21 Nisan 2018 00:15

24 Haziran'a, 1 Mayıs'tan geçilip gidiliyor

24 Haziran'a, 1 Mayıs'tan geçilip gidiliyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye, baskın bir seçimle karşı karşıya bırakıldı. TBMM’yi devre dışı bırakıldığı bu süreçte Erdoğan yanına Bahçeli’yi de katarak maceradan maceraya koşuyor. Seçim tarihinin ilan edildiği gün, noter derekesine indirilen TBMM’de AKP ve MHP’nin oylarıyla OHAL 7 kez 3 ay daha uzatıldı.

Böylece Türkiye, 16 Nisan Referandumundan sonra, 24 Temmuz 2018 seçimlerine de OHAL altında girecektir.

Baskıcı rejim uygulamalarından olan ve “Darbe, Allah’ın bize bir lütfudur” dedikleri 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra uyguladıkları OHAL’e sığınıyorlar. Onsuz yapamıyorlar. Tükenişe hızla yuvarlanışlarını engellemek için seçimi bir buçuk yıl geriye almakla kalmadılar, OHAL’i de uzattılar.

OHAL’siz hepten kaybedeceklerini biliyorlar…

Öncesindeki trafoların patlaması, elektriklerin kesilmesi bir yana, OHAL koşullarında yapılan Referandum seçimlerinde yaşananlar, Erdoğan’ın “Atı alanın Üsküdar’ı geçti” söylemi akıllardadır.

Üstelik yeni antidemokratik yasalarla YSK’nın yanlı tutumuna destek hepten arttırılmışken yine de rahat değiller…

Görünen o ki, baskı, şiddet, içeride ve dışarıda uygulana gelen savaş politikalarında ısrar da seçime kadar aralıksız sürdürülecektir.
Seçim kararı verilirken, seçilmişler meclisten atılıyor. HDP’li Osman Baydemir ile Selma Irmak’ın milletvekilliklerinin düşürülmesi başka neye yorulabilir ki!

Bu durum, Batı’da uygulanacak şiddet politikalarına koşut olarak, bölgede “bölücülük”, terör” gibi propaganda malzemesini ellerinde düşürmek istemeyeceklerini gösteriyor. Cizre, Sur yıkımları süreci, baskılar, gözaltı ve tutuklamalarla birlikte, IKBY Referandumundaki tutumları ve son olarak cihatçı-selefi örgütlerden ÖSO’yu da yedeklerine alarak gerçekleştirdikleri Afrin operasyonu ile Kürtlerin tepkisini ve öfkesini üzerlerine çekmiş olan iktidar, süren işgal koşullarında Kürt halkından oy alamayacağını bilmiyor olamaz. AKP’ye oy vermiş olan Kürtlerin “Demek sorun PKK değil, Kürtlermiş” noktasına geldikleri ve gözlemleniyor. Hala demokratik mücadele içinde yer almayan kesimlerin bir bölümünün AKP yerine Saadet Partisi ya da başka tercihlerde bulunacaklarını varsaymak pek ala mümkündür.

Halk iradesi gasp edilerek seçilmişlerin hapse doldurulduğu, kayyımlarla AKP çiftliğine dönüştürülen belediyelerden de umduklarını bulamayacaklar.

Birçok nedenle bir sorgulama sürecindeki Kürt halkının, demokratik mücadeleden uzaklaşmadığı, HDP’yi desteklemeyi sürdüreceği anketlerle de ortaya çıkmaktadır. Elbette, -tabii isabetli bir söylem tutturulması ve çaba gösterilmesi halinde- AKP’den kopan Kürtlerin önemli bir bölümünün de HDP’ye yöneleceği beklenmelidir.

Dolayısıyla, eskiden çeşitli nedenlerle AKP’ye oy vermiş Kürtlerin, AKP-MHP birlikteliğine oy vermeyeceklerinin farkında olanlar, ‘Batı’da dinciliği ve milliyetçiği köpürtürken, ‘Doğu’da baskıyı ve şiddeti kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak kullanacaklar.

Türkiye’yi savaş politikalarıyla, faşizan, OHAL uygulamalarıyla yöneten ve giderek faşizmi hepten kurumlaştırmaktan geri durmayacak olanlar, seçimleri kazanmak için her türlü uygulamaya başvuracaklardır.

Kimsenin adil ve özgür bir seçim beklentisi olmasın…

Futbol karşılaşmalarını bile savaş arenası mantığı ile ele alarak kutuplaşmayı derinleştirenlerin, karşıtlığa oynayanların ve giderek çatışmalı süreci yaygınlaştırmak isteyenlerin, Damat Albayrak’ın da ifade ettiği gibi, seçimleri “savaş” yaklaşımıyla ele alacağını düşünmek hiç de abartı değildir.

AKP-MHP ortaklığının ekonomik, sosyal, siyasal, askeri, iç ve dış politikada çok büyük açıklar verdiğini, güven kaybına uğradığını, gelecek endişesi ve kaygısı yarattığını, seçimlere gidişi bile darbeci kafayla gündeme getirdiklerini atlamak olmaz, bunun bir karşılığı vardır, halk bunu görecektir, ancak bu durumu terse çevirmek için yetmeyecektir.

Güçlü ittifaklar, güçlü hareket, doğru tutum ve mücadeleci bir yaklaşım şart… Kürt hareketiyle Türkiye’nin demokrasiden yana tüm güçlerinin birliğini örmenin zamanıdır…

Gezi direnişinin yıl dönümüne denk gelen seçimler, kararlı kitlesel bir direniş süreci olarak ele alınabilirse, tek kişi diktatörlüğü daha seçimlerden önce boşa çıkarılabilir…

Ekmek, adalet, demokrasi ve barış taleplerini kapsayan birkaç güncel acil taleple sınırlanmış olan, bir araya gelebilecek tüm güçlere açık, yeni bir platforma ihtiyaç var ve hemen her kesim tarafından bu dile getirilmektedir.

İşçi ve emekçi bayramı 1 Mayıs, ezilenlerin ve sömürülenlerin birleştirilmesinde önemli bir hamleye vesile olabilir. Seçim 1 Mayıs’tan geçiyor…

kmek, adalet, demokrasi ve barış başta işçiler olmak üzere tüm Türkiye halkalarının talebi olarak etrafında birleşmeyi beklemektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...