loading
close
SON DAKİKALAR

'Muhalifler sandığa giderse İstanbul el değiştirir'

'Muhalifler sandığa giderse İstanbul el değiştirir'
Tarih: 30.03.2019 - 13:40
Kategori: Gündem

İstanbul’da yaklaşık 10,5 milyon seçmen sandık başına giderek kentin ve ilçelerin yeni belediye başkanlarını seçeçek. Cumhur İttifakı karşısında ötekileştirilen seçmen parçalanmadan sandığa gidecek mi? Sonuç bu sorunun yanıtına göre şekillenecek

Sezgin Tüzün, BirGün'de yayınlanan yazısında "Millet İttifakı’nca CHP tarafından görevlendirilen Ekrem İmamoğlu, 2014 seçimlerinde AKP’nin elinden Beylikdüzü belediye başkanlığını alan, genç ve bu görevde başarılı olmuş bir aday. Bilinirlik düzeyi yüksek ve güçlü bir aday olmamasına karşın Ekrem İmamoğlu, Yıldırım’ın karşı karşıya gelip rakip görünmekten ve tartışmaktan kaçtığı bir aday olmayı başardı. Bu iki adaydan birinin seçilmesi durumunda Yıldırım’ın seçilme başarısı Erdoğan’a, buna karşın İmamoğlu’nun seçilme başarısı ise kendine ait olacak. Çünkü birinin seçim propagandasını Erdoğan, diğerinin seçim propagandasını ise -hem de üç ay gibi kısıtlı bir zaman içinde- başarıyla kendisi götürüyor" ifadelerini kullandı.

Sezgin Tüzün'ün yazısı şöyle:

Her 10 kayıtlı seçmenden 4’ünün oyuyla önce AKP, sonra da Erdoğan iktidarının kalesi, kasası ve elbette merkezi, bugüne gelindiğinde ise “gönül belediyeciliğinin, belediyecilik aşkının ve de zenginliğinin” vazgeçilemez bendesi; İstanbul.

2009’da 39 ilçe belediyesinden 26’sını, 2014’te 6360 sayılı Büyükşehirler yasasının da etkisiyle 39 ilçe belediyesinin 25’ini kazanan AKP, Büyükşehir’in gedikli sahibi olarak, 2019 yerel yönetim seçimlerine Cumhur’uyla, Devlet’iyle ve de elbette reisiyle tam teşekküllü olarak giriyor.

2011 genel milletvekili seçimlerinde toplam geçerli oyların yarısını alarak en yüksek oy düzeyine ulaşan AKP yeni bir yol planıyla önce 2014 yerel yönetim seçimlerine, ardından da seçim fırtınası dönemiyle sistem değiştirme yolculuğuna İstanbul’dan başlamıştı. Sonra da yola (aslında 7 Haziran 2015 seçimlerindeki kayıp gecesinden başlayan) 2017’nin referandumu ve 2018’in seçimlerinde Cumhur İttifakı’yla devam edildi.

CHP’YE KAPTIRDIĞI TEK İLÇE BEYLİKDÜZÜ

AKP, 2011 seçimlerinde İstanbul’da kayıtlı seçmenlerin yüzde 41,7’sinin oyunu almış ve 2014 yerel yönetim seçimlerine bu güçle ve iktidar olarak katılmıştı. Büyükşehir belediye başkanlığını kayıtlı seçmenlerin yüzde 41’inin oyuyla kazandı ve Kadir Topbaş İstanbul’a yeniden Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. 39 ilçe belediyesinden de, bu kez 26’sı yerine 25’ini kazandılar. Seçimde AKP’nin belediye başkanlığını CHP’ye kaptırdığı tek ilçe, Ekrem İmamoğlu’nun başkanı olduğu Beylikdüzü oldu.

AKP, Haziran 2015 genel milletvekili seçimlerinde yaşadığı oy yitimini (Bahçeli’den Baykal’a, Davutoğlu’ndan Kılıçdaroğlu’na uzanan isimlerin katkılarıyla) önce Kasım 2015 tekrar seçimlerinde telafi etti. Sonra da Nisan 2017 referandum süreciyle Kasım 2019’da yapılması gerekirken öne alınan Haziran 2018 seçimleri ve sisteme nihai damganın vurulacağı Mart 2019 seçimlerinin çerçevesinin çizilmesine gelindi. İşte “İstanbul 2011’den 2018’e AKP’den Cumhur’a” tablosu, yitirilen oyların telafisiyle AKP ve Erdoğan’ın yeniden ulaştığı gücü tanımlıyor.

2011’de İstanbul’da yüzde 41,7’lik seçmen desteğine sahip AKP, Cumhur İttifakı’nın oluşmasıyla 2018’de genel milletvekilleri seçiminde yüzde 43,9’a, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise yüzde 43,3’e yükseldi. Böylece AKP ve Erdoğan İstanbul’daki her 10 seçmenden en az 4’ünün desteğini arkasında hissetmeye devam ediyor. Hem de orta statülü (orta alt / orta / orta üst) mahallelerde yaşayan seçmenlerin desteğini biraz daha artırarak.

2014’te kayıtlı seçmenlerin yüzde 41’inin oyunu alarak seçilen Kadir Topbaş, reisin metal yorgunluğu teşhisiyle istifa etmek zorunda bırakıldı. İstifa ettirilen Topbaş’ın yerine Mevlut Uysal uygun bulunarak seçildi. Fakat o da, AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olamadı.

AKP OYLARI YÜKSELDİ AMA YETMEDİ

Topbaş’ın başkanlık yaptığı dönemde İstanbul AKP oyları, tüm Türkiye’de olduğu gibi azalmaya başladı. MHP ittifakıyla yok edilmeye çalışılan yıpranma kaynaklı oy yitimi yerine, İstanbul’da (2011’de) yüzde 41,7 düzeyinde olan AKP oyları Cumhur İttifakı olarak (2018’de) kayıtlı seçmenlerin yüzde 43,9’una yükseltilmiş oldu. Aslında bu oy oranı (zamanından 16-17 ay önceye çekilerek) krizden kaçırılmış seçimlerde ulaşılan bir düzeyi gösterdiği için, öncekine göre yüksek de olsa, reis sonucu tatmin edici ve güvenli bulmadı, bulamadı.

2011’den 2018’e İstanbul’da oy yitiren sadece AKP değil. 2011’den 2018’e, CHP de MHP de, AKP gibi oy yitirerek geldiler. AKP 5 puan, CHP 3,2 puan, MHP 0,5 puan oy kaybıyla kayıtlı seçmenler içindeki 76’lık toplam ağırlıklarının yüzde 11,4 oranında azalmasıyla seçmen kitlesindeki 4’te 3’lük paylarının 3’te 2’ye gerilemesi ile karşı karşıya kaldılar. Bu olgu, yanına aldığın kitleyi büyütsen de, karşına aldığın kitleyi tek bir potada eritememek anlamına gelmesi nedeniyle, AKP’ye ve reise yeni problem olarak geri döndü.

2011’de üç parti dışında kalan tüm diğer partilerin ve bağımsızların İstanbul’daki toplam oyu kayıtlı seçmenlerin yüzde 8,4’ü kadardı. 2018’e gelindiğinde bu oran 2,3 kat artarak yüzde 19,6’ya yükseliyor. Bu arada seçmeyenler (oy kullanmayan, oyları geçersiz olan seçmenler) yüzde 15,6’lık oranlarından yüzde 13,4’e geriliyorlar. Böylece hem geçerli oy kullanan seçmen oranı artıyor, hem de seçmenlerin partilere dağılımı yaygınlaşıyor. Dolayısıyla ötekileştirme politikasının da çerçevesi böylece genişliyor.

SEÇMEYENLERİN ORANI YÜZDE 13’Ü GEÇTİ

2011 seçimlerine bağımsız adaylarla katılarak meclise giren HDP, 2018’de İstanbul kayıtlı seçmenlerinin yüzde 10,8’inin oyunu alırken; MHP’den ayrılan grup tarafından kurulan İYİ Parti ise yüzde 7’ye ulaşıyor. Bu iki parti dışındaki diğer partilerin toplam oyu ise yüzde 1,8. Geride de, yüzde 13,4 büyüklüğünde bir 2018’in seçmeyenleri var ki, onlar da oy hakkı sahibi seçmenler olarak iktidarın lehine / aleyhine oy kullanabilir seçmen konumundalar.

İstanbul 2018 milletvekili seçimlerinde kayıtlı seçmenlerin partilere dağılımı tablosu mahalle statüleri ayrımında kesimlerin farklılaşmalarını da sergiliyor. Bu sergileme iki açıdan önemli. İlki; seçim öncesi seçim sonuçlarına etki edebilecek ögeler üzerinden değerlendirmelerde bulunabilmek için. İkincisi ise; seçim sonrası oy dağılımlarından hareketle ekonomik kriz ve kimin bekası sorularına seçimle verilen yanıtların mahalle statüleri ve partiler ayrımında ayrıntılı analizini yapabilmek için. Bu açılardan, öncelikle tablonun sergilediği iktidar–muhalefet ikiliğine statü ayrımları ile ortaya çıkan eğilimler açısından bakmakta yarar var.

AKP ve MHP’den oluşan Cumhur İttifakı destekçileri en üst ve üst statülü mahalleler içinde yüzde 27,2’lik bir ağırlığa (4,1/15,1) sahipken, alt ve en alt statülü mahallelerde ağırlık yüzde 48,9’a yükseliyor (8,5/17,4). Cumhur İttifakı’nın üst statülü mahallelerde kendi oy ortalamasının 16,7 puan altında kalıp, alt statülü mahallelerde ise 5 puan üstüne çıkışı anlamına gelen bu dağılım, içinde ekonomik yönsemeleri de taşıyor olmalı.

Aynı oranlara Cumhur İttifakı’nın ötekileştirdiği muhalif seçmenler kitlesi olarak bakıldığında, en üst ve üst statülü mahallelerde (8,8/15,1) yüzde 58,3, alt ve en alt statülü mahallelerde (6,7/17,4) yüzde 38,5’lik bir seçmen varlığından söz edilebiliyor. Muhalif seçmenlerin tüm kayıtlı seçmenler içindeki oranı yüzde 42,8 olduğuna göre bu grup üst toplumsal statüde ortalamanın 15,5 puan üstüne çıkarken, alt statülü mahallelerde 4,3 puan ortalamanın gerisine düşüyor.

Dolayısıyla Cumhur İttifakı oy oranı üst statülü mahallelerden alt statülü mahallelere gidildikçe artarken, muhalifler bunun tam tersi bir eğilimi temsil ediyorlar. Seçmen kitlesinin ana gruplarından biri olan seçmeyenler açısından ise durum, hem üst (2/15,1) hem de alt mahallelerde (2,3/17,4) yüzde 13,2 olarak, ortalamaya çok yakın bir dağılım sergiliyor.

Alt ve üst uçların dışında orta toplumsal kesimle onun biraz altı ve üstü de ayrı bir siyasal yöneliş sergiliyor. İstanbul’da seçmenlerin yüzde 18,1’inin yaşadığı orta üst statülü mahallelerde hem Cumhur İttifakı hem de muhalifler toplamı 7,8’er puanlık ağırlığa, yüzde 43,1 oranında da oya sahipler. Buna karşın Orta ve orta alt statülü mahallelerde ise Cumhur İttifakı 23,4 puan, muhalifler 19,5 puan düzeyine ulaşıp, ittifak yüzde 47,3’lük, muhalifler yüzde 39,4’lük bir temsil düzeyine erişiyorlar. Ve bu kesimin İstanbul kayıtlı seçmenleri içindeki ağırlığının yüzde 67,6’ya ulaştığı da göz ardı edilmemeli ya da unutulmamalı.

YILDIRIM’IN KARŞI KARŞIYA GELMEKTEN KAÇINDIĞI ADAY

Cumhur İttifakı adayı AKP Milletvekili ve meclis başkanı Binali Yıldırım; Millet İttifakı CHP adayı İstanbul Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu dışında, önemli bir seçmen desteğine sahip olmayan 6 partinin adayıyla 24 bağımsız aday yarışacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde. Seçildiği belediye başkanlığından istifa ettirilen Kadir Topbaş’ın yerine gelen Mevlut Uysal’ın da AKP için uygun aday olmadığı, buna karşın Erdoğan’ın İstanbul belediye başkanlığı döneminden bu yana yanında olan milletvekilliği, bakanlık, başbakanlık ve meclis başkanlığı da yapmış Binali Yıldırım’ın İstanbul’da AKP ve Cumhur İttifakı adına başkanlık yarışına sokulması dikkat çekici.

Aslında Yıldırım’ın özelliklerinden en dikkat çekici olanı, onun yaptığı görevlerle doğrudan ilgili olmayıp, onun; ‘göreve gel dendiğinde gelen, git dendiğinde de hemen görevi terk eden’ Erdoğan’a bağlılık özelliğiyle ilişkili. Yıldırım’ın adaylığının önemli diğer yönü ise, İstanbul’un Yıldırım dışında çok az kişiye emanet edilebilecek oluşu.

Millet İttifakı’nca CHP tarafından görevlendirilen Ekrem İmamoğlu, 2014 seçimlerinde AKP’nin elinden Beylikdüzü belediye başkanlığını alan, genç ve bu görevde başarılı olmuş bir aday. Bilinirlik düzeyi yüksek ve güçlü bir aday olmamasına karşın Ekrem İmamoğlu, Yıldırım’ın karşı karşıya gelip rakip görünmekten ve tartışmaktan kaçtığı bir aday olmayı başardı. Bu iki adaydan birinin seçilmesi durumunda Yıldırım’ın seçilme başarısı Erdoğan’a, buna karşın İmamoğlu’nun seçilme başarısı ise kendine ait olacak. Çünkü birinin seçim propagandasını Erdoğan, diğerinin seçim propagandasını ise -hem de üç ay gibi kısıtlı bir zaman içinde- başarıyla kendisi götürüyor.

SEÇİM SONUCUNU ETKİLEYEN 3 FAKTÖR

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini Yıldırım ya da İmamoğlu’ndan biri, az farkla kazanacakmış gibi görünüyor. Bu sonucun ortaya çıkmasında etkili olacak üç önemli öge var.

Bunlar;

Eşitsiz ve yeterince şeffaf olmayan seçim sürecinde parti görevlilerinin oy kullanma, oy sayımı, tutanakların hazırlanması ve sonuçların kayıtlara geçmesi işlemlerinin her aşamasında tek bir eksikliğe neden olmadan, şeffaf ve gerçeğin aynası bir yapı ile işlerin yürütülüp, YSK’nın da bu sürecin ana ögesi olduğu bilinç ve denetimi altında seçimin yapılarak, sonuçların açıklanmasına,

Cumhur İttifakı’nın dokuz ay önce yapılan 24 Haziran seçimlerinde aldığı kayıtlı seçmenlerin yüzde 43,9’unun oyunu işsizliğe, enflasyona kısacası yaşanan ekonomik krize rağmen beka savıyla koruyarak seçmenlerine kendi adayı için oy kullandırabilmesine,

Cumhur İttifakı tarafından ötekileştirilen siyasi parti seçmenlerinin parçalanmadan bir adayı destekleme konusunda fikir ve eylem birliğine ulaşmaları, özgürlüklerden yana seçmen kitlelerini büyüterek sandık başına götürebilmelerine, bağlı olarak seçimin sonucu üzerinde etkili olacak.

Bu belirlenme her nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bir sonu değil, ancak ve yalnız faşizmden uzaklaşma yönünde adımlar oluşturabilir. Süreç -uzun erimde- demokrasi, insan hakları, özgürlük, eşitlik ve kardeşlikten yana olacak ve öyle işleyecektir.

Not: Bu yazıda kullanılan Mahalle Statüleri veritabanı 30 büyükşehirin tüm mahalleleri ile 51 ilin 20 bin ve üzeri nüfuslu yerleşimlerin mahallelerini kapsayan bir VERİ ARAŞTIRMA indeksidir. Bu indeks; yüzde 60 vergiye esas arsa metrekare fiyatları, yüzde 30 mahalle sakinleri ortalama okullaşma süresiyle yüzde 10 ağırlıklı bina görünüm skalası ağırlıklı siyasal veriler de içeren, güncellenen bir veritabanıdır. Yazı VERİ ARAŞTIRMA A.Ş’nin, mahalle statüleri veritabanından yararlanarak hazırlanmıştır.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları