27 Mart 2017 07:12

29 gazetecinin davası 'usulsüzlük' tartışmalarıyla başladı

'FETÖ' üyeliğiyle suçlanan 29 gazetecinin duruşması usulsüzlük tartışmalarıyla başladı.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul

"Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)” üyeliği suçlamasıyla haklarında dava açılan 29 gazeteci 8 ay sonra ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmada heyet başkanı İbrahim Lorasdağı'nın soruşturma aşamasında, dosyadan aralarında Atilla Taş'ın da bulunduğu 4 kişiyi tutukladığı ortaya çıktı. Soruşturma aşamasında karar veren hakimin kovuşturma evresinde görev yapamayacağını savunan avukatlar durumun usulsüzlüğünü dile getirerek reddi hakim talebinde bulundu. Ancak talep, red delillerinin oluşmadığı gerekçesiyle reddedildi. 

'FETÖ'nün medya yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamındaki iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Murat Çağlak hazırladı. 29 gazetecinin 196 sayfalık iddianamesinde, 28 kişi örgüt üyeliği, 'FuatAvni' hesabının kurucusu olduğu iddia edilen Said Sefa ise örgüt yöneticiliği ile suçlanıyor. 29 gazetecinin yargılandığı dosyada 26 kişi tutuklu, 1 kişi ise tutuksuz yargılanıyor. Dosya kapsamında yargılanan gazeteciler Said Sefa ve Bülent Ceyhan ise firari durumda. 

DURUŞMAYI ÇOK SAYIDA KİŞİ İZLEDİ

Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi 25 Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasında tutuklu yargılanan Abdullah Kılıç, Ahmet Memiş, Ali Akkuş, Atilla Taş, Bayram Kaya, Bünyamin Köseli, Cemal Azmi Kalyoncu, Cihan Acar, Cuma Ulus, Davut Aydın, Emre Soncan, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Habib Güler, Halil İbrahim Balta, Hanım Büşra Erdal, Hüseyin Aydın, Muhammed Sait Kuloğlu, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Mutlu Çölgeçen, Oğuz Usluer, Seyid Kılıç, Ufuk Şanlı, Ünal Tanık, Yakup Çetin, Yetkin Yıldız ile tutuksuz yargılanan Muhterem Tanık hazır bulundu. Duruşmayı CHP Milletvekilleri Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Şafak Pavey ve Selana Doğan, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Evrensel gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat ile çok sayıda gazeteci izledi. Çok sayıda yabancı gazeteci de duruşmayı izleyenler arasındaydı. 

AVUKATLAR REDDİ HAKİM TALEBİNDE BULUNDU

Duruşma yargılanan gazetecilerin kimlik tespitiyle başlayarak heyet başkanının sanık gazetecilere haklarını hatırlatmasıyla devam etti. SEGBİS sistemi ile yapılacak olan duruşmaya hakimin sanıkların haklarını hatırlatmasından sonra geçilmesine usulen itiraz eden avukat Ömer Kavili, "Hakları hatırlatırken SEGBİS'i en başında başlatmadınız. Beyanımızın tutanağa eksiksiz geçmesi için SEGBİS açılmasını talep ediyoruz" dedi. Kavili, müvekkili Cuma Ulus hakkındaki delillerin kaybolma riski olduğunu belirterek, yalnızca iddianame değil, iddianame ekleriyle birlikte bütün bir dosyanın müvekkiline verilmesini talep etti. Kavili'nin talebi reddedildi. 

Atilla Taş ve Murat Aksoy'un avukatı Ali Deniz Ceylan, 25. Ağır Ceza Mahkeme heyeti başkanı İbrahim Lorasdağı'nın soruşturma aşamasında 1. Sulh Ceza Hakimliği'nde görev yaptığını ve Gökçe Fırat, Atilla Taş, Mutlu Çölgeçen ve Murat Aksoy'u tutukladığını hatırlattı. Avukat Ali Deniz Ceylan, soruşturma evresindeki hakimin kovuşturma evresinde görev yapamayacağını belirterek mahkeme heyetine, "Duruşmadan el çekin el çekmezseniz reddi hakim talebinde bulunacağız" dedi. Heyet başkanı, red delillerinin oluşmadığını iddia ederek reddi hakim talebini reddetti. 

Ali Deniz Ceylan'ın itirazına ilişkin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 23. maddesi şu şekilde:

Yargılamaya katılamayacak hâkim
Madde 23 –   (1) Bir karar veya hükme katılan hâkim, yüksek görevli mahkemece bu hükme ilişkin olarak verilecek karar veya hükme katılamaz. 2) Aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hâkim, kovuşturma evresinde görev yapamaz.
(3) Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz.

USUL TARTIŞMASI

Cihan Acar'ın avukatı Avukat Gülşah Kaya da iddianamenin ya da en azından iddianame özetinin okunmasını talep ederek "Böyle yargılama olmaz" diye tepki gösterdi. Avukat Ömer Kavili de, "Tutanağa iddianame ve ekleri okunmadığı halde okundu diye geçtiniz. Usul hatası yaptınız. Yargılamayı düzgün yürütme ödeviniz var. Sadece örgüt üyeliği diyemezsiniz müvekkilime. Örgüt üyeliğine hangi delillerin gösterildiğini yüzüne okuyun öyle savunma yapacağız" dedi. 

Usul hatası yaptığını kabul etmeyen heyet başkanı, yargılamayı uzattığı gerekçesiyle iddianamenin  okunmasında düzenlemeye gidildiğini ve suçlamanın genel çerçevesini söylediğini savundu. Usule aykırı işlem yapmadığını öne süren hakim avukatları, "Söz almadan konuşmak usulsüzlüktür" diyerek susturdu.

'MERHAMET DEĞİL ADALET'

Rota Haber'de Haber Koordinatörü olarak çalışması suç unsurları arasında sayılan Ahmet Memiş, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek beraatini talep etti. Memiş'in ardından savunmasına geçilen Abdullah Kılıç, algı yaratma sürecinin kurbanlarından biri olduğunu söyleyerek, "Sadece gazetecilik yaptım, haberin üzerine gittim. Merhamet değil adalet istiyorum yaşadığım haksızlığı merhamet değil adalet giderir. Tahliyemi talep ediyorum" dedi. 

Ali Akkuş, benim de pasaportum vardı ama kaçmak yerine gelip teslim oldum. Gazeteciler Cemiyeti dışında ne bir dernek ne vakıf ne de sendikaya üyeyim. İllegal yapılanmanın içinde olmadım kimseden talimat almadım" diyerek önce tahliyesini sonra da beraatini talep etti. Avukat Cüneyt Toraman sanıklardan yüzde 90'ı birbirini tanımıyor nasıl bir bağ kuruldu diye sordu.

'HUKUKUN SAĞLIKLI İŞLEDİĞİNE GÜVENİM YOK'

Mikrofona ses denemesi yaparak savunmasına başlayan Atilla Taş salondaki gülüşmeler üzerine, "Şarkıcılıktan alışkanlık başkanım. Bylockum ve Eagle'ım yok, hiç kullanmadım. İlk defa burdan öğrendim. Hiç maklube yemedim. Bank Asya'nın önünden geçmedim. Yurtlarında kalmadım. Müslümanım  ama beynamazım" diyerek espirili bir dille örgüt üyeliği iddialarını reddetti. “Arama kararını öğrenir öğrenmez ifade vermeye geldim ve sizin gibi bir hakim tarafından kaçma ve delil karartma şüphesi ile  tutuklandım” diyerek kendini tutuklayan mahkeme başkanının yargılandığı davanın da başkanı olmasına gönderme yaparak, "Olağanüstü dönemlerden geçiyoruz ama bu durum olağanüstü hukuksuzlukları gerektirir mi? Hukukun sağlıklı işlediğine zerrece güvenim yok. Sizi gördüğümde de son umudumu da kaybettim" dedi.

'İDDİANAMEYİ SAVCININ KANAATLERİ OLUŞTURUYOR'

Taş savunmasını şöyle sürdürdü: "Hayatımda bir kez örgüte üye oldum. O da CHP'dir. CHP'ye üye oldum bununla da gurur duyuyorum. Tam 25 yıldır bacağımda mermiyle yaşıyorum şimdi bana teröristsin diyor develet işte bu bana dokunuyor. Hukuk ve adalete öyle susadım ki kendimi Franz Kafka'nın Dava romanında sanıyorum. Zorlama iddianameyle itile kakıla örgüte sokuyorum. İddianamede Gezi olayları sonrasın tweetlerim verilmiş, bunlar mizah içeriklidir. Bu tweetleri o zor günlerde biraz güldürmek için attım. Zamanla attığım bazı tweetlerin birilerini çok kızdırdığını biliyorum ondan burdayım. Cumhurbaşkanı'nı eleştirdiğim tüm tweetlerim konuşmuş ben anayasanın bana verdiği ifade özgürlüğü ile attım o tweetleri. Muz cumhuriyetinde yaşadığımı bilseydim o tweetleri yazmazdım. Hükümeti eleştirmenin terör suçu olduğunu bilmiyordum. Savcı bey açmış kalbime okumuş ve terör örgütü üyeliğime ikna olmuş.  40 yıl apolitik yaşarken başıma taş düştü de hayatım renklensin diye gideyim bir örgüte üye olayım mı dedim. O kadar absürt bir dönemden geçiyoruz ki hiç gitmediğim bir televizyonun hiç girmediğim rejisine girmekle suçlanıyorum. Ham çökelekten yargılansam daha mantıklı gelirdi. Nasıl bir örgüt üyesiysem bir kez bile programlarına katılmamış, propagandalarını yapmamışım. Bu örgütten para kazanabilirdim, motivasyonum neydi kiramı bile zor ödüyordum. Salsanız eve gidecek param yok. Devletin içinde hiçbir paralel yapılanma kabul edilemez onları da oraya ben koymadım zaten. Her demokrat insan gibi el konulan basın yayın organlarının devlet kanalına çevrildiğine işaret ettim. Bunun neresi örgüt üyeliği Allah aşkına? 17-25 Aralık soruşturmalarında kendi tabanlarının bile rahatsız olduğu olaydan ben rahatsız olunca neden örgüt üyesi oluyorum?

Meydan gazetesinde yazmayı hiç istememiştim ama muhaliflerin alanı öyle daraldı ki yaşamak için bile alan bırakmadılar. Bu davada yargılanan arkadaşlarımın ismini bu iddianamede gördük. Ne ara bir araya gelip örgüt üyesi olduk bilmiyorum. Bu iddianameden anladığım hükümeti, Cumhurbaşkanı'nı eleştirirseniz terör örgütlerinin çizgisinde hareket etmiş olursunuz. Çünkü onlar da böyle hareket ediyor. Nihat Doğan ve Erol Köse adlı iki müfteri Beyaz Tv'de benim bir gazetede yazarak ilerisi için maddi çıkar içinde olduğumu söylediler. Maddi çıkar peşinde olsam iktidara yaklaşırdım. İddianamede beraber yargılandığım insanların ismini burada öğrendim. Biz ne ara bir araya gelip örgüt kurduk şerefsizim bilmiyorum. İradem dışındaki eylemlerden nasıl sorumlu olabilirim. Kimlerin beni retweet ettiğini nasıl gözlemleyebilirim nasıl engelleyebilirim? Hukuk böyle kanaatlerle yürüyorsa kendimizi savunmayı bırakıp bol bol dua edelim. İddianameyi twitlerim ve savcının kanaatleri oluşturuyor."

'ERDOĞAN GİDECEK DEMEK SUÇ MU'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ilişkin attığı bir tweeti soran hakime, "Sayın Erdoğan öyle ya da böyle gidecek demişim bu dünyaya direk mi çaktı. Bir gün ya eceliyle ayrılacak ya da seçimle. Erdoğan gidecek demek suç mu? İddiayı saçma buluyorum" dedi.

Taş'ın avukatı Ali Deniz Ceylan ise iddianamedeki suçlamaların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek şeyler olduğunu söyleyerek müvekkilinin beraatini talep etti.

Taş'ın ardından savunmasına geçilen Bayram Kaya, gazetecilik yaptığını söyleyerek kendini savundu ve "Bir emek işçisinden hesap sorulamaz. Gazetecilik yapmak asla suç olamaz. Gazetecilik yapmaya gayret gösterdim. Bunun haricinde hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum" diyerek tahliyesini talep etti.

ÖNCEKİ HABER

Bu gıdalar yemelik değil, seyirlik gıda!

SONRAKİ HABER

Uluslararası Bulut Atlasına yeni bir bulut eklendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa