17 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

2002’den bu yana çalışma yaşamı

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

İş yasaları sermaye karşısında güçsüz olan çalışanı korumak amaçlı yasalardır. Bireysel ve toplu iş hukuku açısından çalışanların sömürülmesini önlemek ve insanlık onuruna yakışan bir çalışma yaşamı sağlamak başlıca amaçtır. Ülkemizde çalışma ortamını düzenleyen yasalar bu amacı gerçekleştirmekten çok uzaktır. Kamu çalışanları Devlet Memurları Yasasına tâbi olarak ve grev gibi temel bir toplu sözleşme hakkından yoksun sözde sendikalaşma hakkını kullanmaktadırlar. İş Yasasına tâbi olarak çalışanlar ise zincirler içindedir ve uluslar arası normların öngördüğü güvencelerden tam olarak yararlanamamaktadırlar. Kısıtlanan hakların bir dökümünü yaparsak ne dediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.

YASALARIN YOK ETTİĞİ İŞÇİ HAKLARI

4857 sayılı İş Yasası 18. Maddesi ile ILO’nun 153 sayılı Sözleşmesine aykırı olarak işçileri feshe karşı korumamaktadır. Yasa ancak 6 aylık kıdemi olan ve 30 dan fazla işçi çalıştıran işyerlerinde çalışanları korumaktadır.Bu düzenleme ülkemizdeki işyerlerinin ancak %10’nunu kapsamaktadır. 1475 sayılı Yasanın 14. Maddesi istifa halinde kıdem tazminatını kabul etmemiştir. Üstüne üstlük bir kıdem tazminatı fonu kurularak işverenlerin işçileri daha kolay işten çıkarılmasına yardımcı olmak istenmektedir. 3656 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası sendikaları yetki konusunda tamamen hükümetin vesayeti altına sokmuştur ve yetkiye itiraz konusunda referandum kabul edilmemiştir. Yasanın 43, 61, 62, 63 ve 72. maddeleri grev yasakları, grev ertelemeleri ve grevi durdurma düzenlemeleri ile özgür sendikacılığı yok etmiş ve sendikaları kağıttan kaplana çevirmiştir.4447 sayılı İşsizlik Sigortası yasası ile işçiler değil fonda biriken para ile işverenler ve ilgisiz projeler desteklenmiştir.7036 sayılı İş Mahkemeleri yasası ile işçilik hakları için anayasal bir hak olan dava hakkı işçinin elinden alınmış ve arabulucuya gitme zorunluluğu bir dava şartı haline getirilmiştir. 696 sayIlı KHK ile taşeron işçiler için kamu işverenleri ile işçi konfederasyonlarının yapacağı Çerçeve Sözleşmelerinin içeriği sözleşme yapacak sendikalar için bağlayıcı olarak kabul edilmiş ve toplu sözleşme özgürlüğü yok edilmiştir. Taşeronlar için yapılan bu düzenleme ileride tüm işçiler için de getirilirse siz o zaman seyreyleyin gümbürtüyü.

BÜTÜN BU YASALARI AKP ÇIKARDI

Bu yasaların tümü işçilerin büyük bir çoğunluğunun oy verdiği AKP tarafından çıkarılmıştır ve AKP’nin başında işçilerin grevlerini büyük bir şehvetle erteleyen ve işverenlere.” bu grevleri siz rahat çalışasınız diye erteledik” diyen bir siyasetci vardır. Durum tam bir dev çelişkidir. İşçiyi koruması gereken yasalar işçiyi korumuyor ve işçiler kendi haklarını yok eden bu yasaları çıkaran bir siyasi partiye büyük bir şevk ile oy veriyor. Bunu anlamak mümkün değil. İşin garip tarafı işçi haklarını korumakla yükümlü sendika ve konfederasyon yöneticilerinin önemli bir kesimi bu durumu rahatlıkla, yüzleri hiç kızarmadan kabullenmektedirler. Ülkemizde işçiler bir mengeneye sıkıştırılmış durumdadır. Bir yandan işverenler işçilerin sendikalaşmasını önlemek için sendika üyesi olan işçiyi pervasızca kapının önüne koyuyor öte yandan AKP boyuna işçi aleyhine kanunlar çıkararak işçinin yaşamını ve sendikal haklarını gölgelemekte ve bunun ödünü de işçilerden oy olarak almaktadır.

KRAL ÇIPLAK DİYECEK BİR KAHRAMANA GEREK VAR

İşçi sınıfının sınıfsal bilinci olmadığı için böylesine bir siyasal çelişki yaşıyor ve sendikacılarımızın büyük çoğunluğu kral çıplak diyemiyor. Yasanı yanlış düzenlenmesinden dolayı iktidar partisini eleştirip onunla ters düşmek istemiyor. İşçinin uyarılması, siyaseten aydınlatılması gerek. Bunu dijital ortamda çok güzel yapan bir sendika başkanı var ama adını vermekten korkuyorum. Korkuyorum çünkü bu nedenle başına dert açılmasın istiyorum. Kurulmak istenen korku imparatorluğunda her şeyin olabileceğini biliyorum. İşçiler siyaseten aydınlatılmadıkça da bu karanlık bitmeyecektir.