . Canım ormanlarımız delik deşik ediliyor ve bu talana kimse engel olamıyor.

Yaşadığımız yörede tarihi ve doğal zenginlikler fevkalade bol. Türkiye’ de pek çok ili kıskandıracak doğa güzelliklere ve tarihi dokuya sahip. Yalova’da her geçen gün bu

zenginliklerimiz tırtıklanıyor. Birkaç kişinin maddi çıkarları uğruna bu zenginliklerimiz yok edilirken sessiz kalmamak lazım. Yaşadığınız günlerde bu varlıklarımızın korunması için ne yaptınız diye sorocak çoçuklarımıza ve torunlarımıza cevağ veremeyeceğiz. Bu konu başlı başına bir yazı serisi olacak bir öneme sahip , sanat ve kültürden fırsat bulduğum ilk anda bu konuyla ilgili yazmak istiyorum. Şimdi kaldığım yerden konumuza dönüyorum.

Üniversitelerde sanat kültür yönetimleri ve kültür politikası bölümleri oluşturma düşüncesi geç kalınmış bir düşünce keşke yıllar önce ele alınabilseydi bu konu. YÖK ve ilgili kurumların nezdinde girişimlerde bulunulması ve milli bir kültür politikası hazırlanması gereklidir diye düşünüyorum. Bilimsel yöntemlerin hâkim kılındığı kültür ve sanatta her kesimlerin sahip çıkacağı bir genel çerçeve içinde bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Ülke genelinde bütünlük arz etmeyen planların uzun soluklu uygulanma şansı yoktur. Yaz boza fırsat vermeyecek bir çalışma ancak geçmişi inkâr etmeyen, gelişmeye, yaratıcılığa, bilimselliğe yönelik özgürlükçü bir kültür sanat politikası ile hayat bulabilir. Sadece gelenekçi yönete uygulanan sanat ve kültür çalışmaları güdük kalmaya mahkumdur.17 Mart 2017 günü cumhurbaşkanımızın basın vasıtasıyla duyurduğu Müzik Üniversitesi kurulacak açıklaması yüreklerimize su serpti.

Üniversitelerin bu yöndeki çalışmaları evrensel kuralların işletilmesi ile gençlerimize yeni ufuklar açabilir. Cumhurbaşkanımızın ‘’ bölgesinde ve dünyada iddia sahibi olma hedefine ulaşabilmemiz için bakanlığımıza ve ilgili kurumlarımıza çok önemli görevler düşüyor ‘’ söyleminden yola çıkılarak milli değerlerimizi koruyarak evrensel gelişmelere açık çalışmalar yapılmalıdır. Sadece kendi coğrafyamız gözetilerek bu hedefe varılamaz. Bu politikaları belirleyecek kurulların bu hedeflere uygun yapılanması kim tarafından ve hangi yöntemlerle belirleneceği işin özünü oluşturuyor.

Tarafsız, objektif, bilimsel kurallara bağlı sanat ve bilim insanlarının oluşturacağı bir kurul bu işin altından kalkabilir ve güzel yurdumuzda özlediğimiz milli bir Kültür Sanat Politikasına kavuşabiliriz . Bu politika belirlendikten sonra sanat ve kültür çalışmalarını yürüten kurumlara büyük görevler düşecektir. Bizler Yalova Musiki Derneği olarak Milli Müziğimiz olan Türk Halk ve Türk Sanat Müziği çalışmalarımızı daha bir şevk ve gayretle yürütme azmine kavuşacağız. Şu anda büyük gayret ve çaba içindeyiz fakat daha geniş imkanlar ve daha büyük hedeflere kavuşmanın açlığı içindeyiz. Bizleri tabiri caizse uçuracak genel kültür sanat politikalarının en sıkı takipçileri olabiliriz. Bütün bu saydığımız çalışmalar Kültür ve Turizm Bakanlığımızın koordinasyonunda gerçekleşebilir. Bakanlığın İllerdeki Kültür Müdürlükleri vasıtası ile bizler de çalışmaların kapsamına girebiliriz.

Şuranın ilk iki maddesi üzerindeki düşüncelerimi sıralarken bu işlerin uzun soluklu çalışmalar olduğu bilincindeyim, bugünden yarına netice alınamaz ama uzun mesafeler de küçük adımlarla aşılıyor. Tanıdığım çok sayıda kültür ve sanat insanı yerelde kendi başlarına bir şeyler yapmanın savaşını veriyor, bütün bu gönüllü savaşçıların koordine edilmesi pek te zor iş değil. Marifet ve başarı bu birlikteliği kurmakta .